Güncelleme Tarihi:
Hayat bir tasarının ürünüdür. Hayatı nasıl yaşamak istediğimizi belirleyen de zihnimiz. Zihnimizin dışa vurduğu anlarda aslında şu anda yaşamakta olduğumuz hayatın izlerini görebiliriz. Bu izlerle tuttuğumuz günlüklerde, yazdığımız mektuplarda, hatta fotoğraf karelerinde karşılaşma olasılığımız çok yüksek. Bu nedenle olacak ki aklımızdan geçenlere dikkat etmeliyiz. Çünkü bir fikri, bir kere düşünmeye başladığımızda gerçekleşmesi an meselesidir. Mesela Dostoyevski’yi ele alalım. Başyapıtlarından biri olan ‘Karamazov Kardeşler’i yazmak için masasının başına oturduğunda muhtemelen önce zihninin koridorlarında dolaşıp romanın izleğini biçimlendirdi; mutsuz ve yoksul çocukluğunun, babasıyla çatışmasının, kumarbaz kimliğinin, idam cezasıyla hüküm yediği zor yılların esintisi, yarattığı karakterlerde boyut kazandı. Zira dört kardeş, yazarın kendi karakterinin birer temsilidir. Bu bin sayfalık başyapıt, yazarın zihninin dışavurumu olarak ele alınabilir. Tıpkı bir dokumacı kızın halısındaki motifler gibi. Her motif bize bir hikâye anlatır. Bu hikâyede hayallerin, arzuların, isteklerin ilmek ilmek düğümü atılır. Zihnimizde tasarladığımız, önceden hayalini kurup arzuladığımız, olmasını istediğimiz çok boyutlu düşünceler ‘niyet’ olarak tanımlanır.
Akbank Sanat’ın yeni sergisi ‘Niyetler’ de bu kavram üzerine yoğunlaşıyor. Akbank Sanat ve Açık Diyalog İstanbul’un güçlerini birleştirerek düzenlediği ‘Çağdaş Sanat ve Küratörlük’ konulu 2019-2020 sezonu seminer programı mezunlarının katılımıyla oluşan serginin bir niyeti var. Bu niyeti programın koordinatörü Billur Tansel, şöyle anlatıyor: “Programdaki niyetimiz teori ve pratiği bir arada yürütebileceğimiz, küratör adaylarını yetiştirip onlara alan sağlayabileceğimiz prestijli bir eğitim programı başlatmaktı.” Program sonunda kimsenin ‘küratör’ olarak çıkmadığının altını çizen Billur, birçok disiplinin birbirine yakın çalıştığını da sözlerine ekliyor. Bu nedenle katılımcıların felsefe, iletişim, ekonomi, siyasal bilimler, mimarlık, uluslararası ilişkiler, şehir ve bölge planlamacılığı, sahne ve gösteri sanatları, matematik ve endüstri çıkışlı olması bir tesadüf olmasa gerek. Her yıl düzenlenmesi niyetiyle yola çıkılan eğitim programının sonunda sergilenmeye hak kazanan bitirme projeleri, Akbank Sanat’ta, T. Melih Görgün ve Mahir Namur küratörlüğünde bir dokümantasyon sergisine dönüşüyor. Eşzamanlı olarak projeleri sergilenen katılımcılara üç gün süreli ‘deneyim alanları’ tahsis ediliyor. Sergisi biten her sanatçı, kendinden sonraki sanatçıya yardım ediyor. Böylece bir sergi kurulumunu başından sonuna kadar izliyor. Tüm aşamalara uygulamalı bir şekilde tanıklık ediyor.
Sanat yoluyla hayata dair pozitif mesajlar veren işler üretmek niyetiyle yola çıkan programda daha önce hiçbir üniversite ya da kültür-sanat kurumunda denenmemiş yöntemlere başvuruluyor. Pandemi döneminde fiziksel olarak iletişime geçemeyen ekip, krizi adeta fırsata dönüştürerek çevrimiçi toplantılar düzenlemeye başlıyor. İçinden geçtikleri belirsiz durum sergi projelerine yansıyor. ‘Niyetler’ sergisi “Daha iyi bir gelecek ihtimali” fikrini odağına yerleştiriyor. Sergi izleyiciyi çoğu zaman kendiyle baş başa bırakıyor ve içine dönmesini, sorgulamasını, soru sormasını sağlıyor.
‘Niyetler’ sergisi, farklı pencerelerden bakan, bambaşka disiplinlerden gelen katılımcıların elinden çıkan çalışmaları bir araya getiriyor. Tuğberk Selçuk, ‘Senin Hayatın Benim Sirtakim’ adlı yerleştirmesinde izleyiciye sürpriz bir performans sunuyor. Üst üste dizdiği tabakların üstüne koyduğu kırmızı gül, az sonra tansiyonun yükseleceğini işaret ediyor. Ande Ömeroğlu, ‘Plastik Güç’ aslı işinde Nietzsche’nin ‘plastik güç’ kavramını araştırıyor. Sanat ile meditasyonu birleştirmek isteyen Başak Gürbüz Bilsel ‘Haddini Aşmak’, Burak Mert Çiloğlu ‘Bunu Hak Ettik’ çalışmasıyla insan ve doğa çatışmasını ele alıyor. Diren Anıl Demir, ‘Mücadelenin Estetiği’ adını verdiği çalışmasında ‘aktivizm’, ‘eylem’, ‘karşı duruş’ dağarcığını sanatın ifade biçimleriyle genişletmeyi amaçlıyor. Filiz Ağdemir ‘Re-Body’ ile Kozmos’un tersi kaosu odağına alıyor. Gökçe Özdem’in ‘Recall’ projesi Nietzsche’nin ebedi dönüş düşüncesinden, varlığın sonsuz dönüş içinde oluşu fikri üstüne kuruluyor. Gül Demirdağ ‘Tabu: Tabuların Görünmez Hegemonyası’yla ‘tabu’ kavramını, Jale Öner ise feminist yazar Judith Butler’ın cümlesinden yola çıkarak ‘Tek Zeminli Uyumsuz İttifak’ projesini ortaya çıkarıyor. Koray Tokdemir ‘Belirsizlik’te bilinç ve bilinçaltını araştırırken, Özlem Özyurt ‘Oyuncak Yetimhanesi - Bir Geçiş Deneyimi Hikâyesi’nde çocukluğumuza iniyor. Suzan Kahraman ‘Gelenekten Esinlenilmiş’ projesiyle seramik sanatçısı Aysel Güneş ile bir çini atölyesi düzenliyor, Özlem Vargün ise ‘Antroposentrik Kirlilik’ ile doğa, politika ve teknoloji üçgeninde sorduğu sorulara cevaplar arıyor.
‘Niyetler’ sergisi 16 Ağustos’a kadar Akbank Sanat’ta.