Güncelleme Tarihi:
Öykü, edebiyatımızın içinde her zaman güçlü bir damar olarak var olmayı başardı. Geçmişten bugüne kadar uzanan önemli bir gelenek de yarattı ayrıca ve bu gelenek, günden edindiği kazanımlarla kendini yenilemeyi, ana damarla bağını kesmeden kendine yeni damarlar açmayı, bir anlamda kendini bir adım öteye taşıyacak hamleleri ve isimleri kendi içinde üretmeyi bir şekilde gerçekleştirebiliyor. O nedenle yayımlanan öykü verimleri de bu verimlerin sahipleri öykücülerimiz de henüz yolun başında olsalar bile belli bir olgunluğu yansıtma becerisini gösterebiliyor. Bu bağlamda daha ilk kitaplarıyla özgün kurgu ve dil evrenini yakalayabilen öykücüleri -sevindirici ki- görebiliyoruz.
O isimlere bir yenisi daha eklendi şimdi: Esra Erdoğan. Erdoğan, öyküde yürümek istediği yönün neresi olduğunu bilen ve öyküleriyle de bunu gösteren ilk kitabı ‘Kocamın Adı, Ağzımın Tadı’ ile merhaba diyor okurlara.
Erdoğan’ın öykü evrenini sıkışık dünyaların ardına açılan kapılar olarak genel bir çerçeveye oturtmak mümkün. Bu sıkışıklığın altını ise pek çok kavramla doldurabiliriz: Aile, hane, şehir, kişinin kendisi, duygular, zihin... Erdoğan, öykülerine kapılarını açtığı tüm bu dünyaların bir adım arkasını, bir pencere ardını göstermek için hareket ediyor.
Dünyada hangi sıkışıklık olmasın ki ardından patlamasın, değil mi?
Erdoğan’ın öykülerindeki işte bu sıkışıklık okurlara kendini duygu patlamaları şeklinde gösteriyor. ‘Kocamın Adı, Ağzımın Tadı’nın en dikkat çeken yanı da bu denebilir. Erdoğan, zengin bir duygular yumağının içine çağırıyor okurlarını. Her öyküsü başka başka duyarlılık kanallarını okşamak istiyor. Her öykünün merkezine aldığı bir duygu olmakla birlikte, aynı öykü içinde farklı savruluşlara da açık bırakıyor kendini ayrıca.
Erdoğan’ın kapalı dünyaları içinde ise Nezihe Meriç, Tomris Uyar gibi ustaların seslerini duymak mümkün. Yazarın geldiği yeri, çıktığı paltoyu görebilmek adına bu ustaların seslerinin önemi yadsınamaz. Erdoğan, geleneğe attığı bu çengelle birlikte yaratmış kendi özgün sesini.
Yeniye ve etrafımızda hızla akıp giden dünyaya teşne bir hareketlilik var bu seste. Kısa ama vurucu cümleleriyle, bazen şiire yakın akan pasajlarıyla, altı çizilip tekrar dönülecek bölümleriyle okurunu kuşatan öykülerle buluşuyoruz ‘Kocamın Adı, Ağzımın Tadı’nda. Öykülerdeki bu hareketliliğe ve duygu zenginliğine rağmen kendini kapalı tutmak isteyen bir yanı da var aynı zamanda yazarın. Bu da üslubunun bir parçası olarak dikkat çekiyor fakat tahkiyeyi asla ihmal edip geri plana atmıyor. Kapalılığıyla okurlarının, kaleminden çıkanlar üzerine biraz düşünmesini, belki okurların da metne katılmasını istiyor. Hikâye yönüne gerektiğince yüklenerek ise akıcılığı sağlıyor.
‘Kocamın Adı, Ağzımın Tadı’, dikkat çeken bir öykü kitabı. Esra Erdoğan da ilk kitabıyla dünyasını bulmuş bir yazar olarak dikkat çekiyor. Bu kitaptan sonra ikinci kitabını merak edeceğim yazarlar arasında olacak Esra Erdoğan.
KOCAMIN ADI AÄžZIMIN TADIÂ
Esra ErdoÄŸan
Yapı Kredi Yayınları, 2020
88 sayfa, 10 TL.