Güncelleme Tarihi:
İlk kez 2008’de yayımlanan, 2018’de İngilizceye çevrilip 2019’da da Man Booker ödülü alan ‘Seneler’ kitabıyla bağrıma bastığım, bence yaşayan en önemli romancılardan biri olan ve geçen hafta Nobel Edebiyat Ödülü’nü de alan Annie Ernaux’nun yeni kitabı ‘Boş Dolaplar’, diğer kitaplarında da olduğu gibi yarı otobiyografik öğelerle harmanlanmış bir anlatı.
Ben; 1 Eylül 1940 Kuzey Fransa doğumlu yazarın eserlerinden önce hayatına bakmanın okuruna fayda sağlayacağını düşünüyorum. Edebi anlatısı kendi hayatıyla sıkı ve doğrudan bir ilişki taşımakla birlikte, dönemin kültürel değerlerine de atıfta bulunduğu için, Ernaux romanlarının sayfalarında gezinirken, sadece bir roman okumakla kalmıyor, geniş kapsamlı bir toplumsal yazınla haşır neşir oluyorsunuz.
OTOBİYOGRAFİK ÖĞELERDEN DOĞAN TOPLUMSAL ANLATILAR
Ernaux’nun ailesini tanımak, onun eserlerinde çok nesnel biçimde ve sert bir dille eleştirdiği, kirli ve cahil bulduğu sınıfları anlamak için şart. Babası savaş sonrası dönemde, Fransa’nın Almanlar tarafından yenilgiye uğradığı bir ortama doğmuş.
Dedesi çiftçiymiş. Babası da bu yüzden 12-13 yaşına kadar çiftçilik yapmış. Ancak doğduğu küçük köye tıkılı kalmayı istemediğinden gidip bir iplik fabrikasında çalışmaya başlamış. İşte o fabrikada Annie’nin annesi Blanch’la tanışmış.
Blanch ilginç bir kadın ve Ernaux edebiyatına önemli ölçüde etki bırakmış biri. Kendisi gibi alt sınıftan gelen kocasının bu durumunu asla kabul etmiyor ve onu fabrikadan çıkarıp bir bakkal dükkânı açmaya ikna ediyor. Bu bakkal dükkânı ‘Boş Odalar’ kitabında anlatılan konuların merkezi bir nevi.
O dükkâna gelip giden, konserve kavurma, ekmek ve reçel alıp veresiye defterine yazdıran ve kitabın kahramanı Denise tarafından cahil ve pis bulunarak ‘merhametsizce’ eleştirilen halk da öyle.
Anne-babasından ve ait oldukları sınıftan tümüyle tiksinen Denise, annesinin “Benim kızım okuyacak, beni kurtaracak” şiarıyla gerçekten çok çalışıp didinip burjuvaların kabul edildiği bir okula gitse de amacı asla ailesini kurtarmak olmayacak, tüm gücüyle kendisini o bataklıktan çıkarmanın yollarını arayacaktır.
‘Boş Dolaplar’, Ernaux’nun üniversite yıllarında yazdığı bir roman ve büyük oranda o yaşlarında yaşadığı gerçek deneyimlerden oluşuyor. Çarpıcı bir kürtaj sahnesiyle açılan kitapta kahramanımız Denise’in “Kürtaj oldum, odamda dinleniyorum, bir şeyler okumak istiyorum ama Tolstoy ya da ona benzer bir başkasını değil, yeni kürtaj olmuş genç bir kadın hakkında yazılmış bir şeyler okumak istiyorum, neden kimse böyle şeyler yazmaz” minvalindeki yakarışı o kadar yerinde ki, edebiyat dünyasının makbul ve makbul olmayan temalarını sert bir bakışla eleştiren bu cümle aynı zamanda Ernaux’nun erkek meslektaşlarına karşı haklı bir eleştirisi.
‘GİZLİCE KİTAP YAZDIYSAN BENİ ALDATIRSIN DA...’
Ernaux’nun, tıpkı ‘Boş Odalar’ın anlatıcısı Denise gibi sınıf atlama mücadelesinin bir parçası da evliliği. Burjuva diyebileceğimiz Philip Ernaux ile evlenen ve iki çocuk doğuran yazar, kendisiyle dalga geçmesin diye eşinden gizlice yazdığı ‘Boş Dolaplar’ın prestijli bir yayınevi tarafından basılması sonrası eşi tarafından hainlikle suçlanıyor. “Gizlice roman yazdıysan beni aldatırsın da...” diyen Philip Ernaux, eşinden uzaklaşırken, ilişkileri hasar gören çift birkaç yıl sonra boşanıyor.
Kişisel bir anlatı olmaktan çok savaş neslinin ama özellikle kadınların ruh halini harika biçimde anlatan ‘Boş Dolaplar’da yazarın ilham aldığı temel kavram Bourdieu’nün habitus kavramı. Kendini içine doğduğu sınıfa ait hissetmeyen Denise, tıpkı Ernaux gibi, ailesinin cahilliğinden utanırken, Bourdieu’nün eğitim sisteminin yoksul çocukları dışladığını anlatan kuramıyla tanışıp suçluluk duygusundan kurtuluyor.
Yazarın ilk cinsel deneyiminden annesinin alzheimer’ına, babasıyla ilişkisinden atlattığı kanser hastalığına, öznel deneyimlerini evrensel haller olarak anlattığı tüm kitaplarını öneririm. Annie Ernaux’nun külliyatını yayımlamakta olan Can Yayınları’nı ve harika çevirisi için Siren İdemen’i de kutlarım.
BOŞ DOLAPLAR
Annie Ernaux
Çeviren: Siren İdemen
Can Yayınları, 2022
168 sayfa.