Güncelleme Tarihi:
‘Venüs’ ile ‘Gözyaşı Konağı’nı düşününce tarihte kadın karakterler yaratmayı sevdiğinizi varsayıyorum. Bu kez karakteriniz Osmanlı kanından bir kadın sultan ve 1809 senesinde, Osmanlı saraylarında dolaşıyoruz. Kendinizi nasıl sarayda buldunuz?
Tarihten çok, kadınlar üzerinde baskı kuran bugünün gündelik hayatı ilham verdi. Durum öyle bir hale geldi ki pencereden atılan kadınlara neredeyse adalet sistemi “Düşen kadınlara bak” diyecek… Kadınların üzerindeki baskıyı tersyüz etmek üzerine bir şey yazmak istiyordum. Farklı yerlerden iki ilhamım oldu. Birisi Yorgos Lanthimos’un Olivia Colman’lı ‘Sarayın Gözdesi’ filmi. Ama asıl ‘The Young Pope’ dizisi beni sarstı. Beni sarsan tek şey beyaz donuyla yürüyen değişik bir papa olan Jude Law değildi. Sarsılmaz gerçekleri eğip bükme arzusuydu. Bunu nasıl yapabilirim fikrini tarihte ve bütün kalbimle bağlı olduğum edebiyatta buldum. En temeldeyse bu romanı nefes almak için yazdım. Okurum için de öyle olsun istedim.
Esma Sultan’la nasıl buluştunuz?
Tarih her şeyi bir yere kadar anlatıyor. Evet, geçmiş muhteşemdi ama bizi buralara vardırdı. Fatih Sultan Mehmet’in kimi fermanlarından haberimiz yok. Tarih, 17 Kasım 1808 gecesi sarayın etrafını saran yeniçerinin “Biz de Kerime-i Sultan Abdülhamid Han İsmetlü Esma Sultan’ı isteriz” diye bağırdığını yazıyor. Bu olayın sonrasında, tıpkı Osmanlı’nın yaşadığı Zenta Bozgunu gibi bize anlatılmayan bir gerçek olabilir mi? Romanın anlatıcısının iddiaları merak uyandırıcı. Onu da kurguladım. Sunduğu kanıtlar ilginç. Şu soruların cevabı için okumak şart: Osmanlı bir kadın sultanı tahta çıkardı mı? Yavuz Sultan Selim’in, Fatih Sultan Mehmet’in ve Kanuni Sultan Süleyman’ın kanından bir kadın sultan, 171 gün boyunca tahtta kaldı mı? Şehzadelerinden öte kimseye iktidar olma şansı vermeyen Osmanlı buna neden, nasıl mecbur kalmıştı? Taht bahtına erişen ilk ve son kadın sultan tarihten nasıl silindi? ‘İstanbullu Amazonlar’, erkekler üzerinden anlatılan tarihi
tersyüz etmeye geliyor.
ESMA SULTAN'LA İLGİLİ BÜYÜK BİR HAKSIZLIK VAR
Esma Sultan’ı kişilik olarak bilir miydiniz?
Esma Sultan’la ilgili büyük bir haksızlık var. Çapkınlıkları şehir efsanesi olarak anlatılır. Bu bir erkekle ilgili olsa herhalde bu şekilde dile getirilmez ama çapkın kadın canavarlaştırılır. “Yakışıklı erkekleri toplar, erkeklerin ölüsü sarayından atılırdı” gibi hikâyeler anlatılıyor… Oysa romandaki üç kadın sultanın (Hatice, Beyhan ve Esma) kadınları evlerinden, saraylarından özgürleştiren bir güçleri var. Bu üç kadın sayesinde kadınlar mesire yerlerine çıkıyor. Esma Sultan’la ilgili de onun güçlü bir kadın olduğunu görmeden, erkeklerin anlattığı hikâyeler var. Esma Sultan’ın gerçekte de II. Mahmud’la da III. Selim’le de IV. Mustafa’yla da ilişkisi iyi, yöneten biri de aynı zamanda. Hatice Sultan mesela, Latince alfabeyi ilk kullanan kişi. “Nasıl kendi dilimizi yazarız?” hikâyesi Hatice Sultan’a kadar gidiyor. Ama biz onu ‘Ressam Melling’in âşığı’ olarak tanıyoruz. Görmezden geldiğimiz kadınlar var tarihte; Esma Sultan, Hatice Sultan ve Beyhan Sultan bunlardan üçü.
Romanın bütününe bir oyunbazlık hâkim. Tarihle oyun oynamak nasıl geldi size duygu olarak?
Benim okurum iyi bir edebiyat okuru olmasına rağmen oyunlarıma çok kanıyor. Bu da çok hoşuma gidiyor. O baltayı Beyhan Sultan’ın eline verirken ya da Fransız sefirenin getirdiği makaronların kutularına yazılıp saklanan tarihin ulaştığı yerlerden, tezlerden bahsederken bunu yaptım. O makaronun tarifinin sarayda denenmesi, başka bir tatlının bulunması ve onun da Beşiktaş’taki Yedisekiz Hasanpaşa Fırını’nda hâlâ satılıyor olmasından bahsederken… Okurumun gidip o kurabiyeyi soracağını biliyorum! Ya da Topkapı Sarayı’nda o baltayı arayacağını biliyorum… Beyhan Sultan’ın babasının o yay takımı sergileniyor ama okurum, yanında o baltayı da arayacaktır.
Bu romanda derin bir şey kazmam gerekiyordu. Sadece epigrafları icat etmek için bile yazmış olmak isterdim. Anlatıcıyı benden ayırmalı okur. Çünkü onu ve -bazen çoğul konuştuklarından- onları da icat ettim. Kimi zaman sarsak, kimi zaman kurnazdılar. Beni arayan epigraflara baksın. Elbette son iki epigraf hariç.
Anlattığınız Esma Sultan’da bir iktidar, taht bahtı hırsı değil ama kadınların kaderini değiştirme arzusu var sanki…
Esma Sultan akıllı bir kadın olarak şunu net görüyor: “Bana taht bahtı sunulamaz.” Kafasında böyle bir arzu var ama o arzuyu bastırıyorlar. İki isyanı da çıkaran, yöneten kendisi. Her şeyi yakıp yıkacak gücü var ama kendisi için o iktidarı düşünemiyor. Eline güç geçince de “Bunu benden alacaklardır, her şey karışık olduğu için beni buraya çıkardılar” diyor. Ve yaşamak istiyor. Hayatta kalması, tahta çıkmasından daha büyük mucize. Diplomatik yetenekleri sayesinde oluyor bu da.
İSTANBULLU AMAZONLAR 1809
Şebnem İşigüzel
İletişim Yayınları, 2021
129 sayfa, 26 TL.