Olgular değişirken fikirleri değişmeyen entelektüeller

Güncelleme Tarihi:

Olgular değişirken fikirleri değişmeyen entelektüeller
Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2020 16:10

Tony Judt, ölümünden bir yıl sonra yayımlanan ‘Kusurlu Geçmiş/Fransız Entelektüelleri, 1944-1956’ kitabında Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Emmanuel Mounier ve çağdaşlarının duygusuzluğuna ve ahlaki ikircikliliğine odaklanıyor.

Haberin Devamı

Jean-Paul Sartre’ın, ‘Türkçede Yazınsal Denemeler’ adıyla basılan denemeler toplamı, bana bir solukta ayaküstü ya da üstünkörü yazılmış yazılar gibi gelmiştir. Camus’nün ‘Denemeler’ adıyla yayımlanan yazıları da bu türdendir. Sartre’ın üslubu, yazıdan çok konuşma kayıtları gibidir. Yazı, kazarak ilerleyen, sorunsal engebeleri gözden kaçırmayan bir dikkate dayanır; konuşma ise yaratıcı çağrışımları içermekle birlikte zaten zihinde mevcut olanı dile getirir. Konuşma kayıtları, dinleme için sorun oluşturmayabilir ama okuma edimi söz konusu olduğunda zayıflık içerir ve çalakalem yazılmış olduğu izlenimini verir.
Tony Judt, ‘Anılar Şalesi’nin bir yerinde, “üslup yalnızca iyi ifade edilmiş bir cümle değildi, kötü ifade zayıf düşünceyi gizlerdi. Karmaşık sözcükler en iyi ihtimalle karmaşık fikirleri akla getirir, en kötüsünden onları örtbas ederdi. (...) İnsanların kötü yazmalarının sebebi ya söylemeye çalıştıkları şeyin belirsiz olmasıydı ya da bilerek işi gargaraya getirmeleriydi. Günümüzde çalakalem yazılar entelektüel güvensizliğin göstergesidir” der.
Tony Judt, ölümünden bir yıl sonra yayımlanan ‘Kusurlu Geçmiş/Fransız Entelektüelleri, 1944-1956’ adlı kitabında Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Emmanuel Mounier ve çağdaşlarının duygusuzluğuna ve ahlaki ikircikliliğine odaklanıyor. Judt, “Sartre” diyor, “Budapeşte yanarken varoluş ikilemleriyle uğraştı”. Judt’a göre bu ahlaki ikircikliliğin kökeni, Fransa’nın 1944 ile 1956 arasındaki 10 yılında gizlidir. Bu 10 yıl içinde, savaş ve direniş tecrübesi solun pratiğini değilse bile dilini radikalleştirmiştir.
Judt’a göre bu 10 yılda, Avrupa’da kurulan halk yönetimleri vasıtasıyla, Sovyet toplumu uzak ve yabancı bir Rusya’nın sınırları içindeki kapalılıktan kurtarmış, komünizmi yakına getirmiş ve entelektüel gündeme oturtmuştur. Ona göre, “Savaştan sonra Budapeşte, Varşova, Berlin ve Prag’da totaliter yönetimlerin kuruluşu, buna eşlik eden baskı, zulüm ve sosyal altüst oluş, Marksist pratiğin ahlaki ikilemini Batı entelektüel gündeminin merkezine oturttu”.
‘Kusurlu Geçmiş’, komünist entelektüeller üzerine bir inceleme değil, onların nasıl olup da gerçeği görememiş olmaları üzerine bir kitap. Judt’un sorusu şu: Soljenitsin’in anlattıkları veya Kamboçya’da olanlara rağmen, “bütün yazılı kanıtlar, dahası görgü tanığı beyanları ortadayken, nasıl oldu da böylesine zeki insanlar komünizmi geleceğin umudu ve Stalin’i tarih bilmecesini çözüm olarak savunmaya soyundular?”
Sadece siyasal iktidar değil entelektüel iktidar da stasis yaratır. Judt’un ‘Kusurlu Geçmiş’te irdelediği sorunsal, bu stasis durumunun bir eleştirisidir. Söz konusu 10 yıl boyunca Fransız sol entelektüelleri anti-komünizmi, muhafazakâr olmayan inançlar sözlüğünden çıkararak muhafazakârlıkla eşitlemiştir.
‘Kusurlu Geçmiş’in pozisyonunu belirlemek için, Judt’un ‘Olgular Değişince’ adlı kitabındaki fikirlerini de hesaba katmamız gerekir. Bu kitap adını Keynes’ın bir sözünden alır: “Olgular değişince ben de fikirlerimi değiştiririm.” Bu söz, denilebilir ki, Judt’un ana düşüncesini oluşturur. İşte, ‘Kusurlu Geçmiş’, olgular değiştiği halde fikirleri değişmeyen entelektüellerin tavrını irdelemektedir.
Solun bu tavrının kökeninde, Marx’ın ‘11. Tez’inin etkisinin ne kadar yer aldığını, felsefi açıdan da irdelemek gerekir: Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, oysa aslolan onu değiştirmektir. Olgular değişince solun tavrı, fikirleri değiştirmek yerine, olguları değiştirmeye çalışmak olmuş olabilir mi? Olgular değişebilir mi? Gizlenebilir, üstü örtülebilir, unutturmaya çalışılabilir ama tarihten silinebilir mi? Bu sorun, geçmişte solun sorunu olmuş olabilir ama bugün sağın da ahlaki ikircikliliğini dile getirir.
Sartre’ın, benim kuşağım üzerinde etkili olduğunu söylemek zordur; sadece felsefi bakımdan değil aynı zamanda yazınsal bakımdan da. O, daha çok İkinci Yeni ile 60 Kuşağı üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak bir etki alanı oluşturmuştu.

KUSURLU GEÇMİŞ

Olgular değişirken fikirleri değişmeyen entelektüeller

FRANSIZ ENTELEKTÜELLERİ 1944-1956
Tony Judt
Çeviren: Nurettin Elhüseyni
Yapı Kredi Yayınları, 2020
320 sayfa, 36 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!