Güncelleme Tarihi:
Üzerinde onca uygarlığı, imparatorluğu, devleti, insanı, hatırayı, binayı, güzellikleri taşımış, her bir köşesi bambaşka bir mutluluk, huzur kaynağı olmuş, tarihe kendince çok özel notlar düşmüş kadim bir şehir... Yedi tepesi, altın olan taşı toprağı, muhteşem silueti derken yeni gelenin eskiyi biraz da eksilterek kendi hükmünü kurmak isteğiyle birlikte rant uğruna geçmişin değerlerini zaman zaman kaybettiği, yok ettiği, mimarisinde bozulmalar yaşadığı, peyzajına, görüntüsüne sekte vurulduğu, modernist fırça darbelerinin yanı sıra hiç bitmeyen yoğun göç hareketleriyle demografisinin sürekli değiştiği ama her şeye ve her müdahaleye rağmen kendine özgü dokusunu, ruhunu, cazibesini korumayı başaran bir dünya güzelliği...
Evet, İstanbul’dan bahsediyoruz... Uğruna şarkılar söylenen, türküler yakılan, şiirler yazılan, görüntünün önem kazanması ve gelişen teknolojiyle kendini daha etkileyici bir şekilde ifade eden, fotoğraflar ve filmler aracılığıyla unutulmaz kadrajlar eşliğinde hafızalara kazınan İstanbul’dan... Şairin tanımıyla “Sade bir semtini sevmek bile ömre bedel” bir şehirden, her daim canlı, heyecan verici koca bir organizmadan bahsediyoruz...
O denli çarpıcı, o denli etkileyici ki şiirler, şarkılar, fotoğraflar, filmler kadar çizgilere de ilham kaynağı olmuş, olmaya da devam ediyor. Nitekim uluslararası alandaki en güçlü çizerlerimizden Selçuk Demirel, son çalışması ‘Birdenbire İstanbul’da kentin var olan güzelliklerine kendince yeni güzellikler ekliyor. Demirel, kendi ifadesiyle İstanbul’da ‘İstanbulluyum’ diyecek kadar uzun süre yaşamamış bir sanatçı. “Her seferinde biraz daha fazla kalmak isteğiyle gelip gittim” diyor ve ekliyor: “İstanbul’a her gelişim bir sevgiliyle buluşmanın sevincidir. Bu yüzden de İstanbul’da geçirdiğim zamanların benim için ayrı bir önemi vardır. Ayrılırken de kim bilir bir daha ne zaman bulaşabileceğiz sevgili diye düşündüğüm bir kent İstanbul...”
Kuşkusuz İstanbul’un Selçuk Demirel gibi bir sevgilisi olması, açık söylemek gerekirse bizler için bir şans olmuş. Çünkü eserleri Le Monde, Le Monde Diplomatique, Le Nouvel Observateur, The Observer, Newsweek, Fortune gibi üst düzey mecralarda yayımlanan sanatçı, aynı zamanda köken itibariyle bir mimar (ODTÜ Mimarlık). Ve daha da önemlisi dünyanın gidişatına, insan haklarına, her türlü baskıya, zorbalığa, savaş ve barışa, toplumsal krizlere, doğanın tahribatına karşı duyarlı bir yapısı var. Özetle bir aydın bakışı ve vicdanı taşıyor. Böyle olunca da ele aldığı her konuya ilişkin bakış açısı, yaklaşımı daha özel bir tat, lezzet, doku ve ruh taşıyor, desenleri de vurucu ve derin anlamlar içeriyor.
‘Birdenbire İstanbul’un bütün bu genel perspektif içinde şöyle bir özgün yanı daha var; Demirel’in bu ölümsüz kente çizgileriyle bakışına benzer sevdaya geçmiş zamanlarda tutulmuş şairlerin, yazarların metinleri eşlik ediyor. Kitap Sait Faik Abasıyanık’tan Orhan Veli’ye, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Gérard de Nerval’e, Evliya Çelebi’den Sabahattin Ali’ye, Hans Christian Andersen’den İnciciyan’a, Cevat Çapan’dan Abidin Dino’ya, İlhan Berk’ten Theophile Gautier’ye, Selçuk Altun’dan Ece Ayhan’a, Yaşar Kemal’den Refik Durbaş’a, Seyhan Erözçelik’ten Can Yücel’e, Orhan Pamuk’tan Gündüz Vassaf’a, Melih Cevdet Anday’dan Abdülhak Şinasi Hisar’a, Nâzım Hikmet’ten Murat Belge’ye, Demir Özlü’den Bedri Rahmi Eyüpoğlu’na, Turgut Uyar’dan Edip Cansever’e, Oktay Rifat’tan Sâlah Birsel’e, Özdemir Asaf’tan Fikret Adil’e, Metin Eloğlu’ndan Ülkü Tamer’e uzanan son derece geniş bir yelpazede geziniyor ve tüm bu kalemlerin kente dair aşklarını, tutkularını içeren yazı ve şiirlerini sayfalarına taşıyor. Dolayısıyla metinler, Demirel’in İstanbul’a kendi hayal dünyasından bakışını içeren desenleriyle zenginleşiyor, sinemasal bir tanımlamayla ‘görsel bir şölen’e dönüşüyor.
Demirel, kitapta yer alan bütün resimleri, İstanbul’un çok uzağında, kendisinin yaşadığı bir başka dünya güzeli yer olan Paris’te çizmiş. Yine sanatçının kendi ifadesiyle sevgi ve hasret dolu hislerle ve çizgilerle donatılmış resimler bunlar... Uzaktaki sevgiliye ithafın yanı sıra adeta gurbetten selam ve sevgi barındırıyorlar.
Sonuç itibariyle İstanbul hakkında yazılıp çizilen, bu kadim coğrafyanın gözbebeği konumundaki kent parçasına adanan onca yapıtın arasında Selçuk Demirel imzalı bu özel eser, şehrin vefa dolu belleğine yeni bir estetik ve derin not olarak kayda geçiyor. Dolayısıyla adını Ece Ayhan’ın dizesinden alan ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan böylesi kıymetli bir çabayı, okur olarak sizlerin de kendi dağarcığınıza ve de kütüphanenizdeki mutena bir yere katmanızı, naçizane tavsiye ederim...