Özgür ve cesur: Silvia Perez Cruz

Güncelleme Tarihi:

Özgür ve cesur: Silvia Perez Cruz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2018 12:42

İspanyol şarkıcı Silvia Perez Cruz, cazdan fadoya uzanan repertuvarına hayat veren şahane bir sese sahip. Pek çok farklı stilde müzik yapan, aynı zamanda aranjör, besteci, şarkı yazarı ve saksofonist kimliğiyle de dikkat çeken Cruz’la 20 Şubat’ta İş Sanat’ta vereceği konser öncesi konuştuk.

Haberin Devamı

 

Anneniz, şarkıların kendi içlerinde öyküleri olduğuna inanan bir öykü anlatıcısı. Siz de şarkılardaki hikayelere önem veren bir müzisyen olarak onun bu yaklaşımından nasıl etkilendiniz?
Annemin müthiş bir öykü ve masal anlatıcısı olduğu ve başlangıçta müziğin kendisinin çok daha farkında olduğum doğru, çünkü benim için ihtiyaçtan fazlasıydı. 19 yaşımdan itibaren ise annemden ve oyun yazarı, yönetmen Joan Olle’den etkilenmeye ve iki dili harmanlayan sözcüklere âşık olmaya başladım. Annem sadece müzik kariyerimde değil, tüm yaşamımda; özgür ve cesur olmak, araştırmak ve yaratmak için bana bağımsızlık ve hayal gücü vermek adına çok etkili oldu.

Vokal caz diplomasının yanında piyano ve saksofon eğitimi almışsınız. Müziğinizde bu becerilerden hangisinden ne kadar faydalanacağınıza nasıl karar verirsiniz?
Bunun kafamda nasıl işlediğini açıklamak zor, çünkü klasik ve caz eğitiminin öncesinde üç yaşımdan 26’ya kadar müzik eğitimi aldım. Müzik teorisi, klasik piyano, klasik saksofon ve tüm başlıklarıyla caz şarkıcılığı... Öte yandan müziğin daha tanıdık, daha sezgisel bir tarafı vardı. Çocukluğumdan bu yana müzikte üç temel ayrım yaptım. 1-Resmi olan, yani eğitimler, yapılar, armoniler ve melodilerle ilgili. 2-Ailesel olan, yani kendi içimizde iletişim kurmamızı sağlayan. 3- Mesleki olan, yani benim yaratıcı ihtiyacımla bağlantılı. Ve bu üç noktanın tamamı saksofon hocamın bana asla unutmamamı söylediği şeyle birleşti, keyif almak için müzik yapmak. Böylelikle müziği çok az yapılandırdığıma inanıyor, formu anlamaya çalışıyor, başka hiçbir şey düşünmeden sahneye çıkmadan önce hissetmek, duyguları yaşamak, paylaşmak, dinlemek ve çalmak üzerine çok çalışıyorum.

Haberin Devamı

‘No Te Puedo Encontrar’ parçanız İspanya’da en iyi müzik Oscar’ının muadili olarak gösterilen Goya ödülünü kazandı. Bu erken gelen ödül kariyerinizin başında sizi nasıl motive etti?
Bu parçanın müziği flamenko gitaristi ve besteci Chicuelo’ya, sözleri film yönetmeni Pablo Berger’e ait, ben sadece şarkıyı söyleyip ödülü kapmak üzere tasarlanmış kişiydim! Bu ödül, daha fazla insanın varlığımdan haberdar olmasını sağladı. Böylesi güzel bir projenin bir parçası olup ödüllendirilmem ve insanların beni tanıması büyük ayrıcalık. Ve yaptığım her şey gibi bunu da sevgiyle, aşkla yaptığımdan benim için önemli olan zaman ve ne kadar insan tarafından tanındığım değil, kontrolüm dışında gelişen olaylar zinciriydi.

Haberin Devamı

Amalia Rodrigues’in dünyaya tanıttığı ‘Estranha Forma de Vida’ da seslendirdiğiniz parçalar arasında. Amalia ve fado hakkında ne düşünüyorsunuz?
O, bende her zaman vardı, çünkü benim ses tipim İberya şarkılarıyla bağlantılı; sadece Akdenizli olanlarla değil tüm yarımadadakilerle. Daha net söylemek gerekirse, birileri sesimin fadoyla benzeşimi olduğunu söylemişti fakat iki veya üç şarkı biliyordum. Oysa kardeşim Portekiz’de yaşıyor, ülkeyle sıkı bağlarım var, çok seviyorum ve sesimdeki fadoyu çok doğal olarak hissediyorum. Ve benim için Amalia müthiş ilham verici, hakiki biri ve ona tüm kalbimle inanıyorum.

Bir ‘babasının kızı’ olarak ‘Nao Sei’yi favori parçalarımdan biri olarak görüyorum. Babanız hakkında ne hissediyorsunuz?
‘Nao Sei’yi sevmenize çok mutlu oldum, o benim kıymetli şarkım. Tuhaf bir yapısı var. Şarkının ismini 13 yaşında Prag’dan otobüsle dönerken bir öğretmenimle yaptığım konuşmada verdim. Konuşmanın sonuna geldiğimizde hiçbir şey bilmiyordum. Yıllar içinde melodiyi yaptım, popüler bir şarkı yapmaktan uzaklaşıp yeniden armonize ettim. Ve o günlerin sonunda babam öldü, en başta bilmediğim şeyin ne olduğunu o zaman keşfettim. Yani ölüm hakkında... Kızkardeşimle ölüm, anılar ve unutmak üzerine gerçekleştirdiğimiz bir sohbet üzerine sözleri yazdım. Babama gelirsek, her konserime ondan bir küçük parça taşıyorum. Onu çok sık göremezdim ama ne zaman görüşsek birlikte şarkı söylerdik. Bu bizim konuşma yollarımızdan biriydi. Çok konuşmadık, sadece şarkı söyledik.

Son albümde ‘Hallelujah’ı da yorumladınız. Ozan şarkıcı geleneği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müzikte somut ve hatta tarihi şeyler üzerine konuşmak benim için kolay değil. Bir sanatçı veya şarkıcı üzerine konuşabilirim ama genelleme yapmak benim için zor. ‘Hallelujah’tan bahsediyorsak eğer, başlangıçta yapmak istemediğim bir şarkıydı, çünkü çok biliniyordu ve fakat olmadı. Leonard Cohen’in yazımını gerçekten seviyorum, acele etmeden, melodileri yavaş yavaş gelişiyor ve sizi sabırlı kılıyor. Aynısı bana ‘Pequeno Vals (Take this Waltz)’te de oldu. Acele etmeden, her şeyin kendi ritminde gelişmesi benim hem hayatta hem müzikten cidden hayran olduğum bir şey.

Haberin Devamı

Disiplinlerarası bir sanatçı olarak müzik, sinema, tiyatro ve dans arasındaki ilişkiyi nasıl tarif edersiniz?
Annemin resim, fotoğraf, seramik eğitimi verdiği bir sanat okulu vardı. Ben de onlar resim yaparken çalar, dans ederdim. Ben sanatı daima bir birlik ve özgürlük içinde yaşadım. Elbette müzik kendimi en özgür hissettiğim yoldu ve tek bir sanat tercih etmem gerektiğinde o müzik idi. Fakat diğer disiplinlerden gelen insanlarla fikir alışverişinde olmayı da çok seviyorum, bugüne kadar resim, fotoğraf, sinema, tiyatro ve dans ile olan da bu zaten. Dans ilk bakışta belli bir şey gibi geliyor ama sesle aynı anda, fiziksel düzeyde bir hareket halinde olmayı artık çok ilginç buluyorum. Örneğin sinemada sahnenin atmosferine karar verirken, sahneyi rezil ya da vezir etmek adına müziğin ne kadar güçlü olduğunu fark ettim. Ve bu öyküyü seslerle anlatmayı, görüntüyü öylece toparlamayı nefes kesici buluyorum. Farklı sanatların ortak yanlarını ve farklılıklarını görmeyi seviyorum, tıpkı insanların ve ülkelerinki gibi. Bir dansçının, ressamın, fotoğrafçının aynı şeyi ifade şeklini görmeyi büyüleyici buluyorum.

Haberin Devamı

Müziğinizin geleceğine yönelik beklenti ve planlarınız neler?
Müziğimle ilgili tek umudum, şimdiye kadar olmaya çalıştığım gibi dürüst ve cesur olmak, öğrenmeye devam etmek, olduğu gibi kabullenmemek, öğrendiğim ve bakmaya koyulduğumdan keyif almak, çünkü bu uçsuz bucaksız ve bir çatısı yok.
Silvia Perez Cruz, 20 Şubat Salı saat 20.30’da İş Sanat’ta.

BAKMADAN GEÇME!