Güncelleme Tarihi:
Seküler ya da modern olan, ortaya çıkmaları bakımından değil ama nelikleri bakımından tarihsel değil, ontolojiktir. Seküler ya da modern olan, doğanın/var olanın, insanın kendiliğindenliğine karşı bir mücadelenin sonucunda ortaya çıkıyor veya görünür hale geliyor. Virüs bize bulaşana kadar, virüsün varlığına ve bize bulaşacağına inanmıyoruz. Hastalığın, başımıza gelen ruhsal veya yazgısal bir şey olduğuna inanmak da bu inançsızlığın bir başka biçimidir. Sözgelimi veremin romantik bir hastalık olarak görülmesi de bu türdendir. İnançsızlık kavramını, hangi anlamda kullandığım sanırım açık oldu: Doğal olana inanmamak. Seküler ya da modern olan, ortaya çıkmaları bakımından değil ama nelikleri bakımından tarihsel değil, ontolojiktir. Seküler ya da modern olan, doğanın/var olanın, insanın kendiliğindenliğine karşı bir mücadelenin sonucunda ortaya çıkıyor veya görünür hale geliyor. Virüs bize bulaşana kadar, virüsün varlığına ve bize bulaşacağına inanmıyoruz. Hastalığın, başımıza gelen ruhsal veya yazgısal bir şey olduğuna inanmak da bu inançsızlığın bir başka biçimidir. Sözgelimi veremin romantik bir hastalık olarak görülmesi de bu türdendir. İnançsızlık kavramını, hangi anlamda kullandığım sanırım açık oldu: Doğal olana inanmamak. Frank M. Snowden, ‘Salgınlar ve Toplum’ adlı kitabında bu seküler girişimin, yani hastalığın ruhsal ve yazgısal, yani ilahi ve kutsal değil, doğal nedenlerin sonucu olduğu görüşünün Hippokrates’le (MÖ 460-370) başladığını dile getiriyor. Hippokrates’i, yaygın olarak ‘Hipokrat yemini’ ya da ‘tıbbın babası’ ifadeleri üzerinden biliyoruz. Kendi sözleriyle dile getirirsek, Hippokrates’e göre, her hastalığın doğal bir sebebi vardır ama “İnsanlar cehaletlerinden ve hayretlerinden bunun doğasıyla sebeplerinin ilahi olduğunu sanmaktadırlar”. ‘Tıbbın babası’ ifadesi işte bu seküler mücadeleyi dile getirir. Dolayısıyla tıp, modern ve bilimsel olanla aynı anlama gelir artık. Hippokrates Külliyatı’nın hayranlık verici bölümlerini ’Salgın Kayıtları’ oluşturur. Hippokrates, salgın hastalarını gözlemlemiş ve belirtileri not etmiş. Snowden’ın ‘Salgınlar ve Toplum’u, bir tıp veya tıp tarihi kitabı değil, salgınların tarihine odaklanan bir kitap. Veba, çiçek, sarıhumma, tifüs, dizanteri, kolera, tüberküloz gibi salgın hastalıkların nasıl ortaya çıkıp yaygınlaştığının, toplumların bu hastalıklara karşı nasıl savunma geliştirdiklerinin, ki en yaygını hastalığın ilahi ve yazgısal görülmesi ve yaşam biçimlerini nasıl değiştirdiğinin tarihinin soluk soluğa okunduğu bir kitap ‘Salgınlar ve Toplum’. Ben, veba üzerinden örnek vereceğim..Gelmiş geçmiş en salgın ve felaket olarak görülen hastalık Snowden’a göre vebadır. 541’den 1950 civarına kadar yaygınlığını korumuş ve diğer bütün salgın hastalıklara kriter oluşturmuş ve kolera, İspanyol gribi, AIDS, ‘vebanın dönüşü’ olarak adlandırılmış. Vebanın en önemli özelliği, “İnsan bedenine ait savunmaları aşıp hastalığa, ıstıraba ve ölüme yol açma becerisidir”. Snowden’a göre, veba dehşet verici bir hızla ilerlemekte ve hastalığa yakalananların yüzde 50’sinde ölüme neden olmaktadır. Ona göre diğer salgın hastalıklar, öncelikle çocukları ve yaşlıları vururken veba, “tercihen erkekleri ve kadınları yaşamlarının en güzel dönemlerinde” hedef alıyordu. Çatıların kamıştan yapılmasının terk edilerek kiremitten yapılması, toprak zeminden beton zemine geçilmesi, 18’inci yüzyılda banyo pratiğinin yaygınlaşması ve sabun kalıplarının geliştirilmesine veba yol açmış. Vebanın geri çekilmesinde rol oynayan etkenlerden biri de kahverengi farelerin yaygınlaşarak siyah farelerin azalması olgusu. Snowden, kahverengi farelerin sinsi bir mizaca sahip olduğunu ve insanlardan hemen kaçtıklarını vurguluyor: “Büyük, azılı ve olağanüstü doğurgan olan bu fareler hızla yerli siyah fareleri ekolojik oyuklardan kovdu.” Siyah fareler ise tam tersine dost canlısı bir mizaca sahipmiş ve bu durumda, insanların siyah fareleri evcilleştirmesine, onlarla oynamasına yol açıyor imiş. Çünkü vebaya, ‘yersinia pestis’ olarak adlandırılan bakteri neden oluyor ve bu bakteri de fareler ve onların taşıdıkları pireler vasıtasıyla taşınıyor.Romantizm de salgın hastalık karşısında bir inançsızlık biçimi yaratmıştır: “Verem, vebanın aksine moral veren bir hastalıktı çünkü ruhani âleme işaret ediyor(du)”, “Gençliğin geçiciliğiyle ilgili derin bir farkındalık, her yere sinmiş bir keder, geçmişe ve yitirilen şeylere duyulan nostaljik özlem, yüce ve aşkın olanı arama” romantiklerin veremden türettiği imgelerdi.
SALGINLAR
VE TOPLUM
Frank M. Snowden
Çeviren: Akın Emre Pilgir
Tellekt, 2021
752 sayfa, 52.50 TL.