Güncelleme Tarihi:
Selin Nardemir
1993’te İstanbul’da doğan Selin Nardemir, viyolonsel eğitimine 2002 yılında İÜ Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Sevil Gökdağ ile başladı. Prof. Yovan Markovitch, Iştvan Varga, Laressa Groeneveld, Henrik Brendstrup, Daniel Müller Schott, Anatoli Krastev, Erkki Lahesmaa, Alexander Hülshoff, Jiri Barta’nın ustalık sınıflarında yer aldı. Yamaha’nın düzenlediği Genç Müzisyenler Yarışması’nı kazandı. 2016’dan beri Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Cihat Aşkın Ensemble grubu üyesi. Lise ve üniversite eğitimini okul birincisi olarak bitiren ve Türk Eğitim Vakfı üstün başarı bursiyeri olan Nardemir, halen yüksek lisans eğitimine Prof. Sevil Gökdağ’ın viyolonsel sınıfında devam ediyor.
Muhammedjan Sharipov
1994’te Taşkent’te doğan Sharipov, müziğe yedi yaşında başladı. Kasım 2004’te I. Ulusal Gülden Turalı Keman Yarışması’nda ve 2014’te Belçika’da Uluslararası Grimaux Keman Yarışması’nda üçüncü, 2015 Romanya’da Remember Enescu Uluslararası Keman Yarışması’nda birinci oldu. Suna Kan, Cihat Aşkın, Atilla Aldemir, Çiğdem İyicil, Robert Canetti, Mintcho Minchev, Harald Herzl, Ilya Grubert, Ulf Schneider ve Vladimir Spivakov’un ustalık sınıfı çalışmalarına katıldı.
2013’te Bilkent Ãœniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık Lisesi’nden mezun oldu. EÄŸitimini Avusturya’daki Universität Mozarteum Salzburg Ãœniversitesi’nde Harald Herzl ile sürdürüyor.Â
                         Â
Selin Nardemir: Evimizdeki piyanoda müzik yapmaktan keyif alan babamı, diğer odada ise zaman buldukça gitar çalan ağabeyimi dinledim küçükken. Zamanla ben de viyolonselimle bu ailenin en küçük müzikseveri oldum. Annemin teşvikiyle konservatuvar sınavlarına girdim. Bu benim için son derece heyecan verici bir kapıydı. Annemin farkındalık yaratması üzerine bu kapıyı açmak istedim, içeri girdim ve hâlâ orada yürüyorum.
Muhammedjan Sharipov: Müzisyen bir aileden geliyorum. Babam sayesinde çok erken yaşlarda keman çalmaya başladım, ilerleyen zamanlarda yaptığım çalışma ve performans sonuçlarından yola çıkarak bu işin tam bana göre olduğunu ve bu işi severek yaptığımı görmüş oldum.
Enstrümanlarınız sizin için ne ifade ediyor?
S.N: Enstrümanım ve müziğim; kalbimin, aklımın, ruhumun tüm sorularının yanıtlarını vermek için koşulsuz sevgiyi ve sabrı öğretirler bana. Benim için ifade ettikleri, sonsuzluğa akıp gidiyor...
M.S: Müzik benim için her şeyi ifade eder, türlü türlü duygu ve heyecan uyandırır. Dinlediğimiz herhangi bir müziğin, bizim duruma göre ruh halimizi ifade ettiğini düşünüyorum. Müziksiz bir hayat düşünemiyorum. Enstrümanımın ise benim sesim olduğunu ve benimle bütünleştiğini hissediyorum.
Bugüne kadar aldığınız eğitimlerden, katıldığınız yarışma ve masterclass’lardan bahseder misiniz? Bu deneyimler size ne kattı?
S.N: Eğitimim Prof. Sevil Gökdağ ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda başladı ve halen onunla yüksek lisans eğitimim üzerinde devam ediyor. Katıldığım masterclass eğitimleri ve yarışmalar bana gelişmenin sürekli devam ettiği bilincini ve farkındalığını kattı. Emeğin sonsuzluğunu, sabrın gerekliliğini, güç ve cesaretin ise sevgiye ihtiyaç duyduğunu öğretti. Müzikteki arayışlarıma devam edeceğim, en güzel açlığın bu olabileceğine inanıyorum.
M.S: Katıldığım birçok masterclass veya yarışmalarda dünyanın farklı yerlerinden gelen birçok yetenekli müzisyenle tanışma fırsatım oldu. Genellikle bu tür ortamlarda çeşitli bilgiler ve yorumlar alma şansına sahibiz ve bana göre bunlar bizi pozitif yönde ilerletiyor.
İlk orkestra ve konser deneyiminizi paylaşır mısınız?
S.N: İlk konser deneyimim 9 yaşında okulum İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda gerçekleşti ve ilk viyolonsel konserim olduğu için elbette çok heyecanlıydım. Bu heyecan hiçbir zaman bitmedi. Bunların çok besleyici ve taşıyıcı olduğunu düşünüyorum. Eğer şu an nerede olmak isterdin diye sorarsanız, hiç düşünmeden o ana gitmeyi dilerdim. Saf, çocuksu bir heyecan... İnsana kendini hatırlatıyor. İlk orkestra deneyimim ise Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile başladı. 2007 yılında açmış olduğu sınavı kazanarak şef Rengim Gökmen yönetimindeki orkestranın bir üyesi oldum. Burada 18 yaşıma kadar konserler yapmaya devam ettim. Daha sonra okulum İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası ile orkestra deneyimlerime devam ettim. Şu an ise Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası üyesi olarak, viyolonsel üzerindeki kariyerime devam ediyorum.
M.S: İlk orkestra deneyimimi, Ankara’da Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile yaptığımız bir konserde yaşadım. Harika bir duygu ve mutluluk içerisindeydim. Bir sürü genç müzisyen arkadaşım ile müzik yapmak ve aynı duyguları paylaşmak benim için çok özeldi. İlk solo konserimi de henüz 9 yaşımdayken Antalya Oda Orkestrası ile gerçekleştirdim. İlk heyecan ve mutluluğumu hâlâ hatırlıyorum.
İş Sanat’ın Parlayan Yıldızlar serisi kapsamında vereceğiniz konser için nasıl bir repertuvar hazırladınız?
S.N: İş Sanat’ın Parlayan Yıldızlar Serisi için hazırladığım programda öncelikle çalmaktan en çok keyif aldığım eserlerden bazılarını arka arkaya getirmeye çalıştım. Sahnede müzik aracılığı ile paylaşmak istediğim çok şey var. Bazen bir öfkeyi, bazen masumiyeti, bazen mutluluğu yani insana dair her şeyi çalarak anlatmak istedim. Bu program için bana Schumann, Brahms gibi büyük besteciler eşlik edecek. Konserin sonundaki eseri de atlamak istemem fakat bunu konsere saklayacağım. Eserin Türkçe ifadesi; yalvarış, dua...
M.S: Çok renkli bir repertuvar hazırlamak istedim. Eserler üç farklı dönemden oluşuyor. Barok dönemin büyük ustası J.S. Bach’ın ilk solo keman sonatı, Romantik dönemin en güçlü bestecilerinden J. Brahms’ın ikinci keman sonatı ve son olarak Empresyonizm dünyasının en özel bestecilerinden C. Debussy’nin keman sonatını icra edeceğim.