Güncelleme Tarihi:
Şişli’deki tarihi Mongeri Binası’nda ikamet eden Bozlu Art Project, fotoğraf sanatçısı Murat Germen’in arkeoloji ve çağdaş sanatı bir araya getiren ‘Sagalassos’u İzlemek’ başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, Bozlu ve Sagalassos Vakfı işbirliğiyle 2019’da bir sosyal sorumluluk projesi olarak düzenlenen ‘Sagalassos İçin’ başlıklı karma serginin devamı niteliğinde. İlk sanatçı ekibinde de yer alan Germen, ‘Sagalassos’u İzlemek’ sergisi için Burdur’daki antik kentten ilham alarak mekân, insan, doğa ve mimarlık kavramlarını sorgulatan yeni yapıtlar üretti. Akdeniz’in en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olan Sagalassos’a bir yolculuğa çıkaran bu eserlerden elde edilecek gelir, tıpkı bir önceki sergide olduğu gibi kazı çalışmalarına aktarılacak. Germen ile hem sergisi hem de Sagalassos üzerine konuştuk.
Serginizin ismi ‘Sagalassos’u İzlemek’. Bu başlığın hikâyesini öğrenebilir miyiz sizden?
Sagalassos her gittiğinizde size farklı bir deneyim sunabilen zenginlikte bir antik kent. Bu ‘canlı yayın’ı dikkatle izlemek gerekiyor ki sunduklarını kaçırmayasınız; çünkü bir daha benzer bir içeriği göremeyebilirsiniz. Diğer yandan, İngilizcede izlemek eyleminin karşılıklarından birisi ‘tracing’ ve bu kelimenin bir anlamı da çizmek; fotoğraf da ışıkla çizmek anlamına geldiğinden bu kelimeyi seçtim. Son olarak, 2019’daki ilk sergide tercih ettiğim kurgusal fotoğraf yerine izlenimci belgesel fotoğraf disiplini içinde kalmayı yeğledim. Bu da izlemenin diğer bir boyutu.
‘Sagalassos’u İzlemek’, Bozlu Art Project’in 2019’da düzenlediği ve sizin de eserinizin yer aldığı ‘Sagalassos İçin’ başlıklı karma serginin devamı niteliğinde. Bu projeye yeniden dahil olup sergi açma fikri nasıl oluştu?
Fikir, Sagalassos Vakfı değerli başkanı Prof. Dr. Münir Ekonomi ve Bozlu Art Project değerli yöneticileri Dr. Özlem İnay Erten ve Oğuz Erten’den geldi. 2019 yılındaki işbirliğinden unutulmaz manevi kazanımlarım olduğundan ve Sagalassos gibi değerli bir kente tekrar gitme vesilesi oluştuğundan hiç tereddüt etmeden kabul ettim.
Sergiyi oluştururken nasıl bir hazırlık ve çalışma sürecinden geçtiniz?
Sergi fikri çok kısa bir sürede oluştu ve 27-30 Haziran 2022 tarihleri arasında çekimleri bitirdim. Ziyaret sonrasında araya bayram girmesine karşın iki haftada sergiyi toparladık. Son zamanlarda en hızlı ve verimli bir şekilde ortaya çıkan sergilerden birisi olmuştur kanımca. Gitmeden önce kentin ve bölgenin üzerine, akademisyen kimliğimin verdiği alışkanlıkla, tarih odaklı bir araştırma yaptım. Dolayısıyla gözlerimi nereye çevireceğim, objektifleri sübjektif bir şekilde nereye yönlendireceğim konusunda net bir planım vardı.
Sergideki eserleriniz aracılığıyla izleyiciye ne anlatmayı hedefliyorsunuz?
Sagalassos doğa verilerini dikkate alarak inşa edilmiş bir kent. İskender Tepesi’nden genel bir bakış attığınızda gerek kullanılan malzemeler gerekse de hacimlerin ahenkli tasarımı şehrin doğa ile etkileyici bir şekilde kaynaşmasını sağlamış. İlaveten, mimarlık ve kent planlaması el ele, ölçek olarak uyumlu bir şekilde gerçekleşmiş. Yaşamın tam göbeğinde oturan su ise kentin şekillenmesindeki başat kıstas olmuş. Bunların hepsi, günümüz kent planlamasında ranttan dolayı göz ardı edilen ama aslında örnek alınması gereken konular, meramım budur.
Sagalassos hakkındaki izlenimleriniz neler? Bu antik kenti ilk gördüğünüzde neler hissettiniz? Kentin mimari yapısını nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle, çok etkileyici bir coğrafyaya selam duran ve manzara noktaları şimdiye kadar gördüğüm antik kentler arasında en hayranlık uyandıran az sayıda kentten birisi olduğunu söylemeliyim. Anayol üzerinde olmadığından, son varış noktası olduğundan ve görece daha yüksek bir irtifada konumlandığından Türkiye’deki arkeolojik kent mirası içinde en iyi korunmuş olanlarından. Bu sayede sergide odaklandığım konulardan birisi konumundaki güçlü görsel karakterin yapıtaşları olan klasik mimari detayları da belgelemek mümkün oldu.
Sergi metninde kentin karakteriyle halkın karakteri arasında bağlantı olduğundan bahsediyorsunuz. Bu bağı nasıl tarif edersiniz? Kentin karakter özellikleri sizin objektifinize nasıl yansıdı?
Coğrafi verileri ve planlama kararları dolayısıyla kentin stratejik anlamda bağımsız bir yapısı olduğundan bahsedilebilir. Sagalassos kazılarının efsane ismi Prof. Marc Waelkens’in deyişiyle kent halkının, yani, ‘Pisidyalıların itaatkâr olmada başarısız olmaları’ olgusu ile biraz önce sözünü ettiğim konumsal özerklik arasında bir bağ kurmak istedim. Bu bağı ise drone ile çektiğim hava fotoğrafları ile görselleştirmeyi seçtim.
Eserlerinizde ekoloji, su ve küresel ısınma gibi temalara sıklıkla yer veriyorsunuz. Sergideki yapıtlarınızla bu temaları nasıl ilişkilendirdiniz?
Oğuz Erten’in ilettiğine göre, dünyada hâlâ pınarından direkt olarak beslenen ve çağdaş boru/pompa sistemleri ile desteklenmeyen üç adet antik çeşme var ve bunlardan iki tanesi Sagalassos’ta. Bu yüzden su konusunu atlamak Sagalassos’u külliyeten atlamak olurdu. Kentin kendisinde yaptığım çekimlere ek olarak, yemyeşil ve verimli Ağlasun Vadisi’nde su bağlantılı bileşenlerin (çay, dere, pınar, su değirmeni vb.) izini sürdüm. Sergileme tasarımında ise uzun pozlama ile çekilmiş ipeksi su tasvirleri barındıran akarsu fotoğraflarını, gene uzun pozlama ile çekilmiş ‘Antoninler Çeşmesi’ fotoğrafları ile yan yana koyarak ilişkiyi vurgulamak istedim.
Sergideki ‘Sagalassos Gezegeni’ başlıklı çalışmanızda antik kent ve çevresinden bir gezegen oluşturmuşsunuz. Antik kentten bir gezegen oluşturma sebebiniz neydi? Ve bu gezegendeki canlılar nasıl bir yaşam sürüyor?