Güncelleme Tarihi:
Bir şairi değerli kılan sonuçta eseridir. Bunun yanında eserin yazıldığı dil ve kültür atmosferi bu değeri ayrıca artırır. Özellikle 19’uncu yüzyılda öne çıkan Fransız kültürü ve bu kültürün siyasal kökleri tipik bir örneklik taşır şiir adına. Fransız şairleri sadece ülkeleri için değil sanki dünya için de yazıyor gibidirler. Dolayısıyla René Char’ı okumak Paris üzerinden Fransa ve Fransızcayı göz önünde tutmaktır. 1937-47 arasında yazılmış şiirlerden oluşan ‘Gazap ve Muamma’ Fransa’nın içinde bulunduğu siyasal, kültürel ve dilsel koşullardan yankılar taşır. ‘Sükut içkisi iblislerin’ diye yazan René Char, adeta bir vicdan olarak konuşur. ‘Eski düşmanları sözünün eri hasımlara dönüştürmeyi’ şairin çabası diye görür. Bir tasarımdır ona göre bu yaklaşım ve ‘her verimli yarın bu tasarısının başarısıyla’ ölçülür.
Pek çok eşik ve aşamadan geçtiğini öğreniyoruz ‘Gazap ve Muamma’ çevirisinin. Zarife Biliz ve Işık Ergüden kitabın sonuna yazdıkları son sözde, yedi yılı aşan bir süreçten söz ediyorlar. Fransızca aslından, 1962 tarihli Gallimard edisyonuna bağlı kalınarak çevrilen şiirler ‘çevrilemezliğin sınırlarında dolaşmak kadar yazılamazlığın da’ izlerini taşır onlara göre. ‘Kendi diline bile yabancı ve uçurumvari sınırlarda’ dolaştığı söylenen bir şiir Türkçe ile buluştuğunda elbette kendine has yabansılık kazanacaktır. Okurun çabasıyla aşılabilir belki bu tür yabansılıklar. Biliz ve Ergüden, Char’ın poetikasına dair önemli ipuçlar sunuyorlar. ‘Kötülüğü asla kendinin dışında düşünmeyen’ bir şairin ‘hayatı hep bir direniş’ olarak görmesini anlamamıza yardımcı oluyorlar.
‘Şehirler demirden/sohbetse uzakta’ mısralarını yazan bir şairin vakitten duyduğu huzursuzluğu hissederiz. ‘Yalnız Kalırlar’ başlığıyla 1938-1944 tarihleri arasında yazılmış şiirler İkinci Dünya Savaşı ve Paris işgali ile de birlikte okunmalı. İnsanın maruz kaldığı huzursuzluk ancak bu dikkatle daha içten kavranılabilir. ‘Yeryüzü aheste yük katarlarının yaraladığı kumlar rehberimiz olduğunda, huzur gelecek kapalı mekanlarımıza’ dediğinde şair, dolayımlı bir edayla seslenir. 3 Eylül 1939’da İkinci Dünya Savaşı patladığında ise bu dolaylı dil lirizmin hummasına bürünür; ‘Sarıasma kuşu şafağın başkentine girdi/Şarkısının kılıcı örttü kederli yatağı/Her şey sonsuza dek sona erdi’.
Umutsuzluk bir gerçekliktir René Char’da. Fakat o her zaman şiirin haysiyetine bağlı kalır. ‘Selam olsun benim yanımda, şiirin hududuna katiyetle yürüyene. Yarın AYAKTA geçecektir o rüzgarların içinden’. Ayakta kelimesinin büyük harflerle yazılışı tesadüfi olamaz. Hem eylemi hem de hayat iştiyakını imler. Hareket, eylem, ayağa/atağa kalkmak iç erektir bu şiirde. ‘Ötesi için değil, erişilecek hedef için elden geldiğince etkili olmayı öğret. Ötesi duman. Nerede duman varsa oradadır değişim.’
Biçim olarak farklı duyarlık olarak değişken bir yapısı var ‘Gazap ve Muamma’nın. Varlıklar karşısında bir koruyucu gibi konumlarken şairi René Char, (Şair, canlının sayısız yüzünün koruyucusu) düzen içinde şekillenen her tür ‘insanlıkdışılığa’ karşı da uyanıktır. ‘Aynı anının ortakları/Yalnızlık geri çağırıyor sizi, anında çöküyor sessizlik/Sadakatinizden biyiyor dibinizdeki ot.’ Hasılı, René Char vasıtasıyla ‘Gazap ve Muamma’ üzerinden, Albert Camus’nün vurguladığı ‘şiirin nihayetinde sağaltıcı bir odun ateşi’ olmasının ipuçlarını bulabiliriz. Savaşlar biter, zalimler ölür şiirin aydınlığı insan için umut olmayı sürdürür.
GAZAP VE MUAMMA
René Char
Çeviren: Zarife Biliz, Işık Ergüden
Sel Yayınları, 2023
200 sayfa.