Güncelleme Tarihi:
Ressam, illüstratör, çizer... Selçuk Demirel kendisini nasıl tanımlıyor bilemiyorum ama herhalde ‘sanatçı’ diye nitelemek daha doğru olacak. 1954’te Artvin’de doğmuş. İlk çizimleri henüz lisedeyken haftalık 7 Gün dergisinde yayımlanmış. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirmiş. Cumhuriyet, Politika, Yeni Ulus gibi gazete ve dergilere karikatürler çizmiş, sanıyorum ilk işyeri olan ve 1974’te çalışmaya başladığı Maden-İş Sendikası’ndaki göreviyle bağlantılı siyasal içerikli afişler yapmış. 1974’te ‘Akla Kara 1’ adlı ilk sergisini açmış. 1978’de Fransa’ya yerleşerek güzel sanatlar eğitimi almış. Kitap illüstrasyonlarından dergi ve kitap kapaklarına, desen albümlerinden çocuk kitaplarına, kartpostaldan afişe dek çeşitli alanlarda çalışmalarını görüyoruz. Çizimleri Le Monde, Le Monde Diplomatique, Le Nouvel Observateur, The Observer, Newsweek, The Washington Post, The New York Times, The Wall Street Journal, The Boston Globe, The Chicago Tribune gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde çıkan birçok önemli dergi ve gazetelerde yayımlanıyor. Kişisel sergiler açmış, grup sergilerine katılmış. Eserleri müzelerde yer almış. 50’den fazla albüm yayımlamış. Çok verimli ve büyük bir emek.
Selçuk Demirel’in verimli sanat yaşamının somut ve kalıcı örneklerini kitaplarında görüyoruz. Başta Fransa ve Türkiye olmak üzere birçok ülkede yayımlanmış onlarca kitabı var. “Eserlerinde kültür, medya, ekonomi, politika ve doğa gibi küresel kavramlara getirdiği eleştirel ve mizahi yaklaşımlarla tanınır” denmiş biyografisinde. Gerçekten de Selçuk Demirel günlük siyasetten çok insanlığın ortak sorunlarına yoğunlaşıyor ve onlar hakkındaki düşüncelerini kalıcı eserlere yansıtıyor. Bir anlamda insanlığın ortak değerlerine sürekli dikkati çekiyor. İnsan hakları, kadın, din ve politik baskılar, gözetlenen düşünce, düşünce özgürlüğü, jeopolitik, çatışmalar, savaş, barış, ekonomik krizler ve doğa üzerinde yoğunlaştığı yine biyografisinde belirtiliyor.
Doğa, ağaçlar her zaman Selçuk Demirel’in ilgi alanında olmuş. Birçok çiziminde doğayı ele aldığını, özellikle ağaçlara yoğunlaştığını biliyoruz. İki yıl önce, 2021’de, Güven Turan’ın deyişiyle ‘düş ağaçlar’dan oluşan bir ‘düş ormanı’nın farklı yönlerini yansıtan eserleri hem Galeri Nev İstanbul’da sergilenmiş hem de ‘Bir Ağacın Altında’ adıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan kitaplaşmıştı.
Açıkça söylemem gerekirse Selçuk Demirel’in eserleri o kadar güçlüdür ki ayrıca yazıyla izah edilmeleri gerekmez. Zaten Selçuk Demirel’in bu kısacık metinleri de birer izahtan çok, o eserler yıllar sonra bir kitapta buluşurken sanatçısında nasıl imgeler yarattı, neler düşündürdü onu yansıtıyor. Yani bir anlamda bizim o eseri algılamamızla sanatçının algılaması arasında ne benzerlikler, ne farklar var, onu anlıyoruz. O metinler olmasa da olurdu ama olmaları bir şeyleri eksiltmiyor, aksine değer kazandırıyor.
‘Ağaçname’ sadece doğa sevgisini içeren nostaljik bir kitap değil. Selçuk Demirel ağacın tüm hallerini ele alıp ağaç ve doğa sevgisini, doğanın, ağaçların hayatımıza nasıl bir anlam kattığını eserlerine yansıtmakla kalmıyor, eleştirel bir tavırla insan-doğa, insan-ağaç ilişkisini de tüm yönleriyle irdeliyor. İnsan doğaya da ağaca da sadece sevgiyle, koruma güdüsüyle, kendisinde yaratacağı güzel duygularla yaklaşmaz maalesef. Tahrip etme, yok etme güdüsü çoğunlukla daha ağır basar. Selçuk Demirel kendine has mizah anlayışıyla, abartmadan, göze sokmadan bu halleri de eserlerine yansıtıyor.
‘Ağaçname’ büyük bir ustadan, Selçuk Demirel’den ağaçlara bir saygı duruşu; tabii ki kendine has, farklı, esinlendirici ve düşündürücü.