Güncelleme Tarihi:
Bir ülke 10 kelime ile anlatılabilir mi? Hele o ülke binlerce yıllık kültüre ve 1.5 milyarı aşan nüfusa sahip ise hepten zora girmez mi işler? En son ‘Kanını Satan Adam’ romanıyla tanıştığımız Yu Hau, ülkesi Çin’in, özellikle son 30 yılda yaşadığı büyük değişime odaklanıyor. Şahsi tecrübesi ile ülkesinin yaşadıklarını iç içe geçiriyor. Yu Hua, kitabı şimdi yazsaydı ‘Koronavirüs’ kelimesine de yer verirdi. Koronavirüsü anmadan Çin yazılamaz artık. Gerçi tereyağından kıl çeker gibi işin içinden sıyrıldı Çin. Bu işin başsorumlusu değilmiş de kurbanlarından birisiymiş gibi davranmayı bildi. Bu davranış, Hua’nın seçtiği 10 sözcükten biri olan ‘taklit’ hatta ‘kandırmaca’ ile açıklanır mı bilmiyorum, fakat fail Çin, kendi içinden masum Çin imajını geliştirmekte zorlanmadı.
Çin üzerine ve özellikle Mao’dan bu yana sürekli dalgalanan yakın zaman Çin’i hakkında, eleştirel tanıklıklardan oluşuyor ‘On Sözcükte Çin’. ‘Halk’, ‘Lider’, ‘Okumak’, ‘Yazmak’, ‘Lu Xun’, ‘Farklılıklar’, ‘Devrim’, ‘Avam’, ‘Taklit’, ‘Kandırmaca’ sözcükleri Çin’in etrafında dönüyor. Aynı zamanda ülkesinin son 30 yılının baş döndürücü bu ‘yapılışı’na yazı ile tanıklık eden ve kendisi de ‘yapılan’ Yu Hua ile karşılaşıyoruz. “Ancak bir başkasının acısı kendi acına dönüştüğü zaman hayatın ve yazmanın ne demek olduğunu anlarsın” diye düşünen bir yazar Yu. Özgürce yazılmış, eleştirel, özgün bir kitap ‘On Sözcükte Çin’.
Çin Halk Cumhuriyeti içindeki ‘halk’ kelimesiyle söze (kazıya) başlıyor yazar. “Halk sözcüğünden başka, hem her yerde bulunup hem de görünmez olan, durumu bu kadar garip başka kelime var mı bilemiyorum” diyerek, onun bir zamanlar ‘Başkan Mao’ sözcüğü ile eşdeğer bir ‘halk’tan son 30 yılda (kitabın yazıldığı yılın hesabıyla) nasıl ‘paranın hüküm sürdüğü Çin’e dönüştüğünü’ sorguluyor. Ona göre artık ‘halk’ sadece paravan bir şirkettir Çin’de. ‘Lider’ deyince Mao’yu anlayan, kültür devrimi boyunca bir ileri ideal için her yolu deneyen Çin, “uçların baskısı altındaki bir çağı yaşayarak, toplum yapısı köklü bir değişikliğe uğrayınca kaçınılmaz olarak yine uçlardaki başıboş bir çağa atlamıştır”.
Kapitalizmin demir attığı yeni Çin, “neyin kapitalizme, neyin sosyalizme ait olduğu belli olmayan ot ile tohumun karıştığı” bir yerdir artık. ‘Ekonominin sadece demokratik bir sistemde’ yükselebileceği görüşünün aksine Çin, ‘görkemli istatistiklerin arkasında sakladığı krizlerle’, avamın şirketlere evrildiği bir süreç yaşamış, ‘kişisel mucizelerin toplanıp ulusal mucizelere’ dönüşmesiyle, zenginler listesine avamdan kişilerin eklendiği bir görünüme bürünmüştür. Hukuk sisteminin her tür yasadışılığa imkân veren esnekliğiyle de iç kalkanını oluşturmuştur.
Fakat herhalde bugün Çincenin ‘en anarşist sözcüğü’ sayılan ‘taklit’ kadar açıklayıcı bir şey yoktur. Nokia’dan Nokir, Samsung’dan Samsing türeten bir zihniyet, bugün dünyanın en seçkin markalarının üretim üssüne dönüşmüştür. Zaten, koronavirüs konusunda Çin’e ses edilemeyişinin ana nedenlerinden biri de budur. ‘Çin’in tek yönlü gelişiminin kaçınılmaz sonucu’ olan taklidi pekiştiren diğer etkili sözcük ise ‘kandırmaca’dır. Yu Hua, “Politika, tarih, ekonomi, toplum, kültür, anı, duygu ve arzu gibi her şey kandırmaca içinde dans ediyor” yorumunda bulunuyor. Kısaca, 10 sözcükle Çin’in nabzını tutuyor Yu Hua.
ON SÖZCÜKTE ÇİN
Yu Hua
Çeviren: Bahar Kılıç
Jaguar Kitap, 2020
256 sayfa, 30 TL.