Güncelleme Tarihi:
Levent Yılmaz, tanıyanlar bilir, hep bir ‘geçiş’ insanı olmuştur. Bir eli daima ‘geçmiş’e uzanan, diğer eliyle de hep ‘gelmekte-olan’a tutunan bir şiir örmesi bunun en büyük göstergesi belki de: “Bu sancı, bu tuhaf his, evsizlik/ beni yiyip bitirecek yakında./ Ait olmamak, taraf olmamak,/ gözünün bebeği olmamak” dizeleri, birazdan “Gidince ama dönmek zor” diye kapanacaktır. Hep bir geçiş halinde olmanın yoruculuğu kadar, taze tutan yanına da şahit oluyoruz son şiir kitabı ‘Ada ile Brunik’te. Aynı zamanda Levent Yılmaz’ın tarih ve güncel ile kurduğu bu ilişkinin apaçık hale geldiği ilk şiir kitabı, denebilir. Yaklaşık yirmi beş yılda yayımladığı toplam beş şiir kitabı da şairin kişisel tarihinden öte, Türkçe şiirin son çeyrek yüzyılının ‘geçiş’lerinin de birer raptiyesi olarak okunabilir.
1980 sonrası şiirimizdeki savrulma ve yönelişler ve ‘Darbe’nin ardında bıraktığı ortam içerisinde, darmadağın hale gelmiş bir gelenek ve ne idüğü belirsiz bir modern-geleceğin söz konusu olduğu toplumsallık, Yılmaz’ın şiirinde, ‘Hayâl ile Fırtına’da (1991), Orhan Kahyaoğlu’nun ‘Modern Türkçe Şiir Antolojisi’nde belirttiği gibi; “ruhani bir kimlik ve atmosferle” kendine karşılık bulmuş, “söyleyiş tarzı ve biçim denemeleri”yle bir arayış döneminden geçildiğini göstermiştir. 2000’lere yaklaşıldığındaysa, ‘Kaplan Zamanı ve Geçiş’ (1997), ismiyle müsemma bir şekilde “kendi içinde kapandıkça başkalaşan, kendini yenileyen” bir şiiri belgelemektedir. Bu kendi kuyruğunu ısırıyormuş gibi görünen şiir evreni, saplanabileceği kısırdöngüden gelenek ile modern arasında bir köprü kurarak kendi çıkış yolunu bulmuştu; ‘Sonülke’ (2000) ve ‘Afrika’yla (2009) farklı düzeylerde ve üsluplarda da devam eden bu yolculuk, ‘Ada ile Brunik’te de kendini hissettirmeye devam ediyor.
Bu kez, önceki şiirlerinde pek de rastlanmayan bir sarakaya alma hali, bir humor söz konusu. Bir yanıyla Türkçe ve dünya şiir geleneğine bir selam geçidi olarak okunabileceği gibi, bir yanıyla da gelmekte olan yeni zamanda bu geleneğin karşılıksızlığının son derece farkında bir şiiri imliyor ‘Ada ile Brunik’.
Gelmekte olanın kendi anlam evreninin henüz kurulmamışlığının ama dille kurulan ilişkinin nasıl bir dönemecin şafağında olduğunun da farkındadır: “biçimsizleşiyor dünya abem, çirkinleşenzi”. Kitabı oluşturan iki defterden ‘Ada Değildir’deki bu dize, diğer defter olan ‘Brunik Defteri’nde “Dil, istediği gibi konuşuyor” dizesiyle kendine karşılık bulur. Bazen bir defterin yaptığını öteki bozarken, bazen de birinin dediğini öteki örneklendirerek destek çıkıyor. Toplamda yedi yılda kotarılan bu iki defter; kendi içlerinde başka mecralara savrulmaları şiire dökmenin güncesi olsalar da, şairin bu savrulmadan kendini koruma, savunma, dağılmadan yekpare durabilme, düpedüz beden bütünlüğünü koruma gayretinin vesikası haline geliyor.
Bu defterler, özellikle ‘Afrika’ kitabıyla okurlarını endişelendirecek derecede ayakları yerden kesilen bir imgelemin yeniden dünya topografyasına dönüşünü de işaret ediyor. Öyle ki tarihçi Levent Yılmaz’a “Tarihten korkuyorum” dizesini yazdıracak bir dönemin verimi olan ‘Ada ile Brunik’ insantekinin geleceği ile toplumun geleceğinin handiyse birbirinden ayrılmaz oluşlarının can yakıcı derecede hissedildiği bir dönemi de şiirde karşılamanın gayretini içeriyor. Bir aşktan diğerine, bir şehirden diğerine, bir toplumdan diğerine, bir zamandan diğerine ‘geçiş’in şiiri olan ‘Ada ile Brunik’, Levent Yılmaz şiirindeki her şeye rağmen ümit etmek ilkesinin de bu kez bir prensip olmaktan öte, özlenen bir inanç haline geldiğini gösteriyor okura. Levent Yılmaz’ın şiirinde Ada ile Brunik’le birlikte bir dönemin kapandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
ADA İLE BRUNİK
Levent Yılmaz
Can Yayınları, 2017
88 sayfa, 15 TL.