Güncelleme Tarihi:
Konu edinilen nesnenin, varlıkla bağlantısının koparılarak, kendi başına bağımsız bir sorun olarak ele alınıp irdelenmesi, yeni çağ ile başlayan bir düşünüş biçiminin, modern düşünüş biçiminin bir keşfidir. Descartes’ta, Spinoza’da, Kant’ta, ‘bilgi’nin, ‘duygu’nun veya ‘ahlak’ın ne olduğu sorununun ele alınış biçimi, söz konusu kavramların, varlıkla bağlantısının koparılması formundadır. Kant öncesinde, bizi ahlaklı kılan şeyin ne olduğu sorunu felsefenin konusu iken, Kant’la birlikte doğrudan doğruya ahlakın kendisinin ne olduğu sorunu gündeme gelecektir; tıpkı biraz öncesinde, Descartes’ta bilginin kendisinin ne olduğu sorununun gündeme gelmesi gibi ve tıpkı hemen öncesi, Spinoza’da duygunun kendisinin ne olduğu sorununun gündeme gelmesi gibi.
Retorik kelimesinin Türkçenin günlük kullanımında negatif bir anlamı var; deneyime ve ruh haline dayanmayan, deneyim ve ruh halinden gelmeyen söz. Gerçeklikte vuku bulan değil, teatral olanda dile gelen söz. Bu negatif anlamın oluşumunda ‘belagat’ ve ‘hitabet’ kavramlarının etkisi üzerinde durmak gerekir. Aristoteles, “Herkes bir şekilde bir savı eleştirmeye ya da desteklemeye, kendini savunmaya ya da başkalarını suçlamaya kalkışır” der. Ona göre, retorik bir inandırma sanatıdır. Sanat ifadesi burada çağrışıma ve yaratıcılığa açık olmayı dile getirir. Duyguların doğalarını, neden ve hangi şartlarda oluştuklarını hesaba katan bir akıl yürütme yetisi.
Aristoteles, retoriği kendi başına bağımsız bir sorun olarak değil, onun oluşumunda rol oynayan varlık durumlarıyla bağlantısında ele alır. Ona göre, retorik duygularla bağlantılıdır ve dahası, duygular konuşmanın varlık durumunu oluşturur. Yine ona göre, duygular da insanın varlık özelliğine, yani korkan, nefret eden, öfkelenen biri olmasına göre ve antropolojik özelliğine göre, genç veya yetişkin ya da yaşlı olmasına göre değişiklik gösterir. Sözgelimi: Gençler, kötülüğe tanık olmadıkları için iyi niyetlidirler ve çok aldatılmadıkları için kolay inanırlar. Yaşlılar ise deneyimleri yüzünden başkalarına zor inanırlar, zor inandıkları için de kuşkucudurlar. Dolayısıyla yaşlıların retoriği ile gençlerin retoriği birbirinden farklılaşır. Yine hak etmediği yıkımlar yaşayan birinin konuşması/retoriği, bu yıkımları yaşamayan birinden farklıdır.
Aristoteles’te duygular, dayanakları bakımından etikle alakalıdır, dile getirilmeleri bakımından ise retorikle. Bu nedenle ‘Nikomakhos’a Etik’ ile ‘Retorik’in varlıksal olarak konusu duygulardır.
Aristoteles’in ‘Retorik’ini, ben Mehmet H. Doğan çevirisinden okumuştum. Ari Çokona’nın ‘Retorik’ çevirisi, metnin Yunanca aslından yapılan bir çeviri. Bu ayırıcı bir özellik. İkinci bir ayırıcı özellik daha var: Çokona çeviri metnine, filozofun referanslarına, açıklayıcı, tarihsel bağlama oturtucu dipnotlar eklemiş. Dolayısıyla sadece yeni başlayan felsefe okuruna değil aynı zamanda meslekten olmayan felsefe okuruna da önemli bir ansiklopedik kolaylık sağlamış. Sözgelimi: Aristoteles’in ‘Retorik’i, “retorik diyalektiğin benzeridir” argümanıyla açılır. Çokona, bu argümandaki ‘benzer’ kavramının Yunancasının anlamlarını dipnotta açıklarken, Aristoteles’in kitabın daha ilk cümlesinde Platon’a göndermede bulunduğuna dikkat çeker: Platon’a göre, retorik, kendine özgü kural ve metotları olan bir sanat değil, deneyimle öğrenilen bir zanaattır. Oysa Aristoteles’e göre, retorik bir sanattır, yani insanların bir şeyi tasarlayarak yapabilme yeteneğidir. Gibi.
Meslekten felsefeci olmayan felsefe okurlarına, söz konusu olan sözgelimi Spinoza ise, filozofu hangi yapıtından başlayarak okumak gerektiği sorusuna, ben, ‘Mektuplar’ yanıtını veririm. Söz konusu olan Aristoteles ise yanıtım ‘Retorik’tir. Arkasından ise okunması gereken, ‘Nikomakhos’a Etik’tir.
RETORİK
Aristoteles
Çeviren: Ari Çokona
İş Kültür, 2019
256 sayfa, 15 TL.