Güncelleme Tarihi:
Pierre Loti dendi mi, ortaokul yıllarım belirir. Galiba yedinci sınıf ders kitabımızda ‘İzlanda Balıkçısı’ndan bir seçme parça: Büyük bir ayrılık sahnesi, çok acı bir ayrılış. Çat pat Fransızcama rağmen dönüp dönüp bu ayrılışı okurdum...
Sonra Pierre Loti bir süreliğine hayatımdan çekildi. Taa 1970’lerin başında Sahaflar’da, Nahid Sırrı Örik çevirisi eski bir Pierre Loti romanı buldum: ‘Bezgin Kadınlar’, yani ‘Les Désenchantées’ ve romanı hemen almıştım. Gerçi Nâzım Hikmet’in hayli ilençler yağdırılmış Loti şiirini biliyordum; Loti’ye -önyargıyla- uzaktım. Öte yandan Nahid Sırrı’nın çevirisi de dil açısından gönlümü çelmişti.
Ardından ‘Aziyade’. Ne ‘Aziyade’ ne ‘Bezgin Kadınlar’ o eski ayrılık sahnesi kadar ilgimi çekti. Bununla birlikte ‘Aziyade’yi Türkân Hanım (Şoray) için senaryoya dönüştürmek istediğim bir dönem var. Gözümün önünde: Türkân Hanım, Atıf Yılmaz, Deniz Türkali, bir arada oturuyoruz, film öyküsü aranıyor. ‘Aziyade’yi öneriyorum; öyküsel konu birebir, ama olup bitenler 2000’lerin tanınmaz İstanbul’unda geçiyor. Aziyade’yle ona âşık Loti 19. yüzyılın kılık kıyafetinde, fonda gökdelenli İstanbul... Deniz ilgilenmişti bir tek; Atıf Ağbi’yle Türkân Şoray uzak durmuşlardı. İçimde ukdedir.
Es geçmeyeyim, arada Abdülhak Şinasi Hisar var: ‘İstanbul ve Pierre Loti’ (1958). Bu monografi edebiyatımızın en güzel yapıtlarından biridir. Hisar, çok sevdiği Pierre Loti’yi İstanbul günlerinde yaşatır, bir yandan da romancının yaşamına açılarak, yer yer ince, örtük ironinin eşliğinde.
Yine Hisar’ın, Necmettin Turinay’ın bize kazandırdığı ‘Kitaplar ve Muharrirler I’de birkaç çok önemli Pierre Loti yazısı var. (Abdülhak Şinasi Hisar’ın eserleri günümüzde ne yazık ki yayımlanamıyor.)Pierre Loti’yi de, yazar üzerine kaleme alınmış bazı biyografileri de epey zamanlar okudum. Gerçek Pierre Loti’yi tanıdım, alımlayabildim mi, sanmam. Ama kendine özgü bir edebi çekiciliği olduğunu da yadsımam imkânsız. Şimdilerde kısacık, çok özlü bir yeni Pierre Loti metniyle baş başayım: ‘Yeşil Cami’.
‘Yeşil Cami’ Kırmızı Kedi’nin Turuncu Kitaplar’ı arasında yayımlandı. Bursa’daki Yeşil Cami ve Bursa çevresini anlatan bu şiirli metni Elif Gökteke yetkin çevirisiyle günümüzün okuruyla buluşturuyor. Tadını çıkara çıkara okuyorsunuz.Hisar’dan aktarıyorum: “(...) Bursa’daki Yeşil Camii’e dair ‘La Mosquée Verte’ parçası, ‘La Galilée’ kitabına ithal olunmuştur. Loti’nin Bursa’nın güzelliğine dair İslâmî duygularla yazdığı bu sahifeler en meşhur olanlardandır.”
1895 verimi ‘Yeşil Cami’ sanıyorum ki eski Bursa’yı görmüş, yaşamış olanları çok etkileyecek. Bütün yeşillikler içindeki, bütün bir bahçe gibi Bursa’yı hatırlayanlar -tıpkı benim gibi- o rüyalı şehre dalıp gidecekler... Alıntılıyorum:
“Önce, bizimle aynı yükseklikte, Uludağ’ın yamacında, Osmanlıların beşiği Bursa şehri açılıyor. Bütün ağaçlarının dalları arasına, güzel Mayıs ayının körpe yaprakları arasına iyice gömülmüş bu şehir, neredeyse boğulmuş. kaybolmuş.
”Gerçekten öyleydi. Çocukluğumda, Nezihe Hala’yla Ekrem Enişte’nin evlerine, hemen her ilkyaz sonu, o yeşil sağanağı görebilmek için Bursa’ya giderdik. Yeşil Cami o gidişlerimizde ziyaret edilirdi. Loti, “Yukarılara, kubbenin hemen yakınına yapılmış, mücevher gibi işlenmiş küçük vitraylar değişken bir ışığın, âdeta süzülürcesine aşağı inmesine olanak veriyor” diyor. Renkli camların sonsuz ışık oyununa belki de o günlerde vurulmuşum...
Rahmetli dostum Çelik Gülersoy’un hayalleri, tasarıları arasındaydı: Pierre Loti’nin eserlerinden seçilmiş bir İstanbul, Bursa, Osmanlı dönemi antolojisi gerçekleştirmek. İlgileneni çıkabilir diye anıyorum. Beş yıl sonra, ölümü 1923, Pierre Loti’nin yüzüncü yıldönümü; belki öncesinde, Gülersoy’un hayal ettiği o antoloji...