Güncelleme Tarihi:
Sosyal medya hayatlarından bahsediyor Çağnam Erkmen yeni romanı ‘Yıldızfer’de. Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitap, tam manasıyla ‘bugünün’ romanı. İmajlar dünyasının yaratılmış kimlikleriyle sohbet halleri. Gerçeklerle yarattığımız kimlikler arasındaki uçurumun git gide açılması ve bizim artık pek farkında olmadan geçirdiğimiz o ‘online’ zaman.
Kimi zaman şikayet ettiğimiz lakin bir şekilde geri duramadığımız bir mekan ‘sosyal medya’. Hepimiz ara sıra cep telefonları yokken nasıl yaşıyorduk sorusunu aklından geçirse bile, günün başına ve sonunda elimizi attığımız ilk şeyin o telefonlar, tabletler olduğunu biliyoruz. Yüzlerimizi, yaşımızı, cinsiyetimizi, yerimizi belli etmeden konuşabildiğimiz, benzerlerimizi bulduğumuz, beğenmediğimize klavyenin “Dur” diyen bir sesi olmadığı için rahatça dilediğimizi söyleyebildiğimiz bir yer, bir kahve, bir sokak, pek çok şey.
‘Yıldızfer’de yazar sosyal medyayı bir özgürlük alanı olarak değil fiziksel olarak engeli olan bir erkeğin tamamlanma alanı olarak üretiyor. Bu tamamlanma örneği yazarın aklına gelen kurmacadan biri sadece.
Bir twitter mesajlaşmasıyla başlıyor roman. Birbirlerini tanımıyorlar. Sonra biz ufak ufak onları tanımaya başlıyoruz. Karakterlerin isimleri sosyal medyada kullandıkları eskinin deyimiyle nicknameler. @tekerlekler, @paraplejikkiz ve diğerleri. Herkes kendi hikâyesini bir diğerinin arkasından anlatıyor. Gerçek hayatta yan yana gelmeleri pek mümkün olmayan bu insanlar –kim bilir belki sosyal medya içinde geçerli aynı namümkünlük- bir şekilde bu romanın içinde yan yana geliyorlar.
@tekerlekler aslında omurilik felci olan ama kendisini sosyal medya camiasına bisikletle dünyanın adalarını gezen birisi olarak tanıtmayı başaran bir erkek. Yıllar yılı aşık olduğu kadın Yıldızfer karşı daireye taşınmasıyla kurduğu bazı fantezilerin gerçekleşeceğine inanıyor. Roman kahramanlarından bir diğeri olan @paraplejikkiz’da felçli, kendini direk felçli kız olarak tanımlamak yerine Fransızca felçli anlamına gelen kelime ile tanımlamış. Merak edenin ne demek olduğunu araştıracağı ya da soracağı bir soru ile kendini tanıtmayı tercih etmiş. Bir hikâyesi var ve onu anlatmak bir şekilde ona iyi geliyor ya da hoşuna gidiyor.
@tekerlekler bir kardeşi var Tunca. Ondan daha engelli olduğunu ara sıra gündeme getiren biri. Aynı evin içinde görünmez ve incinmez çocuk olarak büyüyen bir diğeri. Varlığının yaşı kaç olursa olsun onanmaya ihtiyacı var. Romanın içinde yer alan en gerçek karakterlerden biri, diğerleri ise zaten mahalle sakinleri. @tekerlekler için bir röntgenci denebilir lakin ben ona gözlemci demeyi tercih ederim. İnsanların bir uzvunu kaybettiklerinde diğer uzuvlarından birinin daha çok çalıştığı meselesi ne kadar bilimseldir bilemiyorum ama, onun gözlem ve dinleme yetenekleri oldukça gelişmiş vaziyette.
Herkesin sosyal olarak birbirine bağlandığı bu twitter mesajlaşmalarının içine elbette erotizmde giriyor. Senli, benli hitaplar bir yerden sonra gerçekleşmesi mümkün olmayan taleplerin bir şekilde giderilmesine ya da arzunun tekerlekli sandalyeyle ile evin içinde dolaşmasına neden oluyor. Bütün bu sosyal medya hikâyesinin içine elbette tacize varan yazışmalar, reddedilmeler –engellenmeler– ve onların yarattığı hisler, histerilerde giriyor. Romanın sonundaysa tek gerçek bir ben kendi kendini ortaya döküveriyor. Artık daha fazla kendinden bir başkası gibi bahsetmekten vazgeçiyor.
‘Yıldızfer’ son zamanlarda okuduğum en ilginç romanlardan biri oldu benim için. Bir kategoriye mensup olmayan, zamanına ait bir roman. Ne olduğumuzu ya da olmadığımızı bize bir kez daha hatırlatan.
Yıldızfer
Çağnam Erkmen
Doğan Kitap, 2019
240 sayfa, 23.15 TL.