Güncelleme Tarihi:
Tüm kabullerin bir bir sarsıldığı, yeni oluşumlara karşı nasıl bir duruş sergileyeceğimiz konusunda kafamızın epey karışık olduğu bu dönemde kültür kurumlarının rolü ne olmalı? 1980’lerden bu yana verili ve doğal kabul ettiğimiz her şeyin altı oyulurken bu kurumların tarihi nereye oturur? SALT Galata’nın, üyesi olduğu müzeler konfederasyonu L’Internationale’nin ‘Sanat Kullanımları’ projesi kapsamındaki son sergisi, bu sefer kurumun kendisini ortaya koyuyor.
Proje için davet edilen sanatçılar; Abbas Akhavan, Refik Anadol, Laure Prouvost ve Futurefarmers kolektifinin hedefinde SALT Galata binasının ‘yeterince kullanılmayan’ ya da başka bir deyişle göz alışkanlığından dolayı farkına varılmayan yerleri var. Sanatçıların müdahaleleriyle bir araya gelen projede, kurumun arşivi kendini yepyeni kurgu olanaklarına açıyor, bilgilendirici ekranlar ayaklanıyor, binanın anıtsal niteliği yabancılaştırıcı bir enstalasyonla sorgulanıyor. Özetle Karaköy Bankalar Caddesi’nin temel noktalarından olan bina ve ev sahipliği yaptığı kurum ‘Sanat Kullanımları: Son Sergi’ vesilesiyle kendini yeni olanaklara açıyor.
İRONİK BİR DAMAR...
Serginin kurulumu, SALT Galata’ya olağan ziyaretleriniz sırasında, işlerle her an karşı karşıya kalacağınız bir düzene sahip. Ancak binaya adımınızı atar atmaz -1. kata inip Refik Anadol’un ‘Arşiv Rüyası’nı deneyimlemenizde fayda var. SALT dijital arşivinin yapay zekânın kullanımına açıldığı iş, gelişkin bir algoritmayla 1.7 milyon birimlik bu dev veritabanını öngörülemeyen kurgularda bir araya getiriyor. Anadol’un anlatımına göre üç yıl boyunca hiç yemek yemeden, uyumadan çalışsa insan zihninin belki kurabileceği bir ilişkiler ağı söz konusu. Arşivdeki tüm belgeler, metinler, fotoğraflar farklı konfigürasyonlarda ortak noktalarda bir araya gelerek yeni hikâyeler anlatıyor. Yapay zekâyla özdeşleştirmeyeceğimiz dokunaklılıkta bu hikâye, Borges’in Babil Kütüphanesi tasvirinden esinle, aynalarla sonsuzluğa doğru giden, dairesel yerleştirmesiyle, arşiv kategorilerinin ne olabileceğine dair bir rüya sunuyor.
Abbas Akhavan’ın yapının meşhur aynalı tavanından avluya doğru sarkıttığı 91.5 metre uzunluğunda beyaz kumaş parçası da binaya yeni bir gözle bakarken ironiyi devreye sokmamızı ister gibi... Mekâna böylesi bir müdahale, hem binanın hacmini görünür kılıyor hem de tedavülden kalkan anıtların üzerine serilmiş kumaşları hatırlatıyor. Bir taraftan ihtişamı vurgulayıp, diğer taraftan kumaşın beyazlığı ve ham görüntüsüyle anıtların gelip geçiciliğini hatırlatması, Akhavan’ın işindeki ironik damarın ta kendisi.
19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Bankası’na ev sahipliği yapan yapının İstanbul’un ticaret tarihindeki bu özel konumu da kesinliğin değil, ‘belirsizliğin’ arayışındaki araştırma kolektifi FutureFarmers sayesinde yeni olanaklara açılıyor. Kolektifin bir saunada kirişlerin arasında bulunmuş eski tohumlarla Norveç’ten çıktıkları yolculuk SALT’ta sona eriyor. Sanat pratikleri altımızdaki zemini kaydırıyor, verili kabul ettiğimiz gerçekliklere dair yeni imkânları dolaşıma sokuyor.
‘Sanat Kullanımları: Son Sergi’ başlıklı sergi 11 Haziran’a kadar görülebilir.