Güncelleme Tarihi:
Sabri Esat Siyavuşgil ismini (1907-1968) çok kişi Edmond Rostand’un oyunu ‘Cyrano de Bergerac’ çevirisinden tanır. Oyun, Şehir Tiyatroları’nda gişe rekoru kırmıştı.
Aslında bir akademisyen olan Siyavuşgil, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde profesördü. Yeni Sabah gazetesinde de köşe yazıları yayımlanırdı. Şairdi de; Yedi Meşaleciler’dendi.
Bir gün köşesinde beni ilgilendiren bir yazısını okudum.
Özetle şöyle diyordu: “Artık münazara dönemi bitti, ‘dissertation’ dönemi başladı.
Dissertation’un Redhouse’daki karşılığı şöyle: Tez, risale, nutuk söylev.
Tahsin Saraç’ın Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük’ünde ise kelimenin karşılığı: “Bilimsel yazı, bilimsel inceleme, kompozisyon, yazma” şeklinde verdilmiş.
Yani, münazara gibi ille de birinin zaferiyle bitmesi gerekmez. Bir tür fikir, bilgi jimnastiği…
Uzatmayayım, o yıllarda liseler arası ‘dissertation toplantısı’ düzenlenecekti. Konusu; “Yunus Emre çağdaşımızdır”dı…
‘Münazara’ öncesi, annem Fevziye Hızlan’ın aracılığıyla Sabri Esat Siyavuşgil’den randevu almıştım. Onu Edebiyat Fakültesi’ndeki odasında ziyaret edecektim.
İçeri girdim, ağzında sigarasıyla oturuyordu. Niçin geldiğimi sordu. Ben de okullar arası bir ‘dissertation’ yapılacağını, onun için kendisini rahatsız ettiğimi söyledim.
Tanımadığı liseli bir çocuk olduğum için once biraz üstten baktı. Sonra onun çevirisinden okuduğum Jean Piage’den Edmond Rostand’a ve mensubu olduğu Yedi Meşaleciler’e kadar farklı konulardan konuştuğumuzda bana karşı bakışının değiştiğini fark ettim…
Daha o yıllarda öğrenmiştim; görüşmeye gittiğiniz yazarın yazılarını okumuş, onunu hakkında bilgi edinmişseniz, size her zaman hoş karşılarlar. Bütün sorularınızı yanıtlarlar…
Siyavuşgil’in o gün bana anlattığı ‘dissertation’ hakkındaki konuşmalarını bir taraftan kağıda yazıyordum. Sona erdiğinde kuşağının titizliğinin etkisiyle, bir sayfadan uzun notlarımı okudu ve altına imzasını attı... Artık güvenilir bir dayanağım vardı.
Gün geldi çattı ve liseler arası disetration toplantısında yerimizi aldık. Herkes bildirisini okudu ancak, tartışmaların bitmesine az bir zaman kala, kozumu kullandım. Jüriyi oluşturan öğretmenlere dönerek; “Efendim, arkadaşların hazırladıkları eski usul münazara kapsamındadır. Benimki ise ‘dissertation’dur. Bu kavramı bize öğreten Prof. Dr. Sabri Esat Siyavuşgil’den imzalı bu bilgiyi sizinle paylaşmak isterim” diyerek imzalı kâğıdı heyete sundum.
Sonucu tahmin edebilirsiniz… Sabri Esat Siyavuşgil’in imzaladığı belge sayesinde kazanmıştım… Bu yazıyı yazarken aklımda onun çok sevdiğim ‘Odalar ve Sofalar’ isimli şiiri dönüp duruyordu.