Güncelleme Tarihi:
Geçen günlerde Urla’da buluştuk Tomris-Ünal Öziş çiftiyle. Termometre zorlayan öğlen saatleriydi. Sahilde oturup denizden esen rüzgârla serinlemeye çalıştık. 47 yaz geçirdikleri Özbek Köyü sahiline artık sadece hafta sonlarında, çok sevdikleri balık restoranına uğramak için geliyorlardı.
Bir saatimiz vardı sadece. Yemek ve sohbetin ardından şöhretlerin piyano öğretmeni Selçuk Gündemir’i huzurevinde ziyarete gidecektik. Aile dostlarıydı
Selçuk Hanım.
FIKRA GİBİ ANILAR
Yaklaşık altı yıllık süreçten sonra yayımlanan seçki Tomris Öziş’in 1965-1979 arasında Detroit, İzmir, Ankara, İstanbul’daki konser kayıtlarından oluşturuldu. Resitallerden seçilen ilk iki CD’de Beethoven’in iki sonatı, Mendelssohn’un varyasyonları, Liszt’in ‘Macar Rapsodisi’, Chopin’in balad, scherzo, mazurka ve valsi, Debussy’nin prelüdleri, Estampes’ları, Ravel’in ‘Miroirs’ serisini yorumluyor. Konçertolara ayrılan üç CD’de ise Mozart’ın 23’üncü, Beethoven’in 5’inci, Brahms, Liszt ve Prokofiyef’in 1’inci konçertoları yer alıyor. Seçkiyi borçlu olduğumuz Strauss’un ‘Burlesk’i son eser...
‘Burlesk’i ilk kez Almanya’da, Claudio Arrau’dan dinlemiş Tomris Öziş. O tarihte kaydı pek bulunmayan esere hayran kalmış.
“1965’te İstanbul’da şef Ephraim Lessing yönetiminde konser verecektim. Repertuvar için buluştuğumuzda Brahms’ın çok sevdiğim birinci konçertosunu önerdim. ‘Ben kadınlarla Brahms çalmam’ cevabını verdi. Burlesk’i önerdiğimde heyecanlandı. Hemen kabul etti. Oysa tam bir erkek eseriydi...”
Ardından 1977’de Ankara’da Tadeus Strugala yönetiminde CSO’yla, daha büyük keyifle çaldı. Radyoda yayımlanan kaydı yıllar sonra İdil Biret de dinledi. Üçüncü icrası yine İstanbul’daydı.
Brahms’ın ‘2. Piyano Konçertosu’nu seslendirmek istediğinde başına bir başka tuhaf olay gelmişti...
“İstanbul’da orkestrayı İsveçli bir şef yönetecekti. Konsere iki gün kala, Brahms’ın birinci konçertosunu yönetmek için geldiğini, ikincisini daha önce hiç seslendirmediğini söyledi. Ortadan kayboldu. Meğer ülkesine dönmüş. Cemal Reşit Rey’den yardım istediklerinde ‘Bana mı sordunuz adamı çağırırken; davet ederken düşünseydiniz’ demiş. Öğrenciliğimde, iki yaz Nişantaşı’ndaki konağında ders almıştım. Rica ettim, kabul etti. Unutamadığım konserlerimden biri oldu.”
PİYANOLARINDAN VAZGEÇMEDİ
1979’da, çeşitliliği gözeten yeni konser programları hazırladığı günlerde, bir arkadaş toplantısında başını kapıya çarpması ansızın hayatını değiştirdi Öziş’in. Sol retinası parçalanmış, sağ gözü hırpalanmıştı. 1980’de Almanya’da geçirdiği ameliyat gözünü kurtaramadı. Doktorun uyarısına rağmen 1982’de İzmir’de iki gün arka arkaya Liszt’in konçertosunu çaldı. Sağ gözü de sinyal verince konserleri bıraktı.
Geçmişe dönüp baktığında en çok ‘Burlesk’i yorumladığı konserlerle gurur duyuyor. Şostakoviç’in piyano ve trompet için 1. Konçerto’sunu çalamadan, Beethoven serisini tamamlayamadan kariyerinin noktalanmasına üzülüyor.
Evindeki biri yarım kuyruk diğeri konsol iki piyano 35 yıldır sessiz. “Keyif için bile çalsam icra çok iyi olmalı” diyor. İstanbul’a gidecek kadar konserleri yakından izlese de artık sadece çok özel durumlarda yolculuk yapıyor. En son Argerich ile Pires için yollara düşmüş. Ve hayal kırıklığı yaşamış. Dünyayı Mezzo TV’den takip ediyor. Lang Lang’ı ‘cambaz’ bulsa da kimi Bach yorumlarını merakla dinliyor. Gençlerden ilgi alanına giren isim, Schubert/Schumann CD’siyle Emre Elivar. Kamuran-Selçuk Gündemir çiftinin anne-baba şefkatiyle yetiştirdiği diğer piyanistlerden Fazıl Say’ı kendi yaklaşımına uzak buluyor.
Ünal Öziş’i en çok üzen, Detroit resitalinin seçkide yer almaması. “Birkaç gün arayla aynı programı Miami, Atlanta ve Rochester’da çalmıştı. Detroit’teki yorumu çok güzeldi. Salonun sisteminden kaydedilmişti. Beethoven, Debussy’nin yanı sıra Muammer Sun’un Yurt Renkleri vardı programda. Yıllar önce dijital ortama aktarması için verdiğim arkadaşım kaybetti.”
Peki, kayıtların 35 yıl sonra yayımlanması Öziş çiftini nasıl etkiledi? Her ikisi de mutlu. O kadar... Ne TV kameraları yöneltildi ne de gazetelerin birinci sayfasında haber oldu Tomris Öziş. Adalet skandalları, deprem telaşı, savaş haberleriyle dolu gündemde böyle inceliklere yer yoktu... Sadece iki saygın köşe yazarı takdirle selamladı albümü. Tomris Öziş durumu anlayışla karşılıyor: “Bu benim için yeterliydi...
KİMDİR?
Tomris Öziş’in babası doktor, annesi Notre Dame de Sion mezunu amatör piyanist. Her ikisi de Drama göçmeni. Babasının görevi nedeniyle İstanbul’da doğmasına karşın hayatının neredeyse tümü İzmir’de geçti. Beş yaşında piyanoya başladı. Annesi, ablası ve iki kardeşi gibi Madam Van der Rover’den ders alıyordu. Babasının taş plaktan çaldığı Jan Paderewski kayıtlarını dinleyerek büyüdü. İzmir Amerikan Kız Koleji’nde bir yandan da basketbol oynuyordu. İzmir’e konsere gelen Wilhelm Kempff’le hocasının evinde tanışması hayatını değiştirdi. Önerisiyle Münih Konservatuvarı’nda Rosl Schmith’in öğrencisi oldu. Claudio Arrau, Wilhelm Backhaus’u konserlerle, Vladimir Horowitz’i plaklarla sevdi, örnek aldı. 1960’ta mezun oldu. Ertesi yıl eşiyle Türkiye’ye döndü. İstanbul, Ankara’dan sonra 1968’den itibaren İzmir’de yaşadı. 1970’lerde İzmir Konservatuvarı’nda, Ege Üniversitesi Müzikoloji Bölümü’nde ders verdi.