Güncelleme Tarihi:
Cevdet Karal’ın, Mehmet Seyda’nın romanının adıyla söylersem, Türk şiirinin ‘İçedönük ve Atak’ şairinin yani, ‘Cesedi Nereye Gömelim?’ kitabının adını hem duygu, hem söyleyiş olarak hatırlatıyor. İyiliklerin iyilikleri, iyi şeylerin iyi şeyleri hatırlatması kadar iyi bir şey var mı? İki kitap da adlarından başlayarak iyi kitaplar, iyi şiirlerle dolu hem.
Zeynep Tuğçe Karadağ’ın ikinci kitabı ‘Beni Nereden Vuralım’ı (İthaki) adındaki bu kuvvetin çağrısıyla bekledim biraz da. Bu arada İthaki’nin Devrim Horlu, Kaan Koç’la başlayan ve Karadağ ile süren şiir dizisini hem kitap seçimleri hem de kapak tasarımlarıyla çok beğendiğimi de söylemek isterim. Kutlarım. Hele bu süreçte genç şairlerin şiir kitaplarını yayımlamak, cesaret, özveri, daha da Türkçesi şairlikle açıklanabilir! Okur da bu çabayı karşılıksız bırakmamalı.
Karadağ’ın ikinci kitabı. Güzel etkiler var. Güzel bir güvensizlik de. Şiiri güzelleştiren şeyler ikisi de. Şaşkınlığını koruduğu ya da bir şeyi ilk keşfettiği, dile döktüğü yerler, “İnsan, kendini ödemekten kaçan tek canlı”. Güzel güvensizlik de nereden çıktı, şuradan. İlk kitaplar genellikle şairin en cesur kitaplarıdır! İkinci kitaplarsa daha ihtiyatlı, tedirgin, tedbirli ve aynı zamanda bunların hissettirdiği bir güvensizlik taşırlar. Karadağ’ın kitabı da bundan nasibini almış, hem kimin kitabı almadı ki? Ben rastlantıyla ikinci ve üçüncü şiir kitaplarımı aynı gün yayımlayarak bunu atlatmış bulunduğumu sanıyorum!
Güvensizlikte, söyleyebilecekken söylememe durumu var ilkin. Güzel bir durum. Kendini kolaycılıktan önlüyor, bir. Dizeyi savsöz olmaktan engelleyerek bir tür ‘büyübozumu’ gerçekleştiriyor, iki. Üçüncüsünü de her zamanki gibi, kitabı yeniden okuyunca bilebileceğim! Kanımca, güvenli, özgüvenli gibi durmaktansa, çiçeğiburnunda da birazdan düşecekmiş gibi, tetikte durmak şaire daha çok yakışır! Zeynep Tuğçe’nin kitabında hissettiğim tastamam budur!
‘Beni Nereden Vuralım?’ şiiri, bu haliyle de güzel, ama sanki daha uzun bir şiir vaat ediyormuş hissi uyandırdı bende, öylece bir klasik olabilirdi belki.
Velhasıl, güzel bir atak ve zarifçe geride duruş, şiir de belki bu ikisinin arasındadır: “Bir gün daha siyahı gezdim/üşüdüm. Göğsümden dal topladım yanmaya”. Bir de esrarlı bir dize, ki sanırım şiirin hakikati gibi bir şey: “Oysa şiirden beri kalmadı esrarım”. Şiir ikisini de istiyor, esrar ve hakikat. Karadağ da onun arayışında, coşkulu.