Güncelleme Tarihi:
Philip Roth 1933’te New Jersey’de Yahudi bir ailede doğdu. 1959 yılında yayımladığı kısa ve uzun öykülerle dikkat çekerek Ulusal Kitap Ödülü’nü kazandıktan sonra Pulitzer, Man Booker, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği ödüllerine layık görüldü. 2018’de, 85 yaşında hayata veda eden yazar, yaşamına 30’dan fazla kitap sığdırmış, Amerika toplumunun geçirdiği evreleri hem bir sosyolog hem bir kültürel antropolog gibi eserlerine yansıtmıştır.
‘Pastoral Amerika’ ve ‘Bir Komünistle Evlendim’ kitaplarıyla birlikte üçlemeyi tamamlayan romanı ‘İnsan Lekesi’, 1998 yılına odaklansa da geriye dönüşlerle belki 50 senelik tarihe ışık tutuyor.
Kitap, Clinton’ın ‘oval ofis skandalı’ndan söz ederek başlar. Ardından, Amerikan toplumunda giderek yayılan yobazlığın, ırkçılığın altı çizilerek okur sonraki olaylara hazırlanır. Bu iklimde iki karakterle karşılaşırız. İlki, Athena Üniversitesi’nde 20 yıldan uzun süre klasik eserler profesörlüğü yapmış Coleman Silk’tir. Coleman, derslerine girmeyen iki öğrencinin hortlak olup olmadığını sormuştur fakat bu iki öğrenci siyahidir ve hortlak kelimesi ilk anlamının dışında siyahi vatandaşları aşağılayan bir tabir olarak da kullanılmaktadır. Coleman, öğrencileri tanımamasına sözcüğün ikinci anlamını kastetmemesine rağmen olay büyür ve istifa eder. Bu olaydan etkilenen eşi de hastalanarak vefat eder.
Coleman eşinin ölümünü cinayet olarak niteler ve okurun karşılaştığı ikinci karakter olan yazar Nathan’dan bu cinayeti roman olarak yazmasını ister. Ve Nathan’a bir sırrını verir: Okuldaki 34 yaşındaki temizlik görevlisi Faunia Farley ile ilişkisi vardır. Bu ilişkinin öğrenilmesi de 71 yaşındaki Coleman’ı hem itibarı açısından zor durumda bırakmış hem de canını tehlikeye atmıştır, zira Faunia’nın eski kocası aklını yitirerek alkol batağına düşmüş, şiddete meyilli eski bir Vietnam gazisidir. Bu riskleri hesap etmesine rağmen Coleman dürtüsel davranarak Viagra’nın nimetlerinden bahsetmektedir.
BÄ°R BÄ°LÄ°MÄ°NSANI GÄ°BÄ°...
İnsanlardan izole yaşayan, kanser rahatsızlığı yüzünden cinsel hayatı sona eren Nathan’ın içine ise yaşama dürtüsü doğar...
Roman, ikinci bölümden itibaren ‘patafizik’ bir boyut kazanır. Coleman’ın aslında Yahudi değil açık tenli bir siyahi olduğunu öğreniriz. Ancak ırkçılık yüzünden ömrü boyunca Yahudi kimliğine sığınmıştır, çünkü antisemitizm siyahi vatandaşlara duyulan kin kadar kuvvetli değildir Amerika’da. Roth’un tarih-siyaset ilişkisini, gerçek siyasi isimler üzerinden romanlarında konu ettiğini görürüz. Öte yandan yazarın başta ‘Ölen Hayvan’ olmak üzere pek çok romanında, bilinç dışında baskılanmış hayvani dürtülerin bir kırılma noktasıyla dışavurumunu konu edinmesi de önemli bir konu. Bu doğrultuda sadece siyaseti değil, bireysel ve toplumsal şiddetin kökenlerini de masaya yatırıyor yazar.
Philip Roth bir biliminsanı gibi, insanların ve toplumların mutsuzluğunun ardında yatan bütün sebepleri analiz ederek okura sunuyor. Böylece Roth, kaçış, sınıf farkı, mahalle baskısı gibi temaları romantizmle harmanlayarak siyasi ve psikolojik noktada satıhta kalan günümüz Türkiye yazınının da göz önünde bulundurması gereken bir yazar olarak karşımıza çıkıyor.
Ä°NSAN LEKESÄ°Â Â
Philip Roth
Çeviren: Suzan Aral Akçora
Yapı Kredi Yayınları, 2020
344 sayfa, 32 TL.