Güncelleme Tarihi:
İsviçre’de dansın önemli ve ödüllü temsilcilerindensiniz. Sizi yakından tanımak için ailenizden bahseder misiniz?
Dedelerim ve ebeveynlerim, işçi olarak İsviçre’ye göç etmiş. İsviçre’de doğdum ve büyüdüm. Tipik bir Türk ailesi olarak evde Türkçe konuşuyoruz. Türk kültürünü ailemizde yaşatmaya deva ediyoruz. Gençliğimde, neredeyse her yıl Ankara’daki dedemle büyükannemi ve annemin memleketi Bayburt’u ziyaret ederdik. Babam Çorumlu, henüz ziyaret etme fırsatı bulamamış olsam da ben de bir Çorumluyum!
Dansla tanışmanız nasıl oldu?
Ödüller ve unvanlar kolay kazanılmıyor. Siz de pek çok ödülün sahibisiniz. Çalışma rutininiz nedir?
Tipik bir günüm yönetmenlerle, organizatörlerle toplantılar, planlamalar ve fikir alışverişleriyle şekilleniyor. Stüdyoda koreografi hazırlar, prova yapar, dansçılarla çalışır ya da işbirliği için diğer sanatçılarla buluşurum.
İlham kaynağınız nedir ya da kimdir?
İlhamımı, yaşam durumlarından ve duygulardan alıyorum. Dans, dünyada yol almam için filtre işlevi görüyor. Kişisel deneyimlerin yanı sıra, Nina Simone, Stromae ve Germaine Acogny gibi kişiler, hem kişisel hem de sanatsal gelişimim üzerinde önemli etkilere sahip. Nina Simone’un da söylediği gibi, “Bir sanatçının görevi, yaşadığımız zamanları yansıtmaktır.”
2017’de kurduğunuz Company MEK’in sanatsal yaklaşımı nedir?
Company MEK, dans ve tiyatro arasındaki sınırları aşarak, anlatısal ve duygusal derinlikle dolu performanslar sunuyor. Biz, klasik ve çağdaş dans tekniklerini, güçlü bir hikâye anlatımı ve görsel estetikle birleştiriyoruz. Gösterimizde, hem düşündüren hem de duygusal bir deneyim sunmayı hedefliyoruz.
‘Father Politics’te sistem tarafından marjinalize edilen insanların koşullarına odaklanıyorsunuz. Neden bu konuyu seçtiniz?
İsviçre’de birçok ayrıcalığa sahip olmama rağmen, göçmen bir ailenin oğlu olarak, sistematik ve sosyal olarak ayrımcılığa uğrayan gruptanım. Orada doğdum, büyüdüm ama vatandaşlığım ve oy hakkım yok. Bu, topluma katkıda bulunduğum fakat karar alma sürecine katılamadığım anlamına geliyor. Sistem, topluluğumuzu tanımayan veya temsil etmeyen insanlar tarafından şekillendiriliyor. Bazen, İsviçre’de ya da genel olarak insanların inşa ettiği sisteme karşı çaresiz hissediyorum. Kontrolü ele almak, insanlara genellikle ulaşılamaz olan bir şekilde dokunan bir parça yaratmak istedim. Benzer deneyime sahip insanlarla çalışıyorum ve bu benim için önemli.
Türkiye’deki ilk gösteriniz olacak. Ne söylemek istersiniz?
İstanbul’da, ikinci evim Türkiye’de, çalışmalarımı ilk kez sunacak olmaktan büyük heyecan duyuyorum. İsviçre’de doğup büyüyen, göçmen kökenli bir Türk birey olarak, sanatsal vizyonumu ve sesimi paylaşmak benim için çok büyük bir anlam taşıyor.
Sosyal ve politik değişim süreçlerinde sanatın, dansın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanat, farklı perspektifleri ele almama ve gerçeklikleri görünür kılmama imkan tanıyor. Sanatım aracılığıyla zamanı yansıtmanın önemli olduğuna inanıyorum. Sanatla, başka türlü ulaşılamayacak bir düzeyde insanlara dokunmak ve düşündürmek mümkün. Hareketler kimseye zarar veremez, ama bazen sözler verebilir.
Company MEK’in gelecek projeleri nedir?
Zürih’ten iki yıllık bir hibe aldık bununla topluluğumuzu güçlendirebileceğimiz için heyecanlıyız. Ayrıca 2025’in başlarında sokaklarda da sergilenebilecek yeni bir proje üzerinde planlama yapıyoruz.
Genç dansçılara tavsiyeleriniz neler?
İçgüdülerini takip etmelerini, geri bildirimlere açık olmalarını, hayallerine inanarak, sıkı ve akıllıca çalışmalarını öneririm.