‘Sade ve sadece’ yaşamak

Güncelleme Tarihi:

‘Sade ve sadece’ yaşamak
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2020 10:59

Michael Poore’un yeni romanı ‘Reenkarnasyon Blues’ ölümün gizemli ve karanlık huylarından çok, yaşamın neşeli ve iyicil tabiatına merak salmamıza vesile, şahane bir hikâye!

Haberin Devamı

Ölüm hakkında en çok düşündüğüm zaman, gün içinde biriken sebze-meyve artıkları, kartonlar, saplar, dallar ve çürümüş yapraklarla dolu mutfak çöpünü akşamüstü arka bahçedeki kompost kabına dökmeye gittiğim o kısacık aralığa tekabül ediyor.
Akşam inerken, tepemdeki göğü önce sisli bir mora, sonra laciverde ve nihayet karaya boyayan zaman, organik atıkların çözülerek dönüşmesi, yani biber sapının yeni biberler için toprak oluvermesi üzerinden ölümü hatırlatıyor bana.
Ve bir o kadar da yaşamı. Çünkü aslında ikisi aynı şey galiba. Tam olarak bilemiyorum çünkü her ne kadar yaşayanlar olarak ölüm hakkında bol keseden atıp tutsak da ölümün tam olarak ne olduğunu bilemiyoruz hâlâ.
‘Ölüm’ dediğimiz şey bu dünyada yaşayanlar olarak bizlerin gözünden duruma dair çok kısıtlı bir yorum. Belki adı ölüm bile değildir dönüşülen halin. Karaciğerin karaciğer olduğunu ya da köpeğin köpek olduğunu bilmemesi gibi tıpkı. Belki ölümün de bir adı bile yoktur.
Neyse, ölüm hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyoruz. Bilgi de zaten çok dünyevi bir şey değil mi!
“Biliyorum” ya da “Bilmiyorum”, ikisi de pek bir kibirli!

‘ÖLÜM’ VE MILO’NUN ÇAĞLAR BOYU SÜREN AŞKI
Velhasıl, şu ölüm denen vehimle ilgili hiçbir şey bilmesek de görünen o ki hakkında çok eğlenceli şeyler yazabiliyoruz. Michael Poore’un son romanı ‘Reenkarnasyon Blues’, binlerce kez ölüp tekrar tekrar dünyaya gelmiş Milo’nun gözden yaş getirecek kadar eğlenceli ve bir o kadar da hüzünlü hikâyesi.
Ölümünün ve yaşamının destanı.
Fiction ve Asimov’s dergilerine yazdığı tuhaf öyküleriyle tanınan Amerikalı yazar Poore’un 2017 yılında yayımlanan romanı ‘Reenkarnasyon Blues’, bir melek mi yoksa insan mı olduğu tam olarak anlaşılmayan ‘Ölüm’ün, ki kendisine ölüm değil ‘Suzie’ denilmesini istiyor, bir insanla kurduğu gönül ilişkisinin ne biçim bir şey olabileceğini düşündürtüyor okura.
Milo ile MÖ 2600 yılındaki ilk ölümü sırasında tanışan ve ona âşık olan Suzie; Milo, Mookie Underwood adında bir saksofoncuyken, Milosevic Kocevar adlı bir ayakkabıcıyken ve Buda’nın yardımcısı olup bodhi ağacının altında meditasyon yaparken de yani çağlar boyu, yanından hiç ayrılmıyor. Birlikte milyonlarca hayat yaşayan ve birbirlerinden hem fena şekilde sıkılıp hem de birbirlerine hâlâ büyük bir aşkla bağlı olan Milo ve Suzie çiftinin hikâyesi, ne coğrafya tanıyor ne tarih. Âşık olduğu ‘Ölüm’le beraber olabilmek için kezlerce ölen Milo, dünyaya her gelişiyle biraz daha bilgeleşeceğini zannederken, pek de öyle olmadığını görüp insanın basit ve aciz bir canlı oluşunun aslında ne kadar mükemmel bir özellik olduğunu hatırlatıyor.
Bilgelik aslında biraz da ne kadar uzun yaşarsan yaşa ve dünyaya ne kadar farklı halde yeniden gelirsen gel, hiçbir zaman bilge filan olamayacağını, Gülben Ergen’in de dediği gibi (Sözler Şehrazat’a ait elbette) ‘sade ve sadece’ yaşaman gerektiğini, kabul etmekten geçiyor.
Türkler tarafından mancınıkla Venedik’e uçurularak da araba çarpması sonucu da köpekbalığı tarafından yenilmek suretiyle de ölümü tadan Milo, aslında ölümden ziyade yaşam hakkında süper tatlı ipuçları, kulağa küpe kabilinden bilgiler veriyor.
Ölüm hakkında düşünmek yerine daha güzel, daha mutlu, daha iyi yaşamak hakkında düşünün. Çünkü ölüm hakkında, maalesef, hiçbir şey bilemeyiz. Ve işte o zaman, bunu anladığımızda, hepimiz bilgeyiz.

REENKARNASYON BLUES 

‘Sade ve sadece’ yaşamak

Michael Poore
Çeviren: Kıvanç Güney
Domingo Yayınevi, 2020
408 sayfa, 34 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!