Shakespeare’i okudum mu?!

Güncelleme Tarihi:

Shakespeare’i okudum mu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2018 12:09

Ayşegül Yüksel’in ‘William Shakespeare/ Yüzyılların Sahne Büyücüsü’nü okuduktan sonra bambaşka bir Shakespeare’le baş başayım. Yüksel, bize bir başyapıt armağan etti.

Haberin Devamı

Sıcak bir yaz günü olmalı, aklımda öyle kalmış, okul tatilinde, her gün Elif Kitabevi’nin oralardayım, ortaokul son sınıf filan. Karşıma çıkan kitap, Mîna Urgan’ın ‘Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar’ ı (1949). Hemen edinmiştim. Niye? Shakespeare’in soytarılarından da söz açıyor diye. Shakespeare’den ne okumuştum ki?
‘Hamlet’i seyretmişliğim vardı; hem de iki kez: İlki 1962’de -Muhsin Ertuğrul’un rejisiyle- bir kadın Hamlet, Ayla Algan. İkincisinden de pek bir şey anlamamıştım; ama ‘Hamlet’ büyük bir tiyatro eseriydi! Şimdiyse, Mîna Urgan’ın kitabından bir şeyler öğrenebileceğimi umuyordum...

Shakespeare’i okudum mu

Shakespeare okumalarım -ve izlemelerim- çok uzun yıllar sürdü, bugün de sürüyor. Dilimizdeki her yeni Shakespeare yapıtını mutlaka okudum. Aynı oyunları başka başka çevirilerden okuyarak, kendimce birtakım yorumlara falan da kalkıştım. Orhan Burian’ın ‘Hamlet’ emeği, Sabahattin Eyüboğlu’nunki, Can Yücel’inki...
Danimarka Prensi ‘Hamlet’i iki ayrı öykümde andım: ‘Kapalı İktisat’ ve ‘Prens Hamlet’in Trajik Öyküsü’. ‘Kral Lear’ı, ‘Venedik Taciri’ni, ‘Bahar Noktası’nı, hele ‘Macbeth’le ‘III. Richard’ı çok sevdim. (Şimdi de sahne gözlerimin önünde sevgili Başar Sabuncu’nun ‘Bahar Noktası’ yorumu, Can Yücel’in akıllara durgunluk verici Türkçesiyle...)
Ne var ki Ayşegül Yüksel’in ‘William Shakespeare/ Yüzyılların Sahne Büyücüsü’nü (Habitus Yayıncılık) okuduktan sonra -günlerdir- Shakespeare’den tek bir oyun okumamışım gibi bir şeyler oldu, karmakarışık bir şeyler... Oysa Shakespeare oyunlarını yorumlayan -Türkçedeki- bütün kitapları da okumuştum, bu büyük şairin yaşamöykülerini falan da...
Ayşegül Yüksel bize bir başyapıt armağan etti. Başta ‘Hamlet’ ve ‘Romeo ile Juliet’, hele ‘Macbeth’ Yüksel’in yorum, çözüm ve değerlendirişiyle bambaşka anlamlarla yükleniyor. O kadar çok sevdiğim ‘III. Richard’ bile meğer ‘yabancıymış’!
‘Romeo ile Juliet’ için: “Toplumsal bir nitelik taşıyan ‘merkezdeki sahne’, ‘nefretin kol gezdiği bir toplumda ‘şiddet’ ve ‘yıkım’ın engellenemeyeceğini gösterir.”
‘Hamlet’ için: “Bir Rönesans ‘aydın’ı olarak ‘insan’a duyduğu saygı ve hayranlık gün geçtikçe eriyip gider. Oyun boyunca acısına öfkesini katık eden, ikiyüzlü insanları iğneleyici bir alaycılıkla aptala çeviren, ‘çok özel bir insan’ı izleriz.”
‘Macbeth’ için: “İnsanlıkla ilişkili erdemlere sırtını dönen Macbeth, kazandığı erki ‘gelecekte’ koruyamayacağı korkusuyla tehlikeli bir yola çıkarken, Lady Macbeth, sıradan bir kadın olarak, ‘insanlık’ erdemleriyle bezeli ‘geçmişine’ dönmektedir.”
Lady Macbeth’i bu ‘son’ haliyle -belki de seçimiyle- hiç düşünememiş, görememiştim. Her sanat yapıtı galiba yetkin yorumları gereksiniyor. Değerli Ayşegül Yüksel’in yetkin yorumlarıyla şimdi bambaşka bir Shakespeare’le baş başayım.
Ayşegül Yüksel’e bir okuru olarak çok teşekkür ediyorum.

Haberin Devamı

Füsun Akatlı’nın ‘Bütün Yazıları’
Kırmızı Kedi Yayınevi, Füsun Akatlı’nın ‘Bütün Yazıları’nı yayınlamayı sürdürüyor. Üçüncü cilt ‘Rüzgâra Yazılıdır’da ağırlıklı olarak, Akatlı’nın çağdaş öykü dünyasını irdeleyen yazıları yer alıyor. Ama Salâh Birsel’e, Melih Cevdet’e, Doğan Hızlan’a açılan yazılar da söz konusu.
Genç sayılabilecek yaşta yitirdiğimiz Füsun Akatlı çağdaş edebiyatımızın en büyük koruyucuları arasındaydı. Sanat eserine, edebi verime yaklaşımında tek ölçütü ‘incelikli’ olanı değerlendirmekti. Sonuna kadar kendi özel tutumunu korudu Akatlı. Bugün, ölümünden sekiz yıl sonra, onun yazılarını yine ‘eşsiz’ buluyorsak, bu, doğrudan doğruya Akatlı’nın uçsuz bucaksız edebiyat-sanat sevgisinden kaynaklanıyor. Günümüzün hayhuyuyla yetinen okurlar, öyle sanıyorum ki, ‘Rüzgâra Yazılıdır’ın kılavuzluğundan çok yararlanacaklar.
(Sevgili Füsun bu gelgeç dünyada iyi ki seni tanıdım, iyi ki birbirinden güzel dostluk günlerimiz oldu!)

BAKMADAN GEÇME!