Güncelleme Tarihi:
Çok sevdiğim bir yazar “Bir kadın hayatında hangi yolu seçerse seçsin aklı öbür yolda kalır” demişti. Yıllar içinde hem kendi tecrübelerimden hem de gözlemlerimden yola çıkarak kadın-erkek ayırmaksızın pek çok insanın hayatında kalın bir ‘pişmanlıklar kitabı’ olduğunu gözlemledim. Kime sorsanız, hayatında değiştirmek istediği mutlaka bir şey bulur, ikinci şansı ister. Matt Haig’in ’Gece Yarısı Kütüphanesi’ adlı kitabı ikinci, üçüncü hatta sonsuz şansın verildiği bir kadının hikâyesi.
PARALEL EVRENLERDEKİ BİZLER
Nora Reed hep yarım kaldığını düşündüğü hayatından vazgeçmeye karar verdiğinde kendini bir kütüphanede buluyor. Çocukluğunun belki tek sıcak anısının sahibi okulunun kütüphanecisi Bayan Elm’in rehberliğinde kendi pişmanlıklar kitabını okuyup farklı seçimler yapsaydı hayatının nasıl olacağına dair sonsuz bir yolculuğa çıkıyor. Kitapta aslında paralel evrenlerde pek çok farklı hayatımız olduğu söyleniyor. Düşünsenize, sonsuz versiyonunuz var ve bu sonsuz versiyonlar farklı evrenlerde verdiğiniz ya da vermediğiniz kararlar sonucu oluşan farklı hayatlar yaşıyorlar. Reed de bir hayatında babası tarafından yönlendirildiği, herkesin olimpiyatlarda madalya almasını beklediği yüzücülük kariyerinden vazgeçmiyor. Bir hayatında yine parlak olması beklenen şarkıcılık kariyerine devam ediyor ve dünyaca ünlü bir yıldız oluyor. Diğer hayatında iki gün önce evlenmekten vazgeçtiği nişanlısıyla evleniyor. Ancak ona sunulan seçenekler sadece bunlar değil! Kahve içmeyi reddettiği bir adamla o kahveyi içseydi hayatının nasıl olacağını gözlemliyor ya da buzullarda araştırma yapan bir bilim kadını olsaydı dünya için neler yapacaktı, Kuzey Işıkları’na gidip bakıyor. Tüm bu sonsuz hayatlardan öğreniyor ki bir hayatı deneyimlemeye devam etmek için o hayattan tümüyle hoşlanmak gerekmiyor. Çünkü seçtiği her hayatta onu mutsuz eden, acı veren bir şey karşısına çıkıyor.
HAPİSHANE BAKIŞ AÇISI
Ona sunulan bir hayatı öyle çok seviyor ki orada kalmak istiyor, ta ki kök yaşamında müzik dersi verdiği çocuğun bu versiyonda, polis tarafından tutuklandığına şahit olana kadar. Kendi mutlu bir hayat yaşarken bu kararın başka birinin kaderini nasıl değiştirdiğini görünce orada durmaktan da vazgeçiyor. Yaşayacak hayat kalmadığını düşünüyor Nora Reed. Her seferinde aynı yere geri dönüyor. Çünkü her seferinde o hayattan zevk almasını engelleyecek bir şey yaşıyor. Tüm bu deneyimlerin sonucunda kök yaşamındaki asıl sorunun sevgi eksikliği olduğunu fark ediyor. Kaçıp gitmek istediği yerin kaçtığı yerle aynı olduğunu görüyor. Kendini bir hapishanede hissetmesine yol açan şeyin hayatı değil kendi bakış açısı olduğunu anlıyor. Kitabın sonunu anlatıp sürprizi kaçırmak istemem ama Reed’in verdiği ölüm kararını yeniden değerlendirdiğini söylemeden de geçemeyeceğim.
‘Gece Yarısı Kütüphanesi’ son dönemde okuduğum en güzel kitaplardan. Dili ve kurgusuyla müthiş bir okuma keyfi sunarken tartıştığı konularla okuyucuya aydınlanma yaşatıyor. Kendi hayatınızı, pişmanlıklarınızı sorguluyorsunuz. Kendinizi bambaşka hayatlarda hayal edip kaderinizin nasıl değişeceğini sorguluyorsunuz. Yazar keyifli ama bir o kadar da korkutucu bir oyuna davet ediyor okuru. Bu oyunun sonunda belki siz de kök yaşamınızda sizi rahatsız eden şeyin ne olduğunu keşfedersiniz. İşte o keşif de yaşadığınız hayatı kabullenmeyi ve pişmanlıklar kitabınızın sayfalarını tek tek yok etmenizi sağlar. Mutluluk aslında nedir ki? İşte bu sorunun cevabı, pişmanlıklarınız sorgulandığında elinizde kalan... Kitap rahatsız ediyor mu, evet, ama tüm bir aydınlanma da sağlıyor. Var mısınız bu oyuna?
GECE YARISI KÜTÜPHANESİ
Matt Haig
Çeviren: Kıvanç Güney
Domingo Yayınevi, 2021
296 sayfa, 40 TL.