Ölümün siyasallaşması

Güncelleme Tarihi:

Ölümün siyasallaşması
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2018 12:37

Yeni kitabı ‘Ölüm Terbiyesi’nde ‘Osmanlı içinde gayriresmi bir Osmanlı tarihi’ sorgulamasından hareket eden Zeynep Sayın, bu sorguyu bugünün simgeleriyle güncellerken “Nasıl olup da memleketimizde sadece yaşam değil de ölüm de siyasallaşmıştır” sorusunun peşine düşüyor.

Haberin Devamı

Ölümün ‘bir ibret’ olmaktan çıkıp iktidarların elinde ‘açlığa eş’ bir terbiye kırbacına dönüşmesinin kökeni yeni değildir. Belki de insanın ilk şaşkınlığı, akıl karışıklığı ölüme dayanır. Meşhur Habil-Kabil kavgası, kıskançlığa bağlı bir güç ve iktidar meselesi olsa da sonunda ölüm vardır. Ölüm karşısında ne yapacağını bilemeyen insan, bir kuşun (karganın) rehberliğine muhtaç olmuştur kutsal kaynaklara göre. Eğer bu, yani ölüm, ‘kişinin kendi bilincinde üretemeyeceği, kendisinin yapıt olarak yapamayacağı, simgesel düzen içinde yer veremediği, veremeyeceği bir şeyse’ eğer, durum hepten karışmakta, ‘insanı kendisinden alıp götürerek’, ‘ötekisinin, cesedin de’ tarihi olma durumuna dönüşmektedir.
Zeynep Sayın yeni kitabı ‘Ölüm Terbiyesi’nde, temel olarak ‘Osmanlı içinde gayriresmi bir Osmanlı tarihi’ okuması, araştırması, sorgu/sorgulamasından hareket etmekte, bu sorguyu bugünün simgeleriyle güncellerken “Nasıl olup da memleketimizde sadece yaşam değil de ölüm de siyasallaşmıştır sorusunun peşine düşmektedir. Bir imgebilimci olarak ‘işaret güzergâhlarını açığa sermek, serilmemek, dedektiflik yapmak, ipuçlarını yakalamak, labirentin içinde ipi çekmek, yol almak, yararak karşıya geçmekten zevk almak, nazik olmak, ince davranmak, tanıklık etmek, şimdiye erişmek’ istemektedir. Çünkü ona göre bugün ‘yalanla hakikat arasında değil, nezaketle kabalık arasında’ bir ayrışma yaşanmaktadır. İktidar olan, baş olan, ölümü kendisine bir ana belirleyen olarak seçmekte ve oradan ölümcül hüküm vermektedir. Yine Sayın’a göre; “Memleketimizde Tanrı’nın siyasallaşması ile ölümün siyasallaşması bizatihi aynı süreçtir”.
İktidarın temsil ettiği baş ile ona karşı koymanın simgesi başı, Batı kültürü, mitolojisi ve felsefesi ile yoğurup pekiştiren yazar, bizdeki Kalenderi dervişleri orijin olarak kabul etmekte, bu bilgiyi Çin’e kadar ilerletirken, Freud, Lacan ve Heidegger gibi filozoflar yanında, Bektaşilik başta olmak üzere heterodoks İslam inaçları ile konuyu bağdaştırmaktadır. Burada önemli olan, soruların sorulmuş ve bağlamların kurulmuş olmasıdır. Bir yandan ‘eksiklik, eksiltme düşüncesini’ (iktidar artırma ve çoğaltmadır) Kalenderilikle irtibatlandırırken öte yandan suni Osmanlı inanç diyalektiğini ‘din ü devlet, mülk ü devlet’ formülasyonuyla kavramsallaştırıyor Z. Sayın, ‘dini devletleştirirken, devleti dinleştiren’ paradigmaya eleştirel dalışlar yapıyor. Güncelin ruhunu aydınlatmak istiyor.
Tarih, organik ve canlı bir akıştır ve sanat bu akışa ruh katar. Tam da burada, Cihat Burak’ın ‘Birinci Ahmet’in Rüyası’ resmi, sanatla yorumlanan ölüm-rüya çatışmasını aydınlatır. Aynı şekilde kendi tabutunu taşıyan Haz. Ali çizimleri de bize, ölüm ile insan arasındaki o kopmaz ilişkiyi sunar. Bireyin, kişinin kendisinin imgeleyemediği ölüm, nasıl olup da sonradan bir mite, bir güç ilişkisine dönüşmektedir? İslamın “Ölmeden önce ölünüz” ikazını son derece sofistike bir açıklığa kavuşturan Sayın, ‘Ölmeden önce ölmüş birinin ölümü siyasallaştırması, kötülük yapması, ölümün tasarrufuna sahip olmayı arzulamasının imkânsız’ olduğunu vurgulayarak, tartışmanın çerçevesini alabildiğine genişletmektedir.

ÖLÜM TERBİYESİ 

Ölümün siyasallaşması

Zeynep Sayın
Metis Yayınları, 2018
164 sayfa, 18.5 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!