Güncelleme Tarihi:
Mısır’a iki kez gittim.
İlki, 1989’da bir kongreye katılmak içindi. Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleştirilen bir karikatür sergisinin açılışını yaptıktan sonra Kahire’ye uçmuştum.
Sevgili Murat Bardakçı da beni havaalanında karşılamıştı. Bu ilk ziyaretimde onun sayesinde güzel günler geçirdim. Kongreye birlikte gidiyorduk.
Kongre için gelenler arasında rahmetli Sevgi Gönül, rahmetli Prof.Dr. Ali Alpaslan, sevgili dostlarım Nevzat Atlığ ve Ekmeleddin İhsanoğlu da vardı.
Almanya’nın soğuğundan sıcağa gelince dengemi kaybetmiştim. Ben Mariott Oteli’nde kalıyordum, akşamüstü ışıkları Nil’e vurunca şehirde farklı bir hayat başlıyordu. Gecesi bir başkaydı Kahire’nin... Birçok insanı etkilemesi boşuna değil. Hayat öğle sıcağında duruyor, akşamüstü yeniden başlıyordu. Gece ise başka bir hal alıyordu. Murat Bardakçı, bizi oranın en tanınmış İtalyan lokantasına götürmüştü. Yemekler âlâ idi ama Suudilerin yapıp işlettiği restoranda içki servisi yoktu... Nevzat Atlığ da korosuyla birlikte gelmişti. Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii’nin avlusunda bir konser verdi. Çalınan eserler ve icra edilen mekân olağanüstü bir bütünlük yakalamış ve tüm dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşatmıştı. Çok övgü almıştı o konser...
Hatırlıyorum, yıllar önce bir kuruluş, Sultanahmet Camii’nin avlusunda dini eserlerden oluşan bir konser için müsaade alamamıştı. Oysa yine unutulmaz bir gece yaşanabilirdi, üstelik İstanbul’da. Tam kongrenin gerçekleştiği tarihlere rastlayan bir müzik olayının peşine düşmüştük.
Giuseppe Verdi’nin ‘Aida’ operası, Gize şehrindeki binlerce yıllık Mısır piramitlerinde temsil edilecekti.