Güncelleme Tarihi:
Sonunda hiçbir şey cezasız kalmaz! Ne cinayetler ne ihanetler... Dimitris Mamaloukas’ın ‘Kızıl Tugaylar’ın Gizli Örgütü’ adlı kitabı okuru geçmişle bugün arasında paralel bir yolculuğa çıkarıp herkese hakkını verip adaleti sağlıyor. Kızıl Tugaylar’a bağlı Francesco Larusso Örgütü 20 Mart 1979 yılında bir eylem düzenler. Pek de başarılı gitmeyen bu eylem, kaçırmak istedikleri iş insanı dahil pek çok kişinin ölümüyle sonuçlanır. Üstelik yeteri kadar ses de getirmez. Eyleme karışanlar yollarına devam ederler ama her biri bambaşka bir yola gitmeyi tercih eder. Olaydan yıllar sonra genç bir adamın ortadan kaybolmasıyla parçalar yerine oturur ve o gün eylemde aslında neler olduğu bir bir ortaya çıkar.
Üniversite öğrencisi Alessandro Fontana birdenbire ortadan kaybolur. Babasını kısa süre önce kaybetmiş gencin annesi, onu bulmak için her yolu dener ve nihayet son çare olarak yıllar önce yol arkadaşlığı yapmış olduğu amatör dedektif Gabriele Abbiati’den yardım ister. Abbiati her ne kadar bu işe bulaşmak istemese de gönüllü yardımcısı Nikola Milano’nun ısrarıyla kendini genç adamı ararken bulur. Kendini Alessandro’yu bulmaya adayan Milano’nun çaldığı her kapı onu bambaşka olaylara sürükler. İşin içine ailenin yakın dostu, devrik polisiye yazarının yeni kitabındaki ipuçları eklenince heyecan dozu daha da artar. Sıradan bir kayıp olmaktan çıkan dava 30 yıllık bir hesaplaşmaya dönüşür.
AVRUPA MARJİNAL SOLUNUN MÜCADELESİ
‘Kızıl Tugaylar’ın Gizli Örgütü’ sürükleyici bir polisiye olmanın yanı sıra özellikle de karakterleriyle toplumsal çözümlemeler yapıyor. Avrupa’daki sol hareketin kahramanlarının yaşadığı trajediler ve hayallerinin peşinde gözünü budaktan sakınmayan bu insanların bugün yaşadığı çözülmeler belki de kitabın en hüzünlü bölümünü oluşturuyor. Ve onlara öykünüp yarım bıraktıkları hayalleri tamamlamak isteyen bugünün gençlerinin yolculuğu...
Kitaptaki tüm karakterler kusurlu olarak inşa edilmiş. Yazar hepsinin insani zaaflarını okuyucuyla paylaşıyor. En masum görünenin bile bir zaafı olduğu gerçeğiyle okuru yüzleştirip her karaktere mesafe koymasını sağlıyor. Yazarın yarattığı kahramanların hepsi aslında bir düşünce sistemini temsil ediyor. Böylelikle Avrupa marjinal solunun 30 yıllık mücadelesinin de bir fotoğrafını görmüş oluyor okur. Belki de hepsinden önemlisi, bu mücadelenin neden bitmiş olduğunu! Bu gençlerin daha iyi bir dünya kurmak için giriştikleri bu kavgadan neden vazgeçtiklerinin fotoğrafını. Kitabın hesaplaşma kısmında yer alan bu fotoğrafın en etkileyici saptama olduğunu söylemeliyim. Çünkü kitaptaki kahramanların hepsi bir şekilde kendi geçmişleriyle bir yüzleşmeye girip hesabın kendine düşen kısmını kendileri belirleyip yine kendileri ödüyorlar. Öte yandan Mamaloukas kitabında herkese kendi hikâyesini anlattırıyor. Okur olup biteni pek çok farklı açıdan görme imkânı buluyor bu anlatım üslubu sayesinde. Her kahramanın yaşadığına kendi içsel deneyimiyle tanıklık ediyor kitap ve tüm bu tanıklıkları birleştirip büyük fotoğrafı çiziyor.
Yine tüm bölümlerin sonunda özet bir şemayla okurun kitaptaki olaydan kopmamasını sağlıyor yazar. Sık sık geçmiş ile bugünü birleştiren bir özet yaparak okurun dikkatini dağıtmasını önlüyor. ‘Kızıl Tugaylar’ın Gizli Örgütü’ en büyük sürprizi ise kitabın içinde kitap olması. Devrik polisiye yazarının romanı ‘Lanetli Nüshalar’ bir nevi intikam manifestosu gibi yer alıyor kitapta. Romanın bir yerinde Gabriele Abbiati “Yedi kişinin bulaştığı kirli bir hikâyeyle ilgili her zaman sekiz farklı hikâye duyarsın. Sekizinci ise gerçek olanı” diyor. Hadi sekizinci hikâyeyi okumaya...
KIZIL TUGAYLAR’IN GİZLİ ÖRGÜTÜ
Dimitris Mamaloukas
Çeviren: Fulya Aktüre Koçak
İletişim Yayınları, 2020
459 sayfa, 48 TL.