Güncelleme Tarihi:
KLASİK SEVENLERE...
“Tamam, bu filmleri defalarca izledim ama bir de beyazperdede görmek istiyorum!” diyenlerdenseniz, size sadece büyük usta Stanley Kubrick’in şahane filmlerini önerebilirdik, ama programda bazı filmler var ki, buraya almazsak olmazdı. Mick Jagger’lı Nicolas Roeg şaheseri ‘Performance’ ya da Bernardo Bertolucci’nin ‘Konformist’ini göz ardı edemezdik. Liliana Cavani’nin ‘Gece Bekçisi’, Ermanno Olmi’nin ‘mükemmelden daha iyi’ çalışması ‘İş’ ve tabii ‘jüri başkanımız’ Lynne Ramsay imzalı ‘Sıçan Avcısı’ da klasik ve modern klasik severleri tatmin edecek eserlerden. Gösterime giren ilk renkli filmimiz ‘Halıcı Kız’ı beyazperdede görmek de güzel bir sürpriz olacak.
POPÜLER SEVENLERE...
“Risk almayı sevmiyorum, popüler filmler beni keser!” diyenlerdenseniz, size göre de yeteri kadar film var programda. Tabii ki ‘Galalar’ başı çekiyor bu alanda, ama diğer bölümlerde de ‘akıp giden’ hikâyeler mevcut. Mary Kay Place’in harikalar yarattığı ‘Diane’, Arjantin sinemasından gelen ‘Kırmızı’, Shakespeare’in son günlerini resmeden Kenneth Branagh filmi ‘Hepsi Gerçek’, Claire Denis’nin beklerken kurdeşen döktüğümüz Robert Pattinson’lı çalışması ‘High Life’, Rudolf Nureyev’in Batı rüzgârına kapılmasını anlatan Ralph Fiennes filmi ‘Beyaz Karga’, Nicole Kidman’ı tanınmayacak hale getiren ‘Destroyer’, Mel Gibson ve Vince Vaughn ikilisiyle heyecana doyuran ‘Adaletsiz’ ve pek sevdiğimiz ‘Gloria’nın yeniden çevrimi ‘Gloria Bell’ gibi seçenekler kurtarır sizi muhtemelen!
TARİH SEVENLERE...
“Tarihin yakını uzağı olmaz, her aşaması beni büyülüyor!” diyenlerdenseniz, festival programında ilginç filmler sizi bekliyor olacak. ‘Aralık’ta’ ile ABD’nin 1989’da Panama’yı işgaline, enfes animasyon ‘Hayattan Bir Gün Daha’ ile 1970’lerin karmakarışık Angola’sına, ‘Marighella’ ile Brezilyalı yazar ve siyasetçi Carlos Marighella’nın hayatına, ‘Angelo’ ile 18. yüzyıldan inanılmaz bir hikâyeye, ‘Yuli’ ile Kübalı dansçı Carlos Acosta’nın dünyasına, Agnieszka Holland imzalı ‘Bay Jones’ ile Galli gazeteci Gareth Jones’un serüvenine, Mike Leigh’in ‘Peterloo’su ile İngiltere’nin vahşi tarihinden bir ‘devlet eliyle katliam’a dikkat kesilebilirsiniz. Tarih meraklılarını daha da tatmin edecek birçok yapımsa belgesel formunda karşımıza gelecek.
BELGESEL SEVENLERE
“Belgesellerin gerçekliğini kurmacalarda bulamıyorum” diyenlerdenseniz, programın bu konuda ‘çok özel’ çalışmalar içerdiğini söyleyebiliriz. Saymakla bitiremeyeceğimiz bir kategori bu, her biri izlenmeye değer. Ama ‘sadeleştiriyoruz’ dedik ya, buradan da bazı önerilerimiz olsun size! Tarihin ‘taşınması’na tanıklık eden ‘Aether’, su gibi akan ‘Ağaçlardan Bahsetmek’, Amerikan Rüyası’nı tersyüz eden ‘Dünya Yanarken Ne Yapacaksın?’, Franco döneminin mağdurlarının hak arayışını resmeden ‘Diğerlerinin Sessizliği’, benzerine az rastlanır bir animasyon-belgesel harmanı ‘İsviçreli Chris’, belgesel sinemanın büyük ustası Frederick Wiseman’ın son çalışması ‘Monrovia, Indiana’, Hollywood’un ‘kadın düşmanı’ yüzünü apaçık ortaya seren ‘Bu Her Şeyi Değiştirir’, Ridley Scott şaheseri ‘Yaratık’a bilinmeyen bir çerçeveden yaklaşan ‘Memory’ gibi belgeseller ve daha birçoğu bu yılın programını -tam anlamıyla- şahlandırıyor.
AŞK FİLMİ SEVENLERE...
“Aşk, sen her şeye kadirsin!” diyenlerdenseniz, alabildiğine ‘ilginç’ aşk hikâyeleri de mevcut programda. Makyaj çalışmasıyla Oscar’a aday gösterilen ‘Sınır’, Barry Jenkins’in ‘şiirsel gerçekçi’ James Baldwin uyarlaması ‘Sokağın Dili Olsa’, bizi 1950’lerin sonuna götüren ‘İmkânsız Aşk’, vahşi bir aşka kucak açan ‘Aşk 1: Köpek’, Macar sinemasından gelen ‘Çiçekli Vadi’, Guatemala’da aşkı bulmanın zorluklarını ilk elden deneyimleyen ‘José’, bir seks işçisi erkeğin arayışını resmeden ‘Vahşi’ ve tabii ki Isabel Coixet imzalı ‘Elisa & Marcela’yla aşka doymanız mümkün bu yıl.
KEŞİF SEVENLERE...
“Her yıl risk alırım. Bazen düş kırıklığı yaşarım, ama hedefi tutturduğumda yaşadığım keyfi anlatamam!” diyenlerdenseniz, bizim size bir şey önermemiz gerekmez, siz zaten tam bir ‘festivalci’ kafasına sahipsiniz demektir. Her şeye rağmen, haddimiz olmasa da birkaç ‘keşif’ hamlesi atalım ortaya biz. Değerlendirip değerlendirmemek de size kalsın! ‘On Dört’, ‘Durgun Nehir’, ‘Ölüler ve Diğerleri’, ‘Büyü’, ‘Alice T.’, ‘Bir Gün’ ve ‘Onun Adı Petrunia’ deyip çekilelim kenara. Vaktiyle Philippe Faucon’un ilk filmi ‘Aşk’ı (1990) keşifçilere önermiş, sonra da küfür yemekten kurtulamamıştık, bunu da son bir not olarak düşelim!
‘USTA İŞİ’ SEVERLERE...
“Kimi zaman yanıltıyorlar, ama ustaların gözüne güvenirim!” diyenlerdenseniz, ‘klasik’ kategorisindeki filmler dışında kalan ‘usta eli değmiş’ eserler de var kuşkusuz. Neil Jordan’dan ‘Greta’, François Ozon’dan ‘Yüzleşme’, Lone Scherfig’den ‘Yabancıların Nezaketi’, Hong Sang-Soo’dan ‘Nehir Kıyısındaki Otel’, Zhang Yimou’dan ‘Shadow’, Carlos Sorin’den ‘Joel’, Nanni Moretti’den ‘Santiago’, İtalya’, Emir Kusturica’dan ‘El Pepe, Yüce Bir Yaşam’ ve hatta Werner Herzog’dan ‘Gorbaçov’la Görüşme’ gibi filmler, ‘usta açlığı’nızı doyurmaya yeter mi bilinmez, ama denemiş olursunuz en azından! Olmadı, Şerif Gören’in ‘On Kadın’ını yenilenmiş kopyasından izleyip toparlarsınız durumu...
YERLİ FİLM SEVENLERE...
“Türkiye’den katılan filmleri izlerim, böylece bu yılın kalburüstü yapımlarını da aradan çıkarmış olurum!” diyenlerdenseniz, hem kurmaca hem de belgesel kategorisinden ağız sulandıran filmler var bu departmanda. Tabii ki en merak edileni, Berlin’de yarışan Emin Alper filmi ‘Kız Kardeşler’, ama diğerlerine de uzak durmayın deriz. ‘Nebula’, ‘Saf’, ‘Kardeşler’, ‘Aden’, ‘Yuva’, her biri merak uyandırıyor. ‘Aether’i belgeseller arasında anmıştık, ama burada da yeniden öne çıkarmakta fayda var. ‘Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?’, ‘Gulyabani’ ve ‘Baştan Başa’ da belgeseller arasında dikkat çekiyorlar. Unutmadan ekleyelim; Yeşilçam’ın miraslarından Tunç Başaran’ın ‘Elveda’sı ve Halit Refiğ imzalı ‘Şafak Bekçileri’ de ilgi bekliyorlar...
SADECE BİR FİLM GÖRECEKLERE...
Herhangi bir nedenle, “Sadece bir film izleyebilirim!” diyorsanız, İngiliz sinemacı Peter Strickland’in ‘Lanetli Kumaş’ını tavsiye edebiliriz size. Bu çağın en ‘yaratıcı’ yönetmenlerinden biri Strickland ve her filmi birer ‘sinemasever mıknatısı’ adeta. Pişman olmazsınız!