Güncelleme Tarihi:
Tüm kadim öğretiler bilir ki insana hiçbir şey öğretilemez, insan ancak öğrenir. Ve tüm kadim öğretiler bilir ki, kişiye önce ve daima kendini öğretmek gerekir. Bunun yegâne yolu ise sanılanın aksine gökyüzünün ve yeryüzünün geçmiş ve gelecek ilmini onun zihnine yığmak değil, ona o anda nerede, ne yapmakta, ne hissetmekte olduğunu bildirmektir.
Kişinin nerede olduğunu bilmesi, bunu tayin edebilmesi ve buna göre davranması hayati derecede kıymetlidir. Bu yüzden dediği yahut yaptığı abesle iştigal olana “Kendine gel” denir.
Günümüzde pek çok kişi hem fiziksel hem zihinsel olarak hasta. Sanrılar yaşıyor, ıstırap çekiyor, bilmek istiyor, hayatın manasını kavramak için yanıp tutuşuyor, fakat beyhude. Çünkü çok basit bir şeyi atlayıp uzakta olanı bilmek istiyor. Kendini atlıyor. Nerede olduğunu, o an ayaklarını nasıl bir zemine bastığını, tepesinde ne biçim bir bulut dolaştığını, rüzgârın hangi yönden estiğini, ağzında nasıl bir tat olduğunu, hatta çoğu kez üzerinde ne renk bir elbise olduğunu bilmiyor.
BİR ŞEHRE, BİR SOKAĞA KÖKLENMEK...
Pulitzer Ödüllü Lahiri’nin yeni romanı ‘Olduğum Yer’, işte bu anlattığım türden bir ‘kendini bilme’nin, en azından aramanın romanı. Kitapta sokaklarda yürüyen, ofiste kahve içen, tramvaya binen, öğle yemeğine çıkan, parklarda dolaşan bir kadının zihnini açıp içine giriyor, kadının zamana ve mekâna, köklenme ve yabancılaşma temaları üzerinden bakışını okuyoruz. Gündelik hayatını yaşarken bizi de yanına alan bu genç kadın durduğu, bulunduğu yerlerin detaylı tasvirlerini, karşılaştığı insanların özelliklerini, kahvenin kokusunu, havanın hafifliğini öyle leziz anlatıyor ki, hayatın anlamının tam olarak bu, ne geçmiş, ne gelecek, ‘sadece o anın içinde bulunmak, salınmak’ olduğunu fark ediyoruz.
‘Olduğum Yer’, okurların ‘Saçında Gün Işığı’ romanıyla tanıdığı Bengal kökenli, Londra doğumlu ve günümüzde New York’ta yaşayan Lahiri’nin İtalyanca yazdığı ilk romanı. İtalyancadan çevirilerin ustası Eren Yücesan Cendey’in çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıkan bu kitap Lahiri’nin yalnızca İngilizcede değil İtalyancada da ne kadar başarılı olduğunun göstergesi. Sanırım yazarın kelime seçimindeki bu denli gücü ve yaratıcılığı da farklı dilleri konuşup yazabilmesinden geliyor zaten.
Lahiri, ‘Dert Yorumcusu’ adlı kitabıyla 2000 Pulitzer Edebiyat Ödülü, O’Henry Ödülü, En İyi Amerikan Kısa Öyküleri Ödülü, Pen/Hemingway Ödülü, The New Yorker En İyi Çıkış Kitabı Ödülü, Los Angeles Times En İyi Kitap Ödülü ve Publishers Weekly Yılın En İyi Kitabı Ödülü’ne sahip olmuştu.
Çağdaş dünya romanının güçlü sesi Lahiri’nin bu romanı, sadece dört dörtlük bir edebi metin olarak değil, yer ayağımızın altından kayar, dünyada olup biten olaylar gerçeklik algımızla oynarken, akıl sağlığımızı korumamıza yardım edecek bir kitap olarak da kıymetli.
KİTAPTAN...
Süpermarkette
Buzdolabının bomboş olduğunu görünce süpermarkete gitmeye karar veriyorum ve orada evli erkek arkadaşıma rastlıyorum, ben onun gözünde... ne anlam ifade ediyorum acaba? Keşfedilmemiş bir yol, yaşanmamış bir hikâye mi? Elimdeki sepette, yalnız yaşayan birinin değişmez alışverişi olan ufak tefek şeyler var; oysa o her türden yiyecekle tepeleme doldurulmuş market arabasını itiyor: kahvaltılık gevrek kutuları, bisküvi, kuru ekmek paketleri, marmelatlar, tereyağı, tam yağlı süt, yağsız süt, soya sütü. Bu bana ailenin her ferdinin ne yediğini açıklıyor, kahvaltıda hep bir arada olabilmek için verilen mücadeleyi, nedense bir türlü kahvaltı sofrasında toplanılamadığı konusundaki yakınmaları anımsatıyor. Arkadaşım kilerinin tam teçhizatlı olmasından hoşlanıyor: pirinç ve makarna paketleri, nohut ve domates sosları, kahve ve şeker, zeytinyağı şişeleri, su ve maden suyu.
“Olası bir felakete karşı,” diyor şakayla.
“Ne gibi felaket?”
Yemekle ilgili ya da değil, onların başına gelebilecek bir felaket hayal edemiyorum.
OLDUĞUM YER
Jhumpa Lahiri
Çeviren: Eren Yücesan Cendey
Domingo Yayınları, 2022
168 sayfa.