Şiirler okuyorum!..

Güncelleme Tarihi:

Şiirler okuyorum..
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2018 17:39

Bütün kırık dökük zamanlarımda hangi yazarlarımıza sığındığımı düşünüyordum; saydığım ilk ad, her zamanki gibi Hüseyin Rahmi Gürpınar oldu. İkinci yazarım bu kez birdenbire Salâh Birsel. Eve dönünce Birsel’in son şiir kitaplarından ‘Çarleston’u açtım.

Haberin Devamı

Geçenlerde, İstanbul’da, cuma akşamı, akşam trafiğinde, bütün kırık dökük zamanlarımda hangi yazarlarımıza sığındığımı düşünüyordum; hem de yıllar yılı. Saydığım ilk ad, her zamanki gibi, Hüseyin Rahmi Gürpınar oldu. Mesela 1970’lerin sonundayım, geçim olanaklarım git git daralmış; kara kara düşünürken Hüseyin Rahmi’nin ‘Kaderin Cilvesi’ni tekrar okuyor, kahkahalarla gülüyorum.
Acı, çok acı kahkahalar. Ama yine de iyi geliyor, hiç değilse direnme gücü aşılıyor. ‘Kaderin Cilvesi’ (yeni basımı Ayrıntı Yayınları) büyük yazarımızın az bilinen romanlarındandır. Ekonomik yıkımların kişiyi nelere, ne tür baştan çıkmışlıklara sürükleyeceğini, nasıl çarpıp devireceğini, yoldan çıkmışlıkların nasıl korkunç bedellerle er geç ödeneceğini saptar.
Hafif vodvil havası da estiren ‘Kaderin Cilvesi’ bence bugün de tat alınarak okunacak bir romandır. Ayrıca roman tekniği açısından yeniden yorumlanmaya değer. Meddah hikâyesinden yararlandığı hep söylenmiş Hüseyin Rahmi’nin vodvile de uzak kalmadığı bu yapıtla büsbütün gözler önüne serilir...
İkinci yazarım bu kez birdenbire Salâh Birsel oldu. Salâh Birsel’in denemelerine borçlarım! Bir sahne: Yıl 1981, Moda Çay Bahçesi’ndeyim, mayıs sonu, annemi kaybedeli bir yıl olmuş; bahçeye getirirdim onu. Hatırlayışın hüznüne Salâh Bey’in ‘Paf ile Puf’u şifa getiriyor. Daha adından başlayarak ‘Paf ile Puf’ dilde, sözcük seçiminde, anlatışta, en yıkıcı olguları bile akla davet ederek ince ince çözümlüyor.
Yalnızca Salâh Birsel’e özgü bu tutum, onun şiirlerinde de hep belirir. Eve dönünce, Birsel’in son şiir kitaplarından ‘Çarleston’u açtım. Yalnızca bir sözcükler töreni mi? Sözcüklerin böylesine zengin kullanımı sizi nerelere savurmuyor! Daha ilk şiirde, ‘Çarleston’da:
“Gıdı gıdı bir perçem/ Hava atar gıcığı yok/ Toska inadına yüz vermez/ Leylâ olmuş bir çarleston...”

Haberin Devamı

Ustalar ustası Salâh Birsel, öyle sanıyorum ki, sözcükler geçit töreninde birçok rengi ışıldattıktan sonra kenara çekilmiş; imbikten süzülmüşün tadını bırakmış. Okuduğuna emek vermeyen okur için hayli aykırı şiirler. Emek verenler içinse boyuna anlam yükleniyor.
Sözgelimi ‘Keşke’nin kara istihzası:
“Labalubacı eleştirmenlere/ Gönderseydim kitaplarımı/ Keşke ben de imzalarımı/ Yağlayıp pullasaydım.”
Salâh Bey 60’ını aşkın o günlerde; belki yaşın getirdiği bir pervasızlık da söz konusu. Aynı şiirden:
“Keşke ben de/ İpsizleri sapsızları/ Şiire değil miire bayılanları/ Zeki meki sanmasaydım...” Hele son dizeler: “Cafcaflı ozanların keşke ben de/ Çığır açtığında değil/ Ciğer sattığına göz yumsaydım...”
‘Çarleston’ şiirin ille şairane bir eda taşımayacağını söylemekle kalmamış; Salâh Birsel şiirinde sık sık karşımıza çıktığı gibi, şairane bir edaya zaten baştan karşı koymuş. Bununla birlikte nice üzünçler de söylüyor, örnekse ‘Komik-i Şehir’: “Ah ben herkesi/ sevindirmek isterdim/ Herkesi zıplatmak/ Herkesi güldürmek isterdim...”
Birsel’in ‘Baş ve Ayak’taki ‘Mektup’unu da hatırladım. Son üç dize: “Bir mektubum ben/ Çiziktirilmiş aralıkta/ Açılmamış okunmamış...” Kuşkusuz onun mektupları çok okundu, çok sevilerek okundu.
Akşamın yoğun trafiğinde üçüncü yazarım Ahmet Hamdi Tanpınar’dı. Birsel, ‘Paf ve Puf’unda Tanpınar’ın ‘Acıbadem’deki Köşk’ hikâyesinden uzun uzadıya söz açar ve bu hikâyenin gizli, derin kara alayı üzerinde durur. Oysa ‘Huzur’ romancısını ikide birde karamsarlıklarda, içe kapanışlarda ararız. ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü nedense göz ardı ederiz.
Gerçi ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ de karamsar, hatta -belki- umutsuzdur. Fakat bir ‘gelecek inancı’ da barındırır: Yarının yeni insanları abesle iştigalden kurtulacak, mutlu bir ortam için çalışacaklar...
Galiba Salâh Bey itiraz ediyor, ‘Kihkihname’den: “Ben annemin sıcağıyla geldim dünyaya/ Üşüyerek titreyerek gideceğim...”

BAKMADAN GEÇME!