Güncelleme Tarihi:
Üzgünüm. Eskişehirspor 1. Lig’den de düştü! Burası yeri değil, nasılsa uzun bir ağıt yazarım onun için. Eskişehir her bakımdan yükselirken, bir ‘Efsane’nin düşmesi, sevdalıları için hayli ağır, benim için de.
Beni uzakta ama hep Eskişehirli olarak sevindiren bir şey var, Yort Kitap. Ece Ayhan ‘Yort Savul’un anlamını açıklarken, Türkmen kocası Yunus Emre’nin şiirlerinde gördüğünü söyler. Cuma namazına giden padişaha yol açmak için yeniçerilerin halka ‘açılın, kenara çekilin’ anlamında söyledikleri söz. Hem Eskişehir toprağından Yunus’un hem de Batnilerden Ece’nin anısına, yerinde bir seçim ve isim.
Yort’u, Georges Rodenbach’ın ‘Ölü Brugge’ kitabıyla tanıdım. Tasarımı hoştu, çevirmeni Roza Hakmen’di, Selim İleri de sonsözü yazmıştı. Tasarımın gücü. Evde başka bir yayınevinden de varmış kitap ama fark etmemişim! Sonra baktım Eskişehir, Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza attığı için Anadolu Üniversitesi’nden atılan Osman Şişman derken, Barış Akademisyenleri’nin ne şahane işler yaptıklarına bir kez daha tanık oldum. Eskişehir Okulu sözgelimi, Uçurtma Cafe, Barışa Ezgiler müzik topluluğu, Yort... Yani savulun barış geliyor!
Standart bir tasarımı yok Yort kitaplarının. ‘İşaretname ve İntermezzo’dan (1998) tanıdığımız Levent Şentürk’ün son kitabı ‘Plastik Melek - Otobiyografiden Otobürokrasiye Günlük’, hem söz ettikleriyle hem de iç tasarımıyla davetkâr bir kitap, defterler kitabı aslında. “Yazmak sırttaki ağrıları azdırmak dışında neye yarıyor: Arınmaya” demiş. 2012’de günlük tutmaya başlamasının 15. yılında 50. cildin dolduğunu söylüyor. Kendimi düşündüm, acaba günlük filan demeden sürekli yazdığıma göre, durmadan günah çıkarıp arınmak mı istiyorum ben de? Şentürk’ün gözümden kaçan pek çok kitabı varmış meğer, bir ara onları toplayayım.
Beni en çok ilgilendiren Yort kitaplarından biri de ‘Yeni Sinefili’ (Girish Shambu, çev: Bilge Demirtaş) oldu. ‘Dünyaya bir daha gelsen ne olmak isterdin?’ sorusuna ilk yanıtım ‘sinefili’ olduğu için ‘yeni’sini de merak ettim. Susan Sontag’ın 1966’daki ünlü ‘Çürüyen Sinema’ yazısında dile getirdiği ‘sinefilinin ölümü’nden hareketle, internetin ulaşılabilir kıldığı filmlerin yaygınlaşması sonucunda ortaya çıkan ‘Yeni Sinefili’yi savunuyor. Geleneksel sinefiliyi ise dünya ateşin ortasındayken, narsistik görüyor. Yine de bir sinefil hayranı olarak, ‘Masum değiliz hiçbirimiz!’ diyorum yeni sinefili âleminde!