Siyah çığlığını hiç kaybetmeyen kadın: Michelle Obama

4 Kasım 2008... Dünya çok için çok önemli bir gündü. Çünkü bir siyah, Amerika Birleşik Devletleri başkanı seçildi: Barack Obama. Bu tüm dünyaya eşitliğin, adaletin ve artık bir şeylerin değişeceğinin ispatıydı. Obama iki dönem başkanlık yaptı. Bu iki dönem içinde beklentileri karşıladı mı? O başka bir tartışma konusu. Bizim konumuz bu başkanlık dönemi boyunca onunla, belki de ondan fazla göz önünde olan eşi Michelle Obama. Melez olan ve daha çok beyazların içinde büyüyen eşinin aksine Şikago’nun Güney Yakası’nda siyahların içinde büyüyen ve pek çok insana göre kocasından daha muhalif olan Michelle Obama ‘Benim Hikâyem’ adını verdiği biyografisinde ilk ağızdan kendini anlatıyor. Michelle Obama’nın kitabı pek çok dile çevrildi ve tüm dünyada 10 milyon okura ulaştı. Şimdi de Pınar Kür çevirisiyle Türkçede.

Michelle Obama çocukluğundan başlayarak dürüstçe tüm yaşamını, kendi ifadesine göre ‘sansürsüz’ anlatıyor. Biraz kulak verirsek; hikâyesi siyahların ağırlıklı yaşadığı bir bölgede, küçük bir muhitte başlıyor. Yaşadığı yer Şikago, kendi de siyah olunca başrolü elbette müzik alıyor. Müzikle iç içe büyüyor. Çalışkan, zeki olduğu ve mücadeleci olduğu için pek çok zorlukla başa çıkıyor. Çoğunluğunu beyazların oluşturduğu bir üniversitede siyah bir işçi çocuğu olarak öğrenim görüyor. Katıldığı toplantılarda pek çok kez tek Afro-Amerikalı kadın olarak boy gösteriyor. Nihayetinde Beyaz Saray’a yerleşen ilk siyah ‘first lady’ oluyor. Pekiyi tüm bunlar şans mı, tesadüf mü? Cevabı, hayatını okuyarak okurlar vermeli. Ama kitap boyunca okuduğunuz tüm anılarda ne yaşarsa yaşasın köklerinden kopmadığını, içinden gelen isyan çığlığını hiç bastırmadığını ve kim olduğunu asla unutmadığını görüyoruz Michelle Obama’nın.

KİM OLDUĞUNU HİÇ UNUTMADI...
Kim mi Michelle Obama? En basit cevapla, güçlü bir kadın. Durum ne olursa olsun ailesinden miras korkusuzluğunu ve dürüstlüğünü terk etmeyen biri. Pek çoklarımız Michelle Obama’yı eşiyle verdiği mutlu aile tablosuyla, romantik danslarıyla, kızlarına şefkatli anne tavırlarıyla tanıdık, sevdik. Aslında bu yukarıda yazdıklarım olmazsa olmaz ‘first lady’ sahneleri. Onu farklı yapan, fazlasına sahip olması. Fazlası da asla ödün vermemesi. Eşi ABD Başkanlığı’na doğru hızla ilerlerken ondan her zaman baba ve eş olarak yapması gerekenleri talep etmesi. Dünyanın en önemli saraylarındaki davetlere katıldığında bile büyüdüğü küçük evlerdeki Michelle’i de yanında götürmesi. Siyah çığlığını hiç kaybetmeden ABD’nin bir ucundan bir ucuna tüm insanların yaşadığı iyilikleri ve kötülükleri sindirip kendini yenilemesi. Kim olduğunu ve kim olmak istediğini asla unutmaması.
Çok özel bir figür Michelle Obama. Merdivenlerin en alt basamağından başlayan ve en üst basamağında biten bir hikâye onunkisi. Ama asla bir peri masalı değil. Çünkü onun hayatına sihirli bir değnek değip her şeyi değiştirmiyor. O sahip olduğunu her şeye çabalayarak, savaşarak ve uğraşarak ulaşıyor. Çünkü inanmanın yetmeyeceğini biliyor. Pınar Kür’ün kusursuz çevirisiyle okurla buluşan kitap hayata dezavantajlı başlayan bir kadının mücadelesi, siyasetin farklı yüzlerinin itirafı... Ama en çok pek çoklarımızın merak okuduğu bize kendimizi değiştirmenin, hayallerimize kavuşmanın anahtarlarını sunan kişisel gelişim kitaplarına inat başarıya ancak gerçekçi olarak, sorgulayarak ve çabalayarak ulaşabileceğimiz anlatan bir hikâye. Michelle Obama için ne düşünürseniz düşünün bu kitabı okuyunca fikirlerinizi değişecek.

BENÄ°M HÄ°KÂYEMÂ

Michelle Obama
Çeviren: Pınar Kür
Mundi, 2019
496 sayfa, 23 TL.