Güncelleme Tarihi:
Evliyâ Çelebi’nin ‘Seyahatnâme’si için Türkçenin şaheserlerinden biri desek asla abartmış olmayız. 17. yüzyılda yazılmış bir eser olarak çağları aşıp bugünlere değin uzandı. ‘Seyahatnâme’nin kanımca en önemli özelliği aynı sayfalar arasında pek çok farklı okumaya kapı aralayabiliyor olması. Bu bağlamda sadece bir seyahatnâme olarak okunamaz. Öncelikle muhteşem bir edebiyat eserini okuyoruzdur, evet peki dil ve tarih açısından dünyamıza kattıklarını nereye koyacağız? Dinler tarihi, sanat tarihi, tasavvuf tarihi, gezdiği coğrafyaların yerel katmanları ve yine tarihi, halk bilimi yönünden kazandırdıkları ve topografya ile ilgili aktardıklarını peki?..
Tam da bu nedenle önemli de bir kaynaktır aynı zamanda.
Fakat bu ciddiyetinin yanında öyle eğlenceli de bir yanı vardır ki, okuyanın elinden kolay kolay düşmez ‘Seyahatnâme’. O tomarlı sayfalar arasında keyifle süzülebilir herkes. Gezip gördüğü coğrafyalardan belki duyduğu, belki uydurduğu -ne olursa olsun- onlarca hikâye vardır yazdıkları arasında.
‘Seyahatnâme’, kolay kolay unutulacak, kenarda bırakılabilecek bir eser değil. ‘Klasik’ kelimesinin içini tıkabasa dolduran, bir anlamda klasiğin ne olması gerektiğinin altını çizen bir eser. Fakat bu durum, bu türden eserlerin geleceğe daha rahat adım atabilmesinde ve yeni okurlar kazanabilmesinde kimi desteklerde bulunulmasında bir sakınca doğurmuyor. Yeni uyarlamaların, farklı disiplinlerde yeniden yorumlamaların böyle klasiklerin yeniden doğurulmasında çok önemli katkıları olacağını düşünenlerdenim. Bu nedenle usta ressam Mustafa Delioğlu’nun yeni çalışması beni heyecanlandırmaya yetti. Delioğlu, Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatnâme’sindeki en meşhur hikâyelerden olan ‘Sergüzeşt-i Gülabi Ağa’yı içerikçe de zenginleştirilip günümüz Türkçesine aktarıyor bu çalışmasında. Müthiş bir görselliğin içinden Evliya Çelebi’nin dünyası modern bir ressamın fırçasında yeniden can buluyor.
Bu noktada küçük bir not düşmekte fayda var... Mustafa Delioğlu’nun çalışması hemen yukarıda bahsedilenlerin gölgesinde söylenebilir ki, Evliya Çelebi’nin dünyasının geleceğe bir adım daha atabilmesinde önemli bir katkı sağlayacaktır. Fakat Delioğlu’nun çalışmasını, muhteşem bir klasik eserden etkilenerek yeniden yaratım sürecinden geçmiş bir çalışma olarak ele almak gerekir. ‘Evliya Çelebi’den: Gülabi Ağa’nın Başından Geçenler’, Mustafa Delioğlu’nun fırçasında bir resimli romana dönüşerek modern dünyanın kalıplarıyla yeniden bir form bulmuş oluyor böylelikle.
Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatnâme’de anlattığı Gülabi Ağa hikâyesini bugünün kavramlarıyla ‘fantastik’ olarak açıklayabiliriz. Aysofya Camii’nde namazını kılarken birden sıkışan Gülabi’nin yardımına gelen yeniçeri sayesinde dertlerinden kurtulmasını ve sonrasında zamanlar ve mekânlar arasında korkarak yaşadıklarını, başından geçenleri okuruz burada. Gülabi Ağa, bu kısa serencamda başına gelenlerin ardından tüm hayatı değişecek, yeniçerinin ona açtığı sırlı âlemin kapılarında aklını güç bela başında tutarak ilerleyecektir.
Mustafa Delioğlu da hikâyenin bu fantastik yanına uygun bir çizgi âlemi yaratmış çalışmasında. Gülabi Ağa’nın farklı âlemlerde yaşadıklarını bambaşka bir çizgi âleminden aktarmış. Kitabın arka kapağına da alınan yazısında Delioğlu şöyle diyor: “Gülabi Ağa`nın Başından Geçenler, Evliya Çelebi`nin olağanüstü anlatılarından biridir. Ben de bu olağanüstü anlatıyı abartıp uzatarak resimli roman halinde sizlere sundum.”
“İyi ki sunmuş” dedirtecek bir kitap olmuş Mustafa Delioğlu’nunki. Evliya Çelebi’nin büyülü dünyasına geri dönme isteği uyandıran, bu türden işlerin daha çok olmasını isteten bir kitap elimizdeki.
Mustafa Delioğlu’nun, Evliya Çelebi’nin dünyasından daha çok malzeme çıkarmasını ummak kitabı kütüphaneye kaldırırken aklımdan geçenlerdi.