Güncelleme Tarihi:
William Shakespeare’nin 1606 yılında yazdığı düşünülen tragedyası ‘Macbeth’, çağını aşıp bugüne uzanan eserlerinden biri. Oyunda politik hırsın insanı elleri kanlı bir despota nasıl dönüştürdüğü anlatılır. 1600’lü yıllarda yazılan metin günümüzde de güncelliğini korumakta, iktidar için oynanan kirli oyunlara tarihten bir ışık tutmaktadır.
Eser geçen sezon İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, Ulviye Karaca’nın yönetiminde; “kukla ve dramatik oyunculuğun iç içe geçtiği sürrealist bir yorumla” sahnelenmeye başlandı. Ancak ‘sürrealist’ Macbeth, hayal kırıklığı yaratıyor. Özellikle Shakespeare’nin 400’üncü yılı için dünya edebiyatında eserleri yeniden yazılırken, farklı ülkelerde oyunları sayısız defa sahnelenmeye devam ederken oyunun Şehir Tiyatroları’ndaki bu yeni yorumu, Macbeth’in efsaneleşen karakterini ve Lady Macbeth’in bir kadın olarak oyundaki gücünü zayıflatıyor. ‘Macbeth’le ilk kez tanışanlar için de olay örgüsünün anlaşılmasını güçleştiriyor.
Oyun, cadıların ışıklı maskeleri eşiğinde başlıyor. Görsel ve ışık tasarımını Mustafa Türkoğlu’nun, kostüm tasarımını Gamze Kuş’un, sahne tasarımını Cihan Aşar ve Gamze Kuş’un birlikte yaptığı oyunda, müzik Can Atilla, efekt tasarımı Kadir Arlı’ya ait. Ses, müzik, efektler, sahne tasarımı ve kostümler oyunun güçlü yanları. Cadılar, Macbeth ve Lady Macbeth’i canlandıran oyuncular dışında diğer karakterler sahnede rolleriyle herhangi bir etki yaratamıyorlar.
Macbeth sahneye çıkmadan, bize Kral Duncan tarafından tanıtılır. Yakın çevresindekilerin gözünde cesur, sadık ve onurlu bir komutandır. Norveçlilerle yapılan savaşta büyük başarı elde etmiş, bu başarısının sonucunda yeni bir ünvanla ödüllendirilmiştir. Duncan orijinal metinde Macbeth övüldükçe koltuklarının kabardığını, kendisinin övülmüş gibi olduğunu söyler ve onu karşılamaya önden gider. Macbeth kralın huzuruna çıktığında kral, ona “Hoş geldin! Sen yüreğime diktiğim bir fidan gibisin; geliştirip büyütmeye çalışacağım seni!” der ve başarısından dolayı onu kutlar. Ancak oyuna döndüğümüzde kralın Macbeth’le dalga geçer gibi davrandığını görüyoruz. Öfkelendiği görülen Macbeth, kralın huzuruna çıkmadan cadıların ona söylediği gibi bir gün kral olacak ve hıncını onu misafir ettiği şatosunda alacaktır.
FARKLI BİR MACBETH
Kral, Macbeth’in şatosuna arabayla gelir. Şehir Tiyatroları sürrealist bir oyun sergilediğini söylediği için o döneme ait olmayan tango müziğinin, araba sesinin ve farının izleyicide şaşkınlık yaratmaması beklenmekte. Dönemin yansıtılmaya çalışıldığı dekorda ise araba o sahneye ait olmayan eğreti bir obje görünümünde kalıyor. Oyun bu haliyle metni bilmeyen bir izleyicinin olay örgüsünü anlamasını güçleştiriyor. Macbeth’in duygu dünyasındaki gidiş gelişlerini, elleri kanlı bir katile nasıl dönüştüğünü, Lady Macbeth’in hırsını orijinal metinde çok güçlü bir şekilde okuruz. Ancak sahnelenen eserde karakterlerin gelgitleri ve kadın karakterin oyundaki gücü yansıtılmıyor. Lady Macbeth oyunun başından itibaren farklı sahnelerde ellerindeki kanı çıkarmaya çalışan, seyircide adeta masum, pişmanlık yaşayan bir karakter olarak karşımıza çıkar. Belki oyunun ortalarından itibaren ellerinde kan varmışçasına onu çıkarmaya çalışan bir Lady Macbeth canlandırılsaydı metni bilmeyen seyirci neden ellerindeki kanı çıkarmaya çalıştığını daha iyi anlardı. Böylece Lady Macbeth izleyici nezdinde de masum bir karakter olmaktan çıkardı.
Oyunun sonlarına doğru Macbeth ve Lady Macbeth’i tango müziği eşliğinde dans ederken görürüz. Vücutlarına doladıkları kırmızı bir kuşakla birbirlerini öldürürler. Tango müziği o döneme ait olmadığı ve orijinal metinde Macbeth ve Lady Macbeth’in ölümleri farklı şekilde gerçekleştiği için sahnede Shakespeare’nin ‘Macbeth’inden farklı bir ‘Macbeth’ izleriz.
Metnin okuyucuda iz bırakan en önemli bölümlerine sahnelenen oyunda yer verilmemiş. Örneğin hayaletlerden birinin Macbeth’e “Koca Birnam Ormanı kalkıp üstüne gelmedikçe, Dunsinane tepelerine kadar yürümedikçe kimse Macbeth’in hakkından gelemez” sözleri hafızalardadır. Ancak oyunda bu bölüme yer verilmiyor. Orijinal metinde Macbeth’in ölüme gidişi kalabalık gözükmek için her bir askerin bir dal kesip başına tutmasıyla başlar. Şatodaki hareketlilik, telaş ve korku karşısında Macbeth tepkisizdir. Çünkü kendi sözleriyle “Korkunun da tadını unutmuştur.” Macbeth adeta bu sözleriyle günah çıkarır. “Korkuları yemiş doymuşum artık: Korkunçla seni benli olmuş kanlı düşüncem; kılım kıpırdamıyor “ der. Tam o sırada Lady Macbeth’in ölüm haberi gelir. Macbeth:
“Er geç ölecekti kraliçe/Er geç bir gün söylenecekti bu söz/Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha/Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla/Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş/Ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce/Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:
Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede/Bir saat boy gösterip, boyun kıvırıp gidecek!/Bir daha da duyulmayacak artık sesi/Bir aptalın anlattığı bir masal bu/Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.”
‘SHAKESPEARE YENİDEN’
Edebiyat severler ve Shakespeare’nin kitaplarını çağdaş yorumlarıyla okumak isteyenler ‘Shakespeare Yeniden’ projesi kapsamında yayınlanan eserleri takip edebilir. Proje; Hogarth Press yayınevi tarafından Shakespeare’in 400’üncü ölüm yılı için tasarlandı ve eserlerin çağdaş yorumlarını farklı ülkelerin yazarları kaleme aldı. Kanadalı polisiye yazarı Jo Nesbo Macbeth’i yazarken, Jeanette Winterson Shakespeare’nin Kış Masalı oyununu (Kitap ‘Zaman Boşluğu’ adıyla yayınlandı), Anne Tyler Hırçın Kız’ı, Margaret Atwood Shakespeare’nin Fırtına oyununu (‘Cadı Tohumu’ adıyla yayınlandı) yeniden yazdı.
Jo Nesbo, ‘Macbeth’i özel tim şefi olarak okuyucu karşısına çıkardı. Macbeth için iktidar büyülü bir sihirdir ve tadına bir kez bakan sonsuza dek kendini kaybeder. Shakespeare’in orijinal metninde de olduğu için Macbeth kanlı bir karakterdir. Jo Nesbo polisiye severler için bu karakteri çok güçlü bir şekilde okuyucuya aktarıyor.
Macbeth
Yazan: W. Shakespeare
Yöneten: Ulviye Candan
Oyuncular: Damla Cangül Yiğit, Gökçer Genç, Kubilay Penbeklioğlu, Mana Alkoy, Nurdan Kalınağa, Tuğrul Arsever, Nilay Yazıcıoğlu, Direnç Dedeoğlu.
Ne zaman&Nerede: 30, 31 Ekim ve 1, 2 Kasım 20.30’da, Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde.