Güncelleme Tarihi:
Uluslararası çağdaş fotoğraf sanatının önde gelen temsilcilerinden biri olarak değerlendirilen Ola Kolehmainen’in çalışmalarının çıkış noktasını 1990’lı yıllardan itibaren mimari eserler oluşturur. 1999 yılında fotoğraf eğitimini Helsinki University of Art and Design’da tamamlayan sanatçı, fotoğraf sanatında ayrı bir geleneği olan mimarlık fotoğrafçılığı üzerine eğilmedi; onun ilgisini mimari formlar çekiyordu. Objektifini mimari detaylar üzerine yönelterek kendine özgü çıkış noktasını yakaladı, bu detayları, renk ve form öğelerine indirgeyen soyut bir görsel dil geliştirdi.
Borusan Contemporary’nin kurucusu Ahmet Kocabıyık, Ola Kolehmainen’in çalışmalarını gerçekleştirdiği yıl olan 2010’da bir grup olarak Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’na katılmasını sağlamıştı. Bu dev boyutlu fotoğraflar (Üç Ağaçlı Kompozisyon), 2011 yılında İstanbul’da ‘Spot On #1’ başlığı altında Perili Köşk’te sergilendi. Bu sergi, Kocabıyık ile sanatçı arasındaki diyaloğu güçlendirdiği gibi, ilginç bir deneyin de kapılarını araladı. Kolehmainen’in modern mimariye duyduğu yakınlığı neredeyse yüzde 100 farklı bir alana sürükleyen bu riskli sınamanın öznesi Mimar Sinan’dı. Ahmet Kocabıyık, Kolehmainen’i Sinan’ın eserleri üzerine bir dizi çalışma üretmeye davet ettiğinde, sonucun ne olacağı hakkında en ufak bir öngörüsü olmadığı gibi, sanatçı da konuya nasıl, nereden, hangi açıdan yaklaşacağı hakkında bilgi sahibi değildi.
Kolehmainen, 2012–2014 arasında gerçekleştirdiği Sinan Projesi nedeniyle İstanbul’a birçok kere geldiği gibi, Kulturakademie Tarabya burslusu olarak da Türkiye’de bulunarak mimarın eserlerini uzun bir süre inceledi. Bu incelemenin temel kaynağını, Sinan mimarisinin onu kullananlarda bıraktığı fiziksel özellikler oluşturur. Sinan’ın imzasını taşıyan yapılarda, özellikle ışığın nasıl kullanıldığıyla yakından ilgilenen Kolehmainen, günün hangi saatlerinde nasıl fotoğraf çekebileceği hakkındaki araştırmalarını aylara, hatta mevsimlere göre ayarlayarak, objektifini nereye, nasıl yerleştireceğine karar verdi. Bu titiz çalışmanın en önemli açılımı, Kolehmainen’in Sinan’ın formlarını nasıl geliştirdiği sorusunu yöneltmesi olmuştur. Bu sorunun cevabı, Bizans mimarisinin İstanbul’daki başyapıtlarında yatıyordu. Sanatçı, Sinan’ın eserlerine bakarken onu şekillendiren Ayasofya’yı, Küçük Ayasofya’yı, Kariye’yi de inceleyerek; yüzyıllar, kültürler arasında dolaşarak olgunluğa varan mimari formlar hakkında görsel notlar topladı.
Sinan Projesi’nin bir parçası olarak Ayasofya’nın karşımıza çıkması, Kolehmainen’in konuya çağdaş sanat bağlamından, kavramsal olarak yakınlaştığının kanıtıdır. Çünkü dünya mimarlık tarihine geçmiş olan Ayasofya, Süleymaniye ve Selimiye anıtsal birer karaktere sahip oldukları için, onların yorumlanmasında, tekrar fotoğraflarının çekilmesinde ön plana çıkan bağlam bu eserlerle ilgilenen herkesin hareket alanını sınırlar. Ola Kolehmainen’in Sinan Projesi’ni tekil kılan, mimarinin, ister Bizans, ister Osmanlı olsun, çağdaş bir bakış açısıyla, daha önce görülmemiş, algılanmamış perspektiflerden ele alınarak tartışmaya açılmasında yatmaktadır. Tamamı ‘diasec’ tekniğiyle üretilmiş büyük boyutlu renkli fotoğraflar, bir çağdaş sanat projesi olarak geçmişe sadece teknolojinin en güncel olanaklarıyla değil, aynı zamanda estetik sorgulamanın en can alıcı noktalarından yakınlaşacak cesarete sahiptirler.
*Küratör
Ola Kolehmainen’in ‘Sinan Projesi’ sergisi 3 Eylül’e kadar Perili Köşk’teki Borusan Contemporary’de.