Güncelleme Tarihi:
Stephen Chambers’in ‘Arıburnu–Çıkarma’ kitabını okurken, Çanakkale Savaşı’na katılmış Avustralyalı bir asker şairin şiirine rastladım. Şairin adı Leon Maxwel Gellert, şiirin adı ise ‘Anzak Koyu’: “Uzanan yalnız bir tepecik var: / Uyuyan kederli bir sahil var:/ Denizin kıyısında yıpranarak harap olmuş bir tabya var./ Ayaklar altında çiğnenmekten çökmüş mezarlar var:/ Ve çürümekte olan küçük bir iskele:/ Ve durmaksızın kıvrılan yollar./ Yıkık dökük, sessiz bir vadi var:/ İncecik bir dere var/ Ağzındaki taşların üstünde biraz kan./ Gömülmüş kemik sıraları var:/ Ödenmeyi bekleyen bir borç var:/ Güneyde hafif bir hıçkırık sesi var.”
Ne kadar sakin değil mi? Son iki dizeye özellikle dikkat çekerim. Ev alabilmek için bankadan kredi çekmiş ve paralı asker olarak gelmiş Çanakkale’ye. Gellert’in 120 şiirden oluşan ‘The Isle of San’ adlı şiir kitabı 1919’da yayımlanmış.
Ama savaş şiirlerinin önde gelen şairleri olarak Siegfried Sassoon ve Wilfred Owen bilinir. Wilfred Owen Derneği Başkan Yardımcısı Dominic Hibberd’e göre, Sassoon, Owen’ın politik yol göstericisidir. “Owen, 1917’nin ağustos ayında Sassoon’la tanışmamış olsaydı, bugün çok meşhur olan savaş şiirlerini yazamamış olurdu” diyor. Çünkü Owen, o güne dek, bütün İngiliz halkı gibi, savaşın haklı bir nedene dayandığını düşünmektedir. Ama Sassoon’a göre Birinci Dünya Savaşı’nın haklı bir nedeni yoktu, politikacılar yeni sömürgeler ele geçirmekle, ticaretle ilgileniyorlardı. Owen, Sassoon’un fikirlerinden etkilenir. Oysa başlangıçta, Wordsworth gibi, şiirin “sükûnet içinde hatırlanan duygulardan” kaynaklandığına inanmakta idi. Yine de, Owen’da da, Gellert’de olduğu türden bir sakinlik vardır. Şu dizeler ‘Tuhaf Karşılaşma’ şiirinden: “Cesurdum ben ve gizem doluydum;/ Bilgelik de bendeydi, hüner de;/ Uygun adım geriye çekilişini kaçırdım/ Dünyanın, duyarsız ve yararsız kalelerine.” Ve savaş karşıtı tavır: ‘Dulce Et Decorrum Est’ adlı şiiri, poetik bakımdan da önemlidir ki Horatius’la konuşmaktadır. Şiirin adı, Horatius’un bir dizesidir ve “vatan uğruna ölmek tatlı ve güzel bir şeydir” anlamına gelir. Owen ise şiirini şu dizelerle bitirir: “İşte o zaman bu kadar şevkle söylemezdin arkadaş/ Ümitsiz bir zaferin hevesiyle tutuşan çocuklara/ O eski yalanı: Dulce et decorum est/ Pro patria mori.”
Niall Ferguson ‘Hazin Savaş 1914-1918’ adlı kitabında, savaşın kötü bir şey olduğu fikrinin kalıcı hale gelmesinde, ‘savaş şiiri’ olarak bilinen edebi türün büyük bir payı olduğunu söyler. Savaş şiirleri 70’lerde İngiliz okul müfredatına kalıcı bir şekilde yerleşmiş. Ona göre, savaş şiirlerinin etkili olmasında güç, bu şiirlerin savaşın bitiminden önce, bizzat savaşa katılmış asker şairler tarafından yazılmış olmasından gelir. Savaş karşıtı ya da savaşın kötü olduğunu dile getiren şiirler, yaygınlaşan bir edebi tür olarak Birinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıkar. Ona göre, savaş şiirleri sanıldığı gibi İngilizlere mahsus değildir. Savaşan başlıca ülkelerin hepsinde savaş karşıtı şiir kaleme alınmış. Ferguson’a göre, savaş karşıtı şairlerin ilki sayılabilecek olan Alman şair Alfred Lichtenstein’dır.
Lichtenstein, henüz savaşın ikinci ayında genç yaşta ölmüş. ‘Muharebe Öncesinde Dua’ şiirinin ilk kısmı şöyle: “Tanrım beni talihsizliklerden koru/ Ey Baba, Oğul ve Kutsal Ruh/ Güçlü bir patlayıcı çarpmasın bana/ Piç kurusu düşmanlarımız asla/ Esir almasın, vurmasın beni/ Asla sefalet içinde ölmeyeyim/ Çok aziz vatanımız uğruna.”
Ama Ferguson’u en çok etkileyen Owen olmuş; kitabının adı, onun şiirindeki bir dizeden gelir: “Zira neşemle birçok kişiyi güldüren/ Ve ağlayışımdan şimdi geriye kalan/ Ne varsa yok olmalı artık. Anlatılmamış hakikat/ Yani hazin savaş bu, savaşla damıtılan kahır bu.”
SAVAŞ ŞİİRLERİ
Wilfred Owen
Çeviren: Tamer Gülbek
Vakıfbank Kültür Yayınları, 2020
128 sayfa, 16 TL.