Güncelleme Tarihi:
Nagehan Kruç Şeremet’in yazdığı “Kerpiç Reçeli” Destek Yayınları’ndan çıktı. Geçmişte kaleme alınmış, genzimizi yakan duygulara boğulduğumuz eski romanların tadını arayanlara göre bir eser "Kerpiç Reçeli"… Adeta bir Yeşilçam filmi tadında ilerleyen kitap, okuyucusunu ilk andan itibaren içine çekmeyi başarıyor. Hikâye ilerledikçe acıyı kalbimizde hissediyor, ara sıra öfkeleniyor, duygulanıyor ve sürekli şaşırıyoruz. Bu gerçek hayat hikâyesinin canlı tutan akışı, okuyucunun sıkılmasına asla fırsat vermiyor, elimizden hiç bırakmadan bir an önce sona ulaşma hevesiyle çeviriyoruz sayfaları…
"Kerpiç Reçeli", karşılaştığı insanlarca duyguları incinen ve tüm zorlu koşullara rağmen yenilmemeyi hayatının başrolüne oturtmuş genç bir kadının, gerçek yaşam hikâyesi üzerinden zorlu bir dönemi de bizlere hatırlatıyor. Tüm karanlığın içinde Nebiye Hanım’ın ışıltısıyla tanışan Ender ve kardeşleri, kendilerine yeni bir hayat çizmeye başlıyor. Ender, bu şansı elinden geldiğince iyi kullanarak kardeşlerine nazaran daha iyi bir hayatın onu beklediğinden emin olarak yoluna devam ediyor. Ama söylediği gibi hayat yolculuğunda acılar onun peşini hiç bırakmıyor.
Umudun ve çabanın kitabı "Kerpiç Reçeli"nde, okula gitme fırsatı bulan Ender’in karşılaştığı akran zorbalıkları içimizi yakıyor. Çocukluğun acımasız dilinin, hayatları nasıl ters döndürebileceğini gösteriyor bize. Fakat Ender, ayağına takılan her taş için yolu değiştiremeyeceğini henüz ilkokul sıralarında anlıyor. Zamanla yoluna çıkan taşları tekmelemeyi de… Başarıyla ördüğü okul duvarlarından ayrılmak, yepyeni bir ailenin kızı olarak hayatına devam etmek zorunda kalsa da okumaktan, kendini geliştirmekten, öğretmen olma hayalinden vazgeçemiyor. Yaşadığı her acı onu güçlü bir çocuktan, ayakları yere sağlam basan bir yetişkine çeviriyor.
Mutlu olmaları sanki yasaklanmış olan Ender ve kardeşleri, türlü badireler atlatıyor ve her biri farklı rüzgârlarla savruluyor. Kitapta aşkın en saf ve temiz hâlini, bir o kadar da karanlık yüzünü okuyoruz. Kendine yetebilmeyi küçük yaşlarda öğrenen Ender, yaşadığı her talihsizliğin bir sınav olduğunu ve hayatının daha huzurlu geçmesi için ödemesi gereken kefaretler olduğunu düşünüyor. Biçare bir kadına dönüşmeden önce acılarına gülerken vicdanıyla da derin bir muhasebeye girişiyor. Sevdiklerini kaybetmemek uğruna vicdanından vazgeçen Ender, hiç pes etmeyen, mücadelesini tüm hayal kırıklıklarına ve yalnızlığına rağmen sürdüren bir karakter olarak çıkıyor karşımıza ve bize bir hayat dersi veriyor. Göz göze gelmekten çekindiği falcı kadının “Kinini bir yana bırakırsan bir umut her şey düzelir. Yok üstüne gidersen, bu savaşın sonunda ölüm var.” sözüyle gelecek kara günleri düşünen Ender, çok geçmeden yaşadığı hayatın altüst oluşunu çaresiz kabullenmek zorunda kalıyor…