Ötekini anlatmak

Güncelleme Tarihi:

Ötekini anlatmak
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2022 09:37

Çağdaş Latin Amerika edebiyatının yenilikçi seslerinden biri olarak gösterilen Arjantinli yazar Juan José Saer, ‘Kimsesiz’ adlı romanında hayatının 10 yılını, esir düştüğü yerliler arasında geçiren bir adamın gözlemlerini müthiş bir dilsel zenginlikle anlatıyor.

Haberin Devamı

Juan José Saer, Arjantin’in Serodino kasabasında, Suriye göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1929’da dünyaya geldi. 1950’lerde şiir yazmaya başladığında ‘Adverbio’ avangard şair grubuna ve Poesia Buenos Aires dergisine yakınlaştı. 1954’ten itibaren Santa Fé’de çıkan El Litoral gazetesinde şiirler, kısa öyküler ve denemeler yayımlamaya başladı. Anlatı türüne de yakınlık duyuyordu; 1960 yılında kısa öykülerini topladığı ilk kitabı ‘En la zona’ (Bölgede) yayımlandı.
Aynı yıllarda Universidad del Litoral Sinematografi Enstitüsü’nde sinema tarihi ve sinema eleştirisi dersleri vermeye de başlamıştı. Bu sayede kazandığı bursla Paris’e taşındı (1968) ve hayatının geri kalanını Fransa’da geçirdi. 68’lerin kültürel atmosferi Saer’in edebiyatını daha da güçlendirdi. Romanları -‘La Pesquisa’, ‘El Entenado’, ‘La Grande’ ve ‘Glosa’- son 25 yılın İspanyol dilinde yazılmış en iyi 100 kitabı listelerinde yer aldı. Çok sayıda ödüle değer görüldü. Kimilerine göre Borges’ten sonra Arjantin edebiyatının en büyük yazarı olan Juan José Saer, 2005 yılında -67 yaşındayken- Paris’te hayata veda etti.

Haberin Devamı

SÖMÜRGECİLİĞİN KURGUSAL TARİHİ
Romanın özüne, hikâyede söz edilmeyen ama bu romana ilham veren tarihi bir olayla başlamakta yarar var:
Amerika’ya çok sayıda keşif gezisine katılmış Kaptan Juan Díaz de Solís, 8 Ekim 1515’te beraberindeki iki gemiyle birlikte İspanya’nın Lepe Limanı’ndan yola çıktı. Görevi, İspanyol kralı adına Güney Amerika’yı fethetmekti. Günler sonra ‘Tatlı Deniz’ adını verdikleri -bugün Rio de la Plata veya River Plate diye bilinen- geniş bir nehrin ağzına demirlendiler. Kıyıdaki Kızılderilileri gözetleyen Solís, yerlileri yakalayıp İspanya’ya geri götürmek için bir grup adamıyla birlikte karaya çıktı. Ne var ki ava gidenler yerliler tarafından avlanmaktan kurtulamadılar. Öldürüldüler, kızartıldılar ve büyük bir şölenin yemeği oldular. Olaya tanık olanların anlatıları Solís’in ve adamlarının macerasını Yeni Dünya’nın efsanelerinden biri haline getirdi. Doğruluğundan emin olmadığımız bu efsaneler İspanyol sömürgecilerin sonraki katliamlarına meşruiyet kazandıracaktı...
Solis’in yolculuğu ve ölümü üzerine Latin Amerika edebiyatında pek çok tarihi kurgu yapılmıştır. Juan José Saer’in 1983 tarihli ‘Kimsesiz’ romanı da bu kurguların bir parçası. Ancak özelde bu kurguyu, genelde ötekiler üzerinde tahakküm kurup tasavvurlarda bulunan anlatıları sorgulayan bir bakışla kaleme alınmış.

Haberin Devamı

Hikâyenin isimsiz anlatıcısı, gençliğinin maceralarını hatırlayan yaşlı bir adam. Sesi yoğun, ölçülü, ayrıntılarında titiz, analitik ve güçlü. Kimsesiz bir çocuk olarak İspanya limanlarında büyüdüğü günlerden başlıyor anlatmaya. Amacına ulaşmış, hayalini kurduğu uzak denizlere yelken açan bir geminin miçosu olmuştur. Bilmedikleri bir kıyıya, ‘Tatlı Deniz’in ağzına demirlediklerinde büyük bir coşkuya kapılırlar. Ne var ki sevinçleri uzun sürmez; dört bir yandan yağan oklar kaptan dahil karaya ayak basan bütün gemicilerin sonunu getirecektir.
Pusudan kurtulan tek kişi olan anlatıcı, arkadaşlarının cesetleriyle birlikte, yerlilerin kıyıdan çok uzak, başka bir nehrin kıyısına konuşlanmış köyüne götürülür. Yaşadıklarının şaşkınlığını henüz üzerinden atamamış durumdaki genç adam çok daha büyük bir şok yaşayacaktır. Zira düzenlenen şölenin ana yemeği arkadaşlarıdır. Yerlilerin kendilerinden geçtiği, içkinin su gibi aktığı, şehvetin doruğa çıktığı bir güne tanıklık eden anlatıcının dehşeti, onlarla birlikte geçirdiği 10 yıl içerisinde yatışır. Neredeyse 60 yıl sonra sıra bütün yaşadıklarını anlatmaya, anlamaya ve yerlilerin varlığını duyurmaya gelmiştir...

Haberin Devamı

KÜLTÜREL KARŞILAŞMALAR
Amerika’nın İspanyol sömürgeciler tarafından keşfi sırasında Colastine yerlileri tarafından yakalanan genç bir İspanyolun hikâyesini ve onun deneyimlerini anlatan ‘Kimsesiz’ elbette tarihi roman türüyle ilişkilendirilebilir. Ancak bu ilişkinin çok zayıf olduğunu söylemeliyim. ‘Kimsesiz’, geçmişle karmaşık bir ilişkisi olan, fetihten gelen kronikleri ve belgeleri yeniden yazan bir anlatı. Anlatıcı belli bir tarihi vakanın tanığı olmaktan ziyade dünyanın ve insanlığın tanığı. Saer, başkalarının üzerinde tasavvurlar üretmenin dinamiğini ve bu üretimin kimlik inşasındaki rolünü sorguluyor. Daha ötelere uzandığını eklemek gerekir. Hareketli ve kısa olmasına rağmen felsefi bir derinliğe sahip; kültürel karşılaşmalar özelinden yerlilerin ve Avrupalıların doğa ve dünya kavrayışlarını, inançlarını, varoluş, gerçeklik, zaman, hafıza, varlık, hiçlik ve ötekilik gibi felsefi kavramları tartışmaya açan bir metin.
Aslında eleştirmenlerin yazarın kendi sürgünlüğüyle ilişkilendirdikleri bu yaklaşım, Juan José Saer romanlarının çıkış noktası. 68’de Paris’e gitmişti ama aklı ve kalbi Arjantin’de kalmıştı Saér’in. Uzakta yazmanın başlıca kaygıları özellikle deneyime ve algıya vurgu yapmasında görünür. Doğrudan Arjantin’den, askeri diktatörlükten, işkenceden, kirli savaştan söz etmese bile bütün anlatılarında bunlara göndermeler vardır. En çok da sürgünlüğe...

Haberin Devamı

Pek çok Arjantinli yazarın -mesela Roberto Bolana’nın- romanlarında karşılaştığımız anlatı stilini -suç kurgusu, seyahatnameler, kültürel karşılaşmalar- benimseyen Saer, ‘Kimsesiz’de bütün karakteristiğini ortaya koymuş: Hikâyenin anlatıcısı, yerlilerle yaşadığı hayattan sonra Avrupa medeniyetine uyum sağlayamaz. Kendi gerçekliğinin anlamı yitmiş, döneceği bir ev ya da bir yere aidiyet duygusu kalmamıştır.
Mekân ve aidiyet önemli. Kariyerinin başında Arjantin’den ayrılmasına rağmen, Juan José Saer, “Santa Fé eyaletinin engin çayırlarına ya da pampalarına derinden kök salmış” bölgeselci bir yazar kimliğini hiç yitirmemiş. Eleştirmenlerin belirttiği üzere, bütün romanları Santa Fé kenti çevresindeki ‘La Zona’da geçen tek bir ‘eser’ olarak alınabilir. 11. kitabı olmasına rağmen, ‘Kimsesiz’ bu bölgenin hem kökenlerini hem de çözülmesini ele almasıyla -kronolojik anlamda- ‘eser’in ilk sırasına yerleştirilebilir.

Haberin Devamı

DİLSEL ZENGİNLİK
Saer’in edebiyatında bir başka sorunsal dilin temsiliyeti ve sözel dilin gerçekliği ifade etme kapasitesi: Arjantin’deki ilk çalışmalarında marjinal karakterlerin, yurttaşların ve işçilerin dillerine yoğunlaşan Saer, bu dilin gündelik faaliyetlerle ilişkisine kafa yormuştu. ‘Kimsesiz’de yerlilerin dilini -dolayısıyla zihinsel ve psikolojik süreçlerini- yine onların gündelik faaliyetlerini tasvir ederek göstermeye çalışıyor.
Olmayan bir dili yorumlarken kendisinin mükemmel bir dile ulaştığını bilhassa vurgulamak isterim. Konusu da ilgi çekici ama ‘Kimsesiz’e ayrıcalığını veren, sözünü ettiğim dilsel zenginlik. Aynı zenginlik son bölümde, anlatıcının gördüklerini yıllar sonra hatırlama, anlamlandırma ve yerlilerle geçirdiği hayatı yerlilerin deneyimlerinin hiçbirini yansıtmayan bir dille aktarma çabasında bir kez daha zirvesine ulaşıyor.

Ötekini anlatmak
Kimsesiz
Juan José Saer
Çeviren: Gökhan Aksay
Jaguar Kitap, 2022
152 sayfa, 34 TL.

BAKMADAN GEÇME!