Güncelleme Tarihi:
Ayrıntıdan tarihin bütününe açılmada en başarılı tarihçilerimizden biridir Ali Akyıldız. Yandan yandan yaklaşarak merkeze varır. Şaşaa, hamaset, savaş, yüceltme curcunasına sıklıkla boğulmuş Osmanlı tarihini bu yolla adeta yeniden yazar. ‘Kral Öldü Yaşasın Kral’ onun son çalışması ve yine belli bir ‘süreç’e odaklanarak, Osmanlı iktidar sisteminin yapısını çözmeye koyuluyor. Sadece padişahların hastalık ve ölümleri değil asıl ‘ölümle birlikte başlayan süreç esas alınıyor’. Bir tür kriz yönetimi olduğu kadar devretme usulü de sayılabilecek padişah değişimi dönemlerini örneklerle önümüze seriyor.
Böylece ‘padişahın ölümünün veya tahttan indirilmesinin, yani doğal veya cebri yollardan saltanatının sona ermesinin ardından ortaya çıkan genel uygulamalar, müracaat edilen meşruiyet referansları, saltanat değişikliğinin iç ve dış kamuoyuna duyurulması, cülus vesilesiyle yapılan törenler’ gibi pek çok mesele ile aydınlatılıyor. Elde edilmesi çoklukla yüksek bedel isteyen Osmanlı iktidarının devri de hem o denli kolay olmadığı gibi bir dizi ritüel yanında bürokratik ve siyasi refleksleri de içeriyor. Ali Akyıldız ilkin, Osmanlı veraset sisteminin farkını ve gelişimini ortaya koyuyor. Bu yolla değişimin dinamiklerini anlamamızı kolaylaştırıyor. Her ne kadar Fatih’in meşhur kanunnamesi ile sert ve tartışmalı bir hukuki sistem kurulmaya çalışılmışsa da değişken ve uygulamayla şekillenen bir sistemle karşılaşıyoruz.
Toplam sekiz anabaşlık altında Ali Akyıldız bize ‘Cülus ve cülus törenleri, şimşirlik, saray, iç ve dış kamuoyu ile ilişkiler, kılıç alayı, bürokrasi, gelenek’ gibi pek çok konuyu altbaşlıklar, belgeler ve yorumlar eşliğinde sunuyor. Eyüpsultan’da kılıç kuşanmanın sembolik karşılığından cülus bahşişine, sikke basılmasından padişahın sakal bırakmasına değin pek çok ayrıntıya büyüteç tutuyor. Dışarıdan bakıldığında şekillerle çevrilmiş bir sistemin kılcal damarlarına sokuluyor. İktidar olgusunun İslamın Hanefi mezhebi yorumuyla kavuştuğu uygulama detaylıca irdeleniyor. Mesela, özellikle Anadolu’da halk arasında Sünni akidenin yayılmasında etkili bir kitap olan Yazıcızade’nin ‘Muhammediye’sinin saraya getirilmesi ilginç detaylardan birisidir.
Kitaptaki en çarpıcı bölümlerden biri de ‘şimşirlik dönemi’ diye tanımlanan uygulamadır. ‘İhtilal’ ile tahta geçme de bir yoldur Osmanlı’da ve padişahlar taht vârisleri tarafından devrilmekten korunmak için muhataplarını merkezde/İstanbul’da (kafeste) tutma yolunu seçerler. Şimşirlik dönemi yeni bir psikoloji yaratacak ve ‘ölüm korkusu ve kaygıyla’ birleşecektir. Nitekim bu uygulama sonrasında padişah olan I. Mustafa’nın davranışları (denizde balıklara altın atmak, vezirlerin kavuğunu düşürmek) örnek diye anılır.
İktidar, tarihin en önemli araştırma konularından biridir ve 600 yılı aşan süresiyle de Osmanlı tarihi ilginç bir örnektir. ‘Varlığını devam ettirme becerisi’ hep takdir edilen Osmanlı’nın iktidar perdesini aralamak ve güçlü ve zayıf taraflarını belgelerle ortaya çıkarmak tarihçinin bugüne dönük vizyonu diye de okunabilir. Ki hâlâ en zayıf yönümüz bu olsa gerek. İktidarı alma ve bırakma yöntemimiz hâlâ problemlerle çevrilidir.