Güncelleme Tarihi:
‘Blackened Cities’ ve ‘No Deal’ albümlerinin ardından Lilies ile caz dünyasına rengini yansıtan Belçikalı vokal, söz yazarı ve mültienstrümantalist Melanie De Biasio, İstanbullu müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Hem şarkılarını seslendirip hem flüt çalacak olan De Basio’ya konserde, Aarich Jespers (davul, perküsyon), Axel Gilain (bas gitar) ve Matthieu Van (piyano, synth) eşlik ediyor. Çıkışını ‘A Stomach is Burning’ albümüyle 2007’de yapan müzisyenin buğulu sesi, Nina Simone’a benzetiliyor. Biraz Lhasa de Sela da akla geliyor. Caz, blues ve soul’u harmanladığı albümlerinde, sesin gölgelerinde, karanlığın içindeki ışığı anlatıyor, özellikle de son albümünde. Sekiz yaşında flüt çalmaya başlayan De Biasio, (konserde de dinleyeceğiz flütü; “Sanırım insan sesinin uzantısı olduğu için flüt seçtim.”) 12 yaşında Ensemble de l’Harmonie de Charleroi ile turneye çıkıp, 15 yaşında Nirvana, Portishead gibi gruplara duyduğu hayranlıkla, bir rock grubu için beste yapıp şarkı söylemeye başlıyor. Royal Conservatory of Brussels’dan birincilikle mezun olduktan sonra da konserlere başlıyor. Rusya’da turnedeyken sesini bir süreliğine kaybeden müzisyen, nefesiyle çalışarak sesine kavuşuyor. Sıcak gülümsemesiyle, melodik bir şekilde hikâyesini anlatan De Biasio’yla İstanbul konseri öncesinde sohbet ettik.
Son albümünüz ‘Lillies’ çok güçlü, yoğun bir albüm. Nasıl oluştu?
‘Blackened Cities’, ‘No Deal’ ve ‘Lillies’ albümleri döngüyü tamamlıyor. ‘Lillies’ın karanlık bir tarafı var, ama aydınlık da. ‘No Deal’ aşkla ilgiliydi. Hikâyenin başlangıcı. O iki albümden sonra yaratıcılığın köklerine inmek istedim, en basit haline. Bir mağaraya çekilmek gibi... Odada tek başıma oturuyordum, ışık yok, gece ve gündüz yok. Ve kendimi özgür hissettim.
Bir ara sesinizi kaybettiniz, doğru mu?
21 yaşındayken sesimi kaybettim. Gençtim, heyecanlıydım, dünyayı her haliyle kucaklıyordum. Rusya’daki ilk turnemde üç konser sonunda zatürree oldum ve bir yıl süreyle sesimi kaybettim. Her şeyi sıfırdan inşa etmem gerekti. Konuşamıyordum bile. Hayatımdaki en önemli şeyi kaybetmiştim... Ama çalışırsam geri geleceğini biliyordum.
Nasıl geldi geri? Hem de bu kadar güçlü halde...
Bir bedenim ve nefesim vardı ve hâlâ mırıldanabiliyordum. Elimdekilere odaklanmaya karar verdim, olanlara ilgi göstermeye... Beden nedir? Nasıl nefes alır? Nerede nefes alır? Neden nefes alır?
Nefes terapisi gibi...
Belki de... Beden tınlar; rezonansı, boşlukları vardır. Ve ses, içerideki tınlayışın bir uzantısıdır sadece. O yüzden, bu rezonansa ilgi gösterir, sonuca odaklanmazsanız, hiçbir zorlama olmaz. Dikkatinizi köke verirsiniz. Ve ses akar. Bir sene boyunca bu şekilde şarkı söylemeyi öğrendim. Sesimi ve sesle olan ilişkimi değiştirdi.
Nereden ilham alıyorsunuz müziğiniz için, hayat için?
İlham almak istiyorsanız, ilham vermelisiniz. İlhamın gelmesini sağlamak için de nefes vermelisiniz, nefesinizi dışarı çıkarın. Nefes duyguların anahtarıdır. Fısıltı da ilhamın anahtarı. Bir niyet varsa, ses büyülü bir hal alır. Ve eğer niyetiniz olsun istiyorsanız, niyeti solumalısınız. Nefes alıp duygunun gelmesine izin verin, ve böylece ortaya çıkabilsin.
Bu İstanbul’a ilk gelişiniz...
Evet. Yıllar önce Ankara’ya gelmiştim. Ülkenizi keşfetmek istiyorum. Çok canlı, ışıl ışıl, dokunaklı bir dünya... O güzelliğin ortaya çıkmasında katkım olduğu için çok memnunum. Birçok açıdan çok farklı olsak da birçok açıdan da tıpatıp aynıyız. İstanbul’a geliyor olmaktan çok mutlu ve heyecanlıyım.
Melanie De Biasio 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 5 Temmuz, 21.30’da Uniq Açıkhava Sahnesi’nde.