Güncelleme Tarihi:
Emanuele Coccia ‘Bitkilerin Yaşamı’nda, bitki varlığını değersizleştiren anlayışlarla hesaplaşmıştı, ‘Metamorfozlar’da ise denilebilir ki, biyoloji düzleminde vuku bulan yaşamın ne olduğunun anlaşılmasının önündeki terminolojiyi gözden geçiriyor; biyolojinin terimlerini, şiirsel bir dille felsefenin terimlerine dönüştürüyor. Neden ya da Coccia, ‘Metamorfozlar’da ne yapıyor?
Doğa bilimleri içinde en zor olan, biyoloji olsa gerek. Bu zorluk, biyolojinin hem kendine özgü terimlerinden hem de konu nesnesinin karmaşık teferruatından gelir. Böceklerin, bitkilerin yaşamlarını öğrenmek özel bir ilgi gerektirir. Darwin’in kitaplarının okunmasındaki zorluk da buradan gelir. Hatta Darwin’e yönelik dinsel düşmanlık da buradan kaynaklanır. Teolojiye en büyük darbeyi fizik bilimi indirdi. Teolojik kozmolojiyi yerle bir etti. Ama fizik bilimine, Darwin’e yapılan düşmanlığa bir tepki gösterilemedi. Nedeni, fizik teorilerinin gösterilerek anlatılmasındaki kolaylıktır. Anlaşılabilir olana düşmanlık yapmak zordur. Monist teolojilerin Darwin’e yönelik muhalefetlerinin devamlılığı temel gücünü, insanların genel olarak biyolojinin, özel olarak Darwin teorisinin konularına ilgisiz olması, bu konuların karmaşık olmasından alır. Bitkilere ve böceklere ilişkin bilgi, neredeyse en önemsiz görülen bilgi olagelmiştir. Darwin, ideolojik bağlamda sahip çıkanları tarafından da radikal ve tutarlı bir biçimde okunmamıştır. Darwin kuramına ilişkin çalışmalar da genellikle bu kurama sahip çıkmaya yöneliktir, ama onu daha ileri götürerek dünyayı açıklamaya yönelik değil.
Coccia’nın önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Coccia, biyolojinin konu nesnesini, onun kendi terimlerinden çok, epistemoloji ve ontolojinin terimleriyle, bilimden çok felsefenin yöntemiyle analiz ediyor. Biyolojinin ancak öğrencilere mahsus konusu denilebilir ki bu denli açık seçik ve şiirsel bir anlatımla dile getirilmemişti.
Coccia’nın ‘Metamorfozlar’daki temel kavramı yaşam. Ama bu yaşam, ne doğumla başlayıp ölümle sona eren yaşam ne de dinden felsefeye, sanattan bilime temel alanların diğer türlerden ayırıcı ve üstün gördüğü insan yaşamı. Coccia’ya göre, yaşam, doğumla başlamaz ve ölümle sona ermez. Yaşam, kendi doğumumuzdan önce başlar ve ölümümüzden çok sonra sonlanır. Yaşam, bizde başlayan bir şey değil, bize aktarılan bir şeydir. İnsan, dokuz ay boyunca annenin sadece bedeninin içinde değil, aynı zamanda onun bedeninin ta kendisidir de. “Her bir tür, başka türlerden kesilen kumaşlarla ortaya çıkan yamalı örtüdür. Her tür, kendisinden önce gelenlerin metamorfozudur. Farklı şekillerde var olabilmek için yeni bir bedende, yeni bir formda bir araya gelen tek ve aynı yaşamız.” Yaşam, burada türler ve formlar arasında kesintiye uğramayan devamlılık anlamına geliyor. “Herhangi bir türün kimliği, ancak ve ancak diğer türlerle arasındaki devamlılık (ve metamorfoz) yoluyla tanımlanabilir.” Metamorfoz, tüm tabiatlar arasındaki eşdeğerlilik ilkesini dile getirir. “Her form, her tabiat, kendisiyle eşdeğer olan bir başkasından gelir.” Ona göre, fark, bir tabiat değildir ve yaşam farklılaşmayla devamlılık sağlar. Tırtılın kelebeğe dönüştüğü kozanın keşfi, iki bedenin paylaştığı tek ve aynı yaşamın keşfidir. Caccia’nın iddiası, bu ilişkinin sadece tırtıl ile kelebek arasında olmadığı, dünyadaki bütün bedenler arasında olduğudur. Metamorfoz, sonsuzlukla sıralı zorunlu devamlılıktır. Metamorfoz, kaderin kendisidir. Panteizm hiç bu denli güzel anlatılmamıştı.
Metamorfoz, Ovidius’un Latinceye kazandırdığı bir sözcüktü ve aynı zamanda onun başyapıtının adıdır: ‘Metamorphoses I-XV: Dönüşümler I-XV’ (Çev. Asuman Coşkun Abuagla). Onun dizeleriyle bitirelim: “Hiçbir şey yoktur/ bütün Dünya’da değişmeden kalan,/her şey akar ve gezinen her suret, biçimlendirilir.”