Osmanlı’da rüya anlatıları ‘kariyer’ üzerine yoğunlaşıyordu

Güncelleme Tarihi:

Osmanlı’da rüya anlatıları ‘kariyer’ üzerine yoğunlaşıyordu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2020 18:40

Oxford Üniversitesi öğretim üyesi, erken modern Osmanlı kültür tarihçisi Aslı Niyazioğlu ‘17. yüzyıl İstanbul’unda Rüyalar ve Hayatlar’ adlı kitabında Osmanlı entelektüel hayatına rüya âleminden bakıyor. Yaşayanlarla ölülerin dünyaları arasındaki ilişkiler ağını araştıran Niyazioğlu ile kitabı vesilesiyle Osmanlı döneminin rüya âlemine daldık...

Haberin Devamı

Koronavirüs nedeniyle evlere kapandığımız şu günlerde tüm ruh halimiz gibi rüyalarımız da değişiklik gösterdi şüphesiz ki. Bizlere her zaman geleceğe ve geçmişe dair ipuçları verdiğine inanılan rüyalar tarih boyunca da her zaman etkili olmuş ve araştırılmıştır. Oxford Üniversitesi’nde erken modern Osmanlı kültür tarihçisi olan öğretim üyesi Aslı Niyazioğlu da Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘17. yüzyıl İstanbul’unda Rüyalar ve Hayatlar’ adlı kitabıyla, biyografi yazma ve rüya anlatma geleneklerini zamanının önde gelen biyografi yazarlarından Nev’îzâde Atâyî odağından inceliyor. Atâyî’nin eserini bir ‘yaşam anlatısı’ olarak ele alan Aslı Niyazioğlu, Osmanlı entelektüel hayatına rüya âleminden bakıyor. Yaşayanlarla ölülerin dünyaları arasındaki ilişkiler ağını ve rüyaların bu iki dünya arasında kurduğu köprüleri titizlikle araştırıyor. Niyazioğlu’na çalışmasını sorduk...

Haberin Devamı

Türkçede yeni yayımlanan kitabınız ‘17. Yüzyıl İstanbul’unda Rüyalar ve Hayatlar’, klasik Osmanlı döneminde hiç de klasik olmayan bir konuyu ele alıyor. Osmanlı bağlamında rüyaları çalışmaya nasıl başladınız?
Bir süredir 16’ıncı yüzyıl sonu, 17’nci yüzyıl başlarında İstanbul’un kültür hayatını; dönemin şairlerinin, âlimlerinin, mutasavvıflarının ve tabii hayalperestlerinin gözlerinden görmeye çalışıyorum. Bahçelerde, tekkelerde, medreselerde, meyhanelerdeki toplantılarına katılabilmek, hayatları ile ilgili neler anlatmak istediklerini öğrenmeye çalışıyorum. Osmanlı biyografi yazarlarının eserlerinde aktardıkları çok sayıdaki rüya anlatıları bana bu arayışımda rehberlik ettiğinden, çalışmama rüyalardan başladım. O kadar ilginçlerdiler ki incelemenin odağı oldular. Son 10 yıldır, Osmanlı tarihi araştırmalarında, özellikle edebiyat, tasavvuf ve kültür tarihi konularında birbirinden değerli çalışmalar yapıldı. Rüyaları çalışarak bu canlı tarihçiliğe de katkıda bulunmak istedim.

17’nci yüzyılda Osmanlı entelektüel âleminde rüyalara atfedilen önem neydi?
Rüyaların tamamına güvenilmiyordu elbette, Allah’tan işaret olduğuna inanılanlara çok değer veriliyor, bunlar günlükler, tarihler, şiirler gibi çeşitli türlerde sık sık kayda geçiriliyordu. Bu dönemde rüyaların tarikatlardaki önemi ve İslam tarihi boyunca da çeşitli okuryazar çevrelerde kabul görmesi, rüya anlatımını teşvik etmiş olmalı. Osmanlı biyografi yazarları da rüyaları kitaplarına katarak bu rüya paylaşımına katılıyorlar. Eserlerinde rüyaları sıradan gözlerin göremediği ilahi dünyayı yansıtan aynalar olarak tanıtıyorlar. Onlara göre bu aynalar yaşamın gizli, ama gün ışığına çıkması gereken yönlerini gözler önüne seriyor. Biz de bu yazarların anlattıkları rüyalara odaklanarak, işte bu yönleri görmeye başlayabiliriz.

Haberin Devamı

17’nci yüzyıl İstanbul’u ulema için nasıl bir ortamdı?
Bu sorunuzu da yine kitabımda incelediğim rüyalar üzerinden cevaplayayım. 17’nci yüzyılda yazılmış ulema biyografilerine rüya aynalarından baktığımızda, kariyer odaklı ulemanın hiyerarşik dünyasını görüyoruz. Bu kitaplardan zamanın önde gelen biyografi yazarı Atâyî’nin eserinin düzeni, üslubu ve seçkisi ulemanın nasıl imparatorluğun düzenine katılmaya çalıştıklarını ortaya çıkarıyor. Eserinde anlattığı rüyalar, nerede durduklarını ve selamete erişip erişemeyeceklerini endişeyle sorgulayan hoşnutsuz ulemanın rüyaları. Atâyî bu rüyaları anlatarak hem rekabetçi bir dünyada üst kademedeki mevkilerin peşinden koşan ulemanın çektiği ıstırabı anlatıyor, hem de rüyalar üzerinden kariyerlerini sorgulayıp kendilerine yeni yollar arayan ulemanın hayatlarından örnekler veriyor.

Haberin Devamı

Kitabınızın başkahramanı, biyografi yazarı ‘şair oğlu şair’ Atâyî hakkında bilgi verebilir misiniz? Atâyî’yi döneminin diğer ‘yazarlarından’ ayıran ne?
Atâyî tanınmış bir şair ve saygı duyulan bir alim Nev‘î’nin oğlu. Anadolu Hisarı’nda büyüyor. Süleymaniye Medresesi gibi dönemin en saygın medreselerinden birinde okuyup kadılığa başlıyor. Ancak, muhtemelen babasının ölümü yüzünden kariyeri için çok ihtiyaç duyduğu hamilerden eksik kalıp orta dereceli taşra kadılıklarına atanıyor. Yine de bu sırada dönemin önde gelen, kimisi babasının öğrencisi olmuş kimisini çocukluktan tanıdığı alimleri ile iletişimine gönderdiği şiirlerle devam ediyor. İstediği atamalar için onları desteğini almaya çalışıyor. Hatta kendisini onlara hatırlatmak için “Benim şair oğlu şair kim” diyor “Baş eğdi nazmıma dünya”. Tabii tüm çağdaşları katılmıyor ona, mesela Nef‘î’nin müthiş iğneleyici eleştirisi var bu beyte. Ama genellikle Atâyî döneminde saygı görüyor. Mesela kitap tutkunu Kâtib Çelebi’ye göre Atâyî “kaleme aldığı hiçbir özgün ve ince noktayı noksan bırakmadan” kalemini belagat ve hünerle kullanan eşsiz bir yazar. Yıllarca Atâyî’nin eserleri üzerine çalışmış bir tarihçi olarak buna ben de kesinlikle katılıyorum! Biyografik eserinde bini aşkın kişinin özgeçmişini titizce kayda geçirmesi, karakterlerini tahlil etmesi ve haklarında birbirinden ilginç öyküler anlatması dikkate şayan bir başarı. Atâyî ile kendi kaleminden tanışmak isteyenlere Suat Donuk tarafından özenle hazırlanan Hadâ’îku’l-Hakâ’ik yayını da tavsiye ederim.

Haberin Devamı

Öğreniyoruz ki ulema veya biyografi yazarları sadece belli rüyaları aktarıyor. Bu rüyaları neye göre seçiyorlar? İstisnalar var mı?
İlk olarak “Bu eserlerde ne tür rüyalar görüyoruz” diye sordum. Bu rüya aynasına baktığımızda çoğunlukla karşımıza çıkan konular var mı? Ortaçağ Avrupası aziz biyografileri üzerine yapılan çalışmalar, rüya anlatılarının biyografilere gelişigüzel serpiştirilmediğini açıkça ortaya koydu. Rüyalar dönemlerinin belli meselelerine odaklanıyorlar. 17’nci yüzyıl Osmanlı biyografi yazarlarının da eserlerine aldıkları rüya anlatıları konusunda çok seçici davrandıklarını gördüm. İlginç bir şekilde rüya anlatıları çoğunlukla bir konuda yoğunlaşıyor: Kariyer rüyaları. İstisnalar var tabii ama genellikle karşımıza hep kariyer rüyaları çıkıyor. “Neden kadı oldu?”, “Neden ilmiyeyi terk edip tasavvuf yolunu seçti?”, “Neden şu tekkenin şeyhliğini kabul etti?” gibi soruların cevapları rüyalarla veriliyor. Ve daha farklı türleri de düşünürsek “Neden seyyah oldu?” (Evliya Çelebi’nin meşhur rüyası).

Haberin Devamı

“Kelimeler, ölüyü bile diriltebilen âb-ı hayattır” demiş Atâyî. Atâyî’nin dirilttiği ölüleri ve ölülerle yaşayanların arasında kurduğu köprüleri biraz anlatır mısınız?
Bu çalışmada erken modern Osmanlı okuryazar çevreleri için bu dünya ile ahiret arasındaki bağların önemini göstermeye çalıştım. Atâyî gibi biyografi yazarları, bir önceki Osmanlı edebî çevreleri ile dönemlerinin okurları arasında canlı bir ilişki geliştirmeyi üstlenmişlerdi. Biyografisini yazdıkları kişileri ölümsüz birer çiçek, toplu biyografi kitaplarını birer bahçe, kendilerini de bu çiçeklere hayat veren bahçıvan olarak sunmuşlardı. Önceki nesillerle kurulan bu ilişkiler toplumda bir çöküş hissedildiği, çıkış yolunun geçmiş emsallerde arandığı 17’nci yüzyılda özellikle değerli oluyor. Biyografi yazarları da eserlerinde ölümün bir önceki kuşakla aralarındaki bağı koparmadığını, ölülerin hâlâ yaşayanlara rehberlik ve destek sunduğunu göstermek için ölmüşlerin yaşayanları ziyaret ettiği rüyaları anlatıyorlar. Rüyalar dün ile bugünü, ölüler ile yaşayanları, bu dünya ile öbürünü bir araya getirerek biyografi yazarlarına hangi yolun doğru olduğu ve kimin ardından gidileceği konusunda yol gösteriyor.

17. YÜZYIL İSTANBUL'UNDA

Osmanlı’da rüya anlatıları ‘kariyer’ üzerine yoğunlaşıyordu

RÜYALAR VE HAYATLAR
Aslı Niyazioğlu
Çeviren: Ayşen Anadol
Doğan Kitap, 2020 
193 sayfa, 45 TL. 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!