Güncelleme Tarihi:
“İngiliz-Rus ilişkilerinde tansiyon yükselmeye başlamıştı. İnsanlar şimdi, Büyük Petro’nun ölüm döşeğindeyken vârislerine dünyayı fethetmelerini tembihleme hikâyesi aslında doğru olabilir mi diye soruyorlardı.” ‘Büyük Oyun’ bu cümlenin odağında ve Rusya ile İngiltere arasında özellikle 19’uncu yüzyılda zirve yapan çıkar çatışmalarına odaklanıyor. Rivayete göre Rusya’yı adeta icat eden Petro, “Ölüm döşeğindeyken vârislerine ve haleflerine gizlice, Rusya’nın tarihsel yazgısı olduğuna inandığı şeyin, yani dünyaya hâkim olma ülküsünün peşini bırakmamalarını buyurmuştu. Bunun anahtarı da Hindistan ve İstanbul’a sahip olmaktı.” Babür İmparatorluğu’nu üçe parçalayıp sonra yutan ve bu vesileyle kendilerini icat eden Ruslar, Hindistan’a İngilizlerin yerleşmesini elbette istemezlerdi. İngilizler de bir yolunu bulup Osmanlı ve İran üzerinden Rusların Orta Asya ve nihayet Hindistan’a ulaşmalarını arzu etmiyorlardı.
Putin’in güncel çar olduğu sıklıkla dillendiriliyor günümüzde. Ukrayna savaşında, İngilizler ne derece devredeler gözükmüyorlar ama Almanya ve Fransa’nın liderlik ettiği Avrupa Birliği ile karşı karşıya Rusya. Peter Hopkirk’ün vurguladığı ‘Rusfobia’ ile Rusların şuuraltına yerleştiği söylenen İstanbul’u (Dostoyevski’de bile var) ele geçirme ve Orta Asya’ya hâkim olma idealinin devamı mı yaşananlar, düşünmeye değer... Hopkirk’e göre bugün Rusya’nın ‘dünya sahnesindeki yeni gücü büyük ölçüde boru hatlarının kontrolüne bağlı’ görünse bile asıl görünmeyen borulara bakmak gerekiyor. ‘Büyük Oyun’ yazım akışını Stoddart ve Conolly adındaki iki İngiliz casusunun (yerine göre asker, gezgin, danışman vs.) üzerine kuruyor. Bu iki insanın hikâyesinden çok sınırlı, çok iklimli, çokdilli ve pek problemli coğrafyaya odaklanıyor.
Bir yanda siyasi ve ekonomik olarak Hindistan’a hâkim olmak isteyen İngiltere ile İstanbul ve Orta Asya’ya dair ideallere sahip Rusya arasında inanılmaz manevralar yaşanıyor. Napolyon ile Fransa’nın devreye girmesiyle mesele iyice çetrefilleşip çetinleşiyor. Ermeniler, Gürcüler, Tatarlar, Osmanlılar, İranlılar, Kafkas halkları yanında Asya’daki Türk toplulukları çatışmaların içine çekiliyor. İngilizlerin Hindistan’ı işgaliyle Petro’nun Rusya’yı icat etmesinden bugüne çevremizde yaşadıklarımızı akıcı ve yer yer kurgusallığa yaklaşan bir yöntemle irdeliyor Hopkirk.
Açık ve gizli anlaşmalar, diller ve dinler arasında gidip gelen topluluklar, bitmeyen bir güç histerisi, Avrupa adına muazzam derecede geniş bölgenin kaynaklarını yönetme ihtirası, kısacası tarihin bugünde tomurcuklanıp duruşu ‘Büyük Oyun’. Afganistan’ın işgali de dahil bu oyuna, Osmanlı’nın yıkılışı da. Hiva, Buhara Emirlikleri gibi dünün egemen güçleri de var oyunun içinde. Çerkesler, Dağıstanlılar da var elbette. Bir savaş makinesi gibi kullanılan Kazakları da unutmamalı. Kaşgar, Türkistan toprakları ise cabası.
‘Büyük Oyun’, yer yer Peter Hopkirk’ün İngiliz duygularıyla dalgalansa bile, geçmişin hikâyesini farklı bakış açılarıyla okumak ve bugüne yansıyan izdüşümlerini yakalamak için iyi bir fırsat. Elbette, izlediğimiz oyun hâlâ büyük oyun mu diye sora sora okunacak bir kitap, sahnede İngilizler oynuyor görünmese bile...
BÜYÜK OYUN
Peter Hopkirk
Çeviren: Rona Akman
İş Kültür, 2022
632 sayfa.