Güncelleme Tarihi:
Genç İngiliz yazar Maddie Mortimer, 1996 doğumlu. İngiliz edebiyatı öğrenimi gördükten sonra yazarlık kariyerine ‘Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası’ adlı ilk romanıyla hızlı giriyor. Dünyanın en önemli edebiyat ödüllerinden Booker’a ve Goldsmith’e 2022’de aday gösteriliyor. Yine 2022’de Desmond Elliott - Erken Başarı Ödülü’ne ise değer görülüyor. Mortimer’in, pek çok yazarın yıllarca uğraşarak girdiği potalara çok erken girdiği muhakkak. Şöyle de bir gerçek var ki, kaleminden çıkan bu roman yaşından çok büyük görünüyor.
Mortimer, romanında kahramanı Lia’nın kanser nedeniyle yaşadığı zorlu süreçlerden sonra artık sona yaklaşmasıyla birlikte girdiği ruh halinin yansımaları arasında dolaştırıyor okuru. Fakat bu ölüme yakın bir hastanın günlüğünden ya da başından geçenlerden ibaret bir hikâye değil. Mortimer, Lia’yı sona yaklaştırdıkça başa doğru çekiyor ve aile ilişkilerinin de işin içine girdiği derinlikli bir sorgulama başlıyor. Yazarın odağa çektiği ise Lia’nın kendi çekirdek ailesi ve özellikle kızı Iris’le girdiği ilişki olacak. Annesinin öleceğini kabullenemeyen bir çocuğun dünyasında böyle bir dönemde nasıl fırtınalar koptuğunu ve annesiyle yaşadığı ilişkinin saflığını derin anlatısının en gözde ilişki ağının tam ortasına oturtmuş Mortimer.
Lia’nın hayatı ise o güne kadar çok dengelidir aslında. Kocası Harry ve kızları Iris ile üç kişilik bir ailedirler. Iris, ergenliğin ilk günlerinde gezinirken evleri, bir evden çok bir yuva, ihtiyaç duyulan bir sığınaktır onun için. Ancak hemen yukarıda da bahsedilen ani teşhisle ortaya çıkan manzara, her birinin hayatını rayından çıkarmakla tehdit ediyordur artık. Lia’nın son zamanlarında tekrar bağlarını kuvvetlendirmek için devreye giren geniş ailenin katılımıyla ise bu tehdit gerçeğe dönüşecek ve kahramanımızın ömrü boyunca taşıdığı sırlar ortaya döküldükçe Lia kendini bir yaşam sorgulamasının içinde bulacaktır. Dolayısıyla bu üç kişilik çekirdek ailenin etrafındaki dünya da dönüşmeye başlayacaktır.
Bu değişen dünyada zamanın sularına kapılıp Lia’nın gençliğini şekillendiren insanları keşfedecek okur; son derece dindar annesinden sorunlu ilk aşkına kadar uzanan bir hayat gözlerimizin önüne serilecek.
Mortimer’in her sayfasında Lia’nın hayatına doğru bir adım daha genişleyen bu hikâyeyi kaleme alırkenki ustalığı, ajitasyona son derece açık malzemesini hayatın farklı duygu uçları arasında gezdirebilmekte yatıyor. Yaşamının son zamanlarına adım atmış bir hastanın hayatını salt hüznün değil, epik ve komik olabilecek manzaralar arasında da dolaştırıyor. Sadece karanlığın ve anlamsızlığın değil, Lia’nın hayatına zaman zaman doğan güneşlerin şarkılarını da söylüyor yazar.
Şarkı demişken Mortimer’in romanında tutturduğu üslubundan da bahsetmek gerek. Biçimin de anlatımın bir parçası olduğu, bazen kelimeleri sadece okumadığımız, aynı zamanda duyduğumuz da bir dünya yaratmış yazar ‘Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası’nda. Oldukça yaratıcı, keşiflerin ve yeni anlatım olanaklarının mümkün olduğunu kanıtlayan bir hassasiyet bu. Farklı yazı tiplerinin, fontlarının, harfler ve kelimelerle yapılmış görsel düzenlemelerin, listelerin arasında dolaştığımız garip ama etkileyici bir dünya kurmuş Mortimer. İşin güzel yanı, bunu ‘deneysellik’ çerçevesi içine almıyoruz. Bu hikâye ancak ve ancak böyle anlatılabilirdi diye zihnimizden geçiriyoruz. Edebiyat yolculuğunun henüz başında olan bir genç yazarın neden dünyaca ünlü edebiyat ödüllerinin potasına hemen girdiğinin de yanıtı aynı zamanda bu.
‘Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası’nın mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir durak olduğunu söyleyebiliriz. Hem yeni bir yazarla tanışmak hem de yeni anlatım olanaklarının dünyasında tatmin edici bir okurluk deneyimi yaşamak için...