Güncelleme Tarihi:
Başlık ister istemiz akla Tarkovski’yi, Bressson’u, Passolini’yi, Angelopoulos’u, Antonioni’yi ve adını sayamayacağımız birçok ‘sinemada şiir yazan’ yönetmeni çağrıştırıyor. Ama başlığın bu yazı için işlevi Haydar Ergülen’in sinema yazılarından oluşan ‘Sonradan Görme’ kitabı. Ergülen, şair-yazar ve politik bir karakter olarak sinema ile kurduğu bağı bütün açıklığıyla okurla paylaşırken, her yazının içine sızan dizelerle sinema-şiir arasındaki ilişkiyi ete kemiğe büründürüyor bir anlamda. Sinemanın şiirselliğinden çok, filmleri anlamlandırmamızda şiirin nasıl bir olanağa dönüşebileceğini göstermek istiyor sanki.
“Şiir değil ama sinema hayattan daha güzel” diye yazıyor bir yerde ama bir sayfa sonra eklemeyi ihmal etmiyor: “Şiirle sinemayı karşı karşıya koymuyorum, yalnızca hayli zamandır zihnimde ve hayatımda hüküm süren bir oluştan söz ediyorum. Ne şiir sinemanın, ne de sinema şiirin yerini alabilir, ben yalnızca, tehlikeli bir cümle ama, şiiri sinemada buluyorum/ görüyorum. Şiiri seyrediyorum! İyi film, iyi şiir gibidir, okuması, seyretmesi, insana yaşadığını itiraf ettirir.”
Ergülen’in sinemaya yaklaşımının çerçevesini de yukarıdaki görüşleri oluşturuyor ağırlıklı olarak. Doğup büyüdüğü Eskişehir’in 60’lı yılların sonundaki sinemalarında tek tek hangi filmi izlediğini bile hatırlayan bir sevme-anlama sürecinin, İstanbul Film Festivali’yle aşka dönüşmesini görebiliyoruz kitapta. Sinemayı çok sevmek, üzerine kafa yormak çoğu zaman yazıyı da çağırır. Sinema üzerine yazmak başkalarına değil, kendine anlatmaya çalışmaktır gördüğün filmi en çok da. Ergülen’in yazılarında da böyle bir tat var. Üzerine düşününce eksik kalacakmış gibi hissedip yazının olanaklarına sığınılmış gibi. Bir filmin anlamını Cemal Süreya, Ece Ayhan, Rilke, Edip Cansever dizeleriyle ortaya çıkarma çabası daha çok. Yalnızca şiir de değil üstelik. Romanların, şarkıların, önemli karakterlerin de kendisine yer bulduğu bu anlama çabası, sinemayı da kendi çerçevesinin dışına çıkarmayı yepyeni anlamlar ve bağlantılar kurmayı başarıyor.
Örneğin ‘Gözistan Sultan: Türkan Şoray’ yazısında Cemal Süreya’nın Marc Chagall’ın resimleri üzerine yazdığı söylenen ‘Bun’ şiirindeki “Gözleri göz değil gözistan” dizesini Türkan Şoray için ödünç alıyor. Sonra bir şarkıya ulaştırıyor sözünü, derken Selim İleri’nin, Feridun Andaç’ın satırlarıyla büyütüyor. Şoray’ın gözlerinden yalnızca bir oyuncu portresi değil, ülkeyi de anlatıyor böylece.
Yalnızca eski hatıralar, izlenen filmler, sinema salonları değil,
Tarkovski, Bressson, Passolini, Angelopoulos, Cassavetes, Bergman, Godard ve daha birçok sinemacıya da uğruyor bu ‘şiirli sinema yolculuğu’. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Tayfun Pirselimoğlu, Sevin Okyay, Tarık Akan, Yılmaz Güney, Sami Hazinses, Uğur Yücel, Fatih Akın, Ahmet Uluçay, Semih Kaplanoğlu’nu anlatırken bu topraklardaki edebi kaynaklarına, akraba oldukları şiire de bakıyor.
‘Sonradan Görme’, sinemayı sevme nedenlerimize ve anlatma yöntemlerimize yepyeni kapılar açıyor.
Sonradan Görme
Haydar Ergülen
Kırmızı Kedi Yayınları, 2018
221 sayfa, 18 TL.