Orijinalini aratmıyor

Güncelleme Tarihi:

Orijinalini aratmıyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2017 11:30

Benjamin Black, John Banville, Raymond Chandler ve Philip Marlowe isimlerinin yan yana geldiği ‘Siyah Gözlü Sarışın’ yaz aylarının en güzel sürprizi oldu. Benjamin Black, iç dünyasını didiklediği ünlü roman kahramanı Philip Marlowe’un hayat felsefesini de, orijinalinden daha fazla vurgulayarak dillendiriyor.

Haberin Devamı

Raymond Chandler’ı ve ünlü roman kahramanı Philip Marlowe’u tanıtmak gereksiz. Edebiyatı yakından izleyenler John Banville ismine de aşinadır. Man Booker Ödüllü John Banville, kendi ismiyle yazdığı romanlar, tiyatro oyunları ve film senaryolarıyla çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli isimleri arasında sayılıyor. Türkçeye sadece iki romanı çevrilen Benjamin Black’i hatırlamakta zorlanabilirsiniz belki. Bir cümle ile tanıtabilirim; Benjamin Black, John Banville’ın polisiye romanlarında kullandığı bir mahlas. Raymond Chandler’in isim ve eser haklarının sahibi olan şirket yeni bir Philip Marlowe macerası yazdırmak için en uygun ismin Benjamin Black olacağına karar vermiş ve macera işte böyle başlamış...


İÇKİ, KADIN, PARA
Kitabın ‘Sonsöz’ünde, “Raymond Chandler’ın dosyalarında gelecekte yazacağı kitap ve hikâyelerin olası başlıkları vardı” diyor Black; “Bunlardan bazıları ‘Cırtlak Bir Ekose Takımın Günlüğü’, ‘Parçalanmış Kulaklı Adam’ ve ‘Çığlık Atmayı Bırak - Benim’di. Listede ‘Siyah Gözlü Sarışın’ da vardı.” Benjamin Black bu kitap adını seçmiş ve “bütün Marlowe romanlarında yazar Güney Kaliforniya coğrafyasıyla oynayıp orayı yoğurduğu için”, o da aynı yolu izlemiş. Hikâye boyunca da -belli ki çok iyi etüt ettiği- Chandler’ın kalıplarını, içki, kadın ve para üçgeninde dolaşan bir yolu izlemeyi sürdürüyor. Ve Chandler romanlarının en büyük kozu olan Philip Marlowe’un -yürüyüşünden oturuşuna, ironik dilinden hayat felsefesine kadar- en karakteristik özelliklerini ihmal etmiyor elbette.
“Peki kimdir bu Philip Marlowe?” diyecek okuyucuları da düşünerek, bu efsanevi dedektifi kendi ağzından tanıtalım: “Lisanslı özel dedektifim, uzun süredir bu işi yapıyorum. Orta yaşa merdiven dayamış, evlenmemiş yalnız bir kurdum, zengin değilim. Birkaç kez hapse düştüm, boşanma vakalarına bakmam. İçkiyi, kadınları, satrancı ve birkaç şeyi daha severim. Aynasızlar benden pek hazzetmez, ama iyi anlaşabildiğim bir iki tanesi var. Buraların yerlisiyim, Santa Rosa’da doğdum, annem de babam da öldü, kardeşim yok, bizim meslekteki herkese olabileceği gibi, eğer bir gün arka sokakların birinde zımbalanırsam, kimse hayatının temel direğinin çöktüğünü falan hissetmeyecek.”

Haberin Devamı


CHANDLER TARZINA UYGUN...
‘Siyah Gözlü Sarışın’ın giriş sahnesinde ofisinde etrafı seyrederken karşılaşıyoruz Philip Marlowe ile. Black, Chandler tarzına uygun bir giriş yapıyor:
“Kendinize acaba dünya artık dönmüyor mu diye sorduğunuz, yaz mevsiminin o salı öğle sonralarından biriydi. Masamdaki telefonda izlendiğinin farkında olan bir nesne havası vardı. Ofisimin tozlu camının altından arabalar süzülerek geçip gidiyor, güzel şehrimizin birkaç sakini, daha çok şapkalı erkekler, kaldırımda amaçsızca yürüyordu. Cahuenga ile Hollywood’un köşesindeki trafik ışıklarının değişmesini bekleyen bir kadına takıldı gözüm.”
O kadın, birazdan içeriye girecek ve kayıp sevgilisinin bulunmasını isteyecek olan Bayan Clare Cavendish’tir. Zengin ve çok çekici bir kadın. Evli ama belli ki kocasıyla pek mutlu değil. Marlowe, kadının anlattıkları arasındaki boşlukları fark etmekle birlikte işi kabul eder. Çünkü hem nakde sıkışıktır hem de kadından etkilenmiştir. Tam bu noktada, okuduğum Marlowe maceralarının hepsinde bilhassa tekrarlanan diyaloglardan söz etmeliyim. Müşteri “Ücretinizi öğrenebilir miyim?” diye sorar. Marlowe’un yanıtı standarttır; “100 dolar avans, ben araştırmalarımı yürütürken de günde 25 dolar artı masraflar...” Marlowe’u ya da diğer ‘özel’ dedektifleri kendilerinden önceki polisiyelerin çözümleyici karakterleriyle -mesela Poirot’la, Holmes’la, Peder Brown’la- ayıran en önemli farklardan biri, paradan açıkça söz edilmesidir. Bundan böyle suçun takibi cinayet çözmeye meraklı zeki ve hevesli amatörlerin değil profesyonellerin işi olacaktır. Ve bu değişim hem polisiye edebiyatın hem kapitalizmin yeni bir evresinin işaretidir.
Philip Marlowe daha attığı ilk adımda aranan şahsın bir trafik kazasına kurban gittiğini öğrenir. Ne var ki Clara Cavendish, kazadan haberdar olduğunu ama adamı kazadan sonra canlı gördüğünü iddia eder. Adamın birilerinden saklandığından şüphelenen Marlowe soruşturmasını derinleştirdikçe kentin her yanını saran pislikler dışarı sızmaya başlayacak, cinayetler birbirini kovalayacaktır...

Haberin Devamı


YAŞA VE ÖĞREN’
Chandler, polisiye edebiyatla ilgili görüşlerini belirtirken, Dashiel Hammet’in açtığı yoldan gidenlerin suçun gerçek temelleriyle ilgilendiklerini vurgulamıştı: “Gerçekçi cinayet romanı yazarı gangsterlerin ülkeleri yönlendirdiği ve kentleri yönettiği bir dünyayı anlatır. Bu dünyada otellerin, apartmanların, ünlü restoranların sahipleri paralarını genelevlerden kazanmışlardır. Bir film yıldızı kimlerin öldürülüp, kimlerin soyulacağına karar verir ya da salonda biraz ileride oturan sevimli adam bahis çetesinin patronudur. Böyle bir dünyada kaçak içki mahzeni olan yargıç cebinde bir şişe kaçak içki bulunduğu için genç bir adamı hapse gönderir. Kasabanın belediye başkanı para kazanma aracı olarak cinayete göz yumabilir; aynı kasabada güvenlik içinde hiç kimse gece karanlıkta yürümeyebilir. Düzen ve hukuk, hakkında sık sık konuştuğumuz ama uygulamaktan kaçındığımız şeylerdir.”
O dönem polisiye edebiyatı için radikal denilebilecek çıkışı önemli. Ne var ki suçun gerçek temellerinden ziyade kötü polisler, onları kullanan işadamları, yolsuzluklar, gangsterler ve fırsattan yararlanmak isteyen ‘looser’ların ötesine geçtiği söylenemez. Küçümsemek doğru olmaz; çünkü kendisinden sonrakilere daha büyük suçları teşhir etmek anlamında kılavuzluk etmiştir. ‘Siyah Gözlü Sarışın’da Benjamin Black bir ‘imitasyon’ roman yazdığının farkındalığıyla yerelin ötesine geçmiyor; Los Angeles’in kirli ilişkilerini, paranın iktidarını, uyuşturucudan nemalanan kesimleri, bu kavgaya bir biçimde karışmasının bedelini hayatıyla ödeyen garibanları, Hollywood’a kapılan masum taşra kızlarını, farklı cinsel eğilimleri, farklı ırkları ve yoksulları dıştalayan hatta aşağılayan zihniyet dünyasını sergileyen hikâyesi Chandler tarzını çok iyi yansıtıyor.
Chandler’ın anlatım tarzı da kusursuz. Özellikle Marlowe’un diyaloglarındaki kinik ve ironik tını dikkat çekici. Her sahneye çıkan kişi -giysileri, hal ve tavırları, verdikleri izlenimler- Marlowe’un bakış açısından ayrıntılı cümlelerle tasvir edilmiş. Bu türden anlatımlara John Banville’in zarif ve usta kalemi damgasını vuruyor. Küçük bir örnek:
“Birkaç saniye daha sakin bir tavırla baktıktan sonra sağ elini uzattı. Onun elini sıkmak, birinin size bir, iki dakika boyunca tutmanız için kaygan, soğukkanlı bir hayvan vermesi gibiydi. En çarpıcı özelliği durgunluğuydu. Sanki hareket etmiyor ve konuşmuyorken enerji tasarrufu sağlamak adına içinde otomatikman bir düğmeye basılıyor, kendi kendini kapatıyordu. Hayatta hiçbir şey onu şaşırtamaz ya da etkileyemezmiş izlenimine kapılmıştım.”
Buna karşılık romantik, melankolik ama bu yanlarını gizleyen ‘cool’ kişiliğiyle tanıdığımız Marlowe, bu kez güzel ve güçlü kadın karşısında biraz yumuşamış gibi. Polislere karşı da eskisi kadar dik durmuyor. Bu kısımlarda biraz yabancılık duygusu hissettim. Bunda Benjamin Black’in yazım tarzının, ‘kılı kırk yaran’ tarzıyla Marlowe’un iç dünyasını biraz fazla didiklemesinin etkisi var. Ancak geneline baktığımızda atmosfer de kahramanı da aslına uygun. Agatha Christie’nin Hercule Poirot ya da A.C. Doyle’un Sherlock Holmes taklitlerinden çok daha başarılı.
İç dünyasını didiklerken Marlowe’un hayat felsefesini -orijinaline nazaran biraz daha vurgulanmış biçimiyle- dillendiriyor Benjamin Black. Uzun uzadıya tartışacak yerimiz kalmadı ama tek bir cümle ile de özetleyebilirim: “Yaşa ve öğren Marlowe, yaşa ve öğren”...

Haberin Devamı

Orijinalini aratmıyor
SİYAH GÖZLÜ SARIŞIN
BİR PHILIP MARLOWE ROMANI
Benjamin Black
Çeviren: Işıl Özbek Arslan
Kırmızı Kedi Yayınları, 2017
282 sayfa, 23 TL.

BAKMADAN GEÇME!