Güncelleme Tarihi:
O en sevdiğimiz oyun... Bütün dünya yüzeyinde kitleler en çok onun peşinden koşuyor. Gezegen bazen adeta onunla yatıp onunla kalkıyor. Kökleri 19. yüzyılda, İngilizler tarafından atıldı, 20. yüzyıl boyunca popüler kültürün hafızasındaki o bir daha çıkmaz gibi görünen yerini aldı. Britanya’dan yola çıktı ama çok iyi biliyoruz ki en iyi icracıları Brezilyalılar ve Almanlar oldu.
Bu denli yaygınlaşmasında kuşkusuz bazı avantajları vardı hep: Basitliği, her yerde oynanabilirliği ve özellikle başlarda bir işçi sınıfı sporu olarak altkültürdeki yerini çabuk alması...
Peki bu denli basit bir oyunu yüz yılı aşkın ayakta tutan şey sadece sahada gördüklerimiz mi? Elbette hayır. Bir direğin içinden ya da mahalle maçından örneklersek, iki taşın arasından geçen topla sonucun belli olduğu bir mücadele niye bu kadar çekicidir, niye bu kadar gönülçelendir, niye bu kadar cazibelidir? Çünkü öyküsü çoktur. Bazen maçın, bazen sahadaki yıldızın, bazen oyunun sadece bir parçası olan dişlinin, bazen teknik direktörün, bazen başkanın, bazen taraftarın, bazen stadın, bazen kulübün... Ve bu öyküler, herkesi bir ya da birçok yerinden yakalar ve futbol, bir kartopu misali büyür, koca bir çığ olarak herkesin ortak hafızasının parçası olur...
Futbolun güzelliği işte bu detaylarda yatar. Bir ara pas, bir ince çalım, bir bacak arası, bir klas gol, bir güzel orta, bir muhteşem frikik, bir inanılmaz röveşata oyunun estetik denklemini yükseltir ama tablonun asıl belirleyiciliği öykülerin derinliğinde yatar. Bir basın emekçisi olan Serhan Asker’in ‘Efsane Değil İnsanım’ adlı kitabı, işte bu öykülerin odağındaki öncelikli duraklara, yani yıldızlara uğruyor. Çoğu belli bir yaş kuşağının bu oyunu sevmesine neden olan, her biri futbola dair sevinçli ve hüzünlü anlara geçit açan bu isimlerle yapılan röportajlar kadar anılar da kitabın ilgi alanı dahilinde. Peki bu izlerini sürdüğümüz futbol karakterleri kimler mi? Eusebio, Burruchaga, Menotti, Totti, Nielsen, Zamarano, Dassaev, Socrates, Panenka, Balotelli, Kuffor, Caszely, Iniesta, Lato, Drogba, Breitner, Blochin, Cantona, Suker, Scifo, Zico, Zoff... Görüldüğü gibi gönüllerdeki yerleri sağlam onca isim...
Serhan Asker, önsözde TRT çatısı altında çalışırken (halen aynı kurumda meslek hayatını sürdürüyor) bu isimlerle yaptığı çalışmaların altını çiziyor ve yaklaşık sekiz yıllık bir sürecin ardından kitabının şekillendiğini belirtiyor. İlham kaynağının Latin Amerika’nın dokunaklı kalemi Eduardo Galeano olduğuna vurgu yapıyor ve ekliyor: “Proje Galeano’dan, adı Eusebio’dan, önsözü Zoff’tan, kapağı da Iniesta’dan.” Sizin anlayacağınız kahramanları ‘İnsanım’ deseler (!) de aslında bu çalışmada adı geçenler bir ‘Rüya takım’ın parçaları.
Sonuç olarak ‘Efsane Değil İnsanım’ oyuna dair okumaların peşinde olan futbolseverler için önemli bir çaba, tavsiye ederiz...
Not: Kitapta F1 efsanesi Michael Schumacher’le ilgili bir bölüm de var. Öte yandan Asker’in vakti zamanında konuştuğu üç unutulmaz karakter; Socrates, Euseibo ve Nielsen artık aramızda değiller. Bir de söz konusu isimlerle yapılan söyleşilerin görüntülerini içeren bir CD’yi kitabın içinde bulabileceğinizi söyleyelim.
EFSANE DEĞİL İNSANIM
Serhan Asker
Dafne Kitap, 2017
303 sayfa, 30 TL.