Güncelleme Tarihi:
“Güneşin altında söylenmedik söz yoktur” demiş şair. Ne savaşı biter bu dünyanın ne yalanı ne işkencesi ne de zulmü. Yeni mi başladı bunlar? Tabii ki hayır. İnsan var olduğundan beri var elbette. Gelin yüzyıllar evvele gidip yine bir savaşa, yine yıkıma, yine zulme kulak verelim. Yer Troya! Savaşın nedeni güzel Helena’nın Paris tarafından Yunanlardan Troya’ya kaçırılması. Elbette bu bahanesi! Savaşın sonucu, dilden dile yüzyıllarca anlatılacak büyük yıkımlar... Troya hikâyesini, ülkemiz sınırları içinde bulunan atın efsanesini biliyoruz. Nasıl başladığını, neler yaşandığını ve sonuçlarını... Ancak bu kez bir kadının dilinden dinliyoruz tüm bunları. Troya Kralı’nın kızı Kassandra’dan. Erkek kardeşi Paris yüzünden ülkesi yok olan, kız kardeşi Polyksene’yi kimilerine göre büyük savaşçı ama kitaba göre ‘hayvan’ Aşil’e kurban veren, ağabeyi Hektor’un ölümünü kendi içinde hisseden Kassandra.
Doğu Alman yazar Christa Wolf, Kassandra’nın monoloğu şeklinde yazdığı kitapla Troya efsanesini yeniden yorumluyor ve sözü hep ‘ilk kurtarılacaklar’ dense de savaşın mağdurlarından kadınlara veriyor. Kadın gözüyle anlatıyor Wolf savaşı, Kassandra’nın gözünden. Kassandra aynı zamanda bir kâhin. Yaşanacakların hepsini önceden görmüş, anlatmış ama kimseyi ikna edememiş. Çok sonraları anlıyor ki Kassandra onun mahkûmiyeti gerçeği söylemek ama kimseyi kendine inandıramamak. Her adımda durdurmaya çalışsa da yaklaşan yıkımı, kimse dinlemiyor kâhin Kassandra’yı. Kardeşi Paris’e Afrodit tarafından vaat edilen güzel Helena’yla başlasa da hikâye, aslında kısa zaman sonra kimse hatırlamıyor bu hikâyeyi. Dahası kimse görmüyor o güzelliği. Belki de hiç olmamış Helena. Paris bile görmemiş ona vaat edilen kadını. Kitap anlatıyor ki savaş için sebebe gerek yok. Mutlaka bir bahane buluyor gözünü kan, erk bürüyenler. İşte böyle başlıyor Troya’nın da hikâyesi.
Kadınların namusu savaşa meze yapılıyor, sonra o kadınlar savaşta ganimet olarak kullanılıyor. Çocukları gözlerinin önünde öldürülüp celladına hizmet vermesi bekleniyor. Savaşta önce kadınlar gözden çıkarılıyor. Tecavüze uğruyor, çalıştırılıyor, çocukları elinden alınıyor. Daha kötüsü, tüm bunların kadınları kurtarmak için yaşandığı söyleniyor. Taa Troya’da bile. İşte Kassandra anlatıyor bize bunları. Kendi yaşadıklarını, kadınların yaşadıklarını...
O kadınlar kendilerince tüm yaşananlara son verecek bir çözüm arıyorlar ama ellerindeki tek çözüm yine kendilerini feda etmek oluyor. “Kasap” diyorlar erkekler için, bu durumda hoşlarına gideni yaptıklarını düşünüyorlar. Son vermek için onlar gibi davranmak zorunda olduklarını biliyorlar ama bunun hoşlarına gitmediğini de söylüyorlar. Sorunca bir kadın “Farklılığımızı göstermek için onların yaptığını mı yapmalıyız?” diye ve bir diğeri itiraz edince: “Öyle yaşamak mümkün değil” diyerek. Ellerindeki tek çıkışın bu olduğunu söylüyor bir hemcinsleri: “Yaşamak mümkün değil mi? Ölmek mümkün ama.”
Varın bugüne bir bakın Kassandra’nın yaşadığı zamanlardan başlayarak... Erkekler kadınları öldürüyor, erkekler konuşuyor. Erkekler kadınlara zulmediyor, erkekler konuşuyor. Savaşlarda erkekler düşmanın kadınına tecavüz ediyor. Kadını savaş ganimeti görüyor. Sonra da “Kadınları kurtarmak için çıktık bu yola” söyleminde bulunuyor. Erkek egemen dünya kadını kullanıp onu nasıl kurtardığını anlatmaya çalışıyor. Nihayetinde Troya’dan beri bu böyle süregeliyor. ‘Kassandra’ da erkeklerin yaptıklarına son verecek bir yol arayan kadınların romanı. Bulabiliyorlar mı? Elbette hayır ama umut her zaman olmalı ki bir gün başka bir yol bulunabilsin.
KASSANDRA
Christa Wolf
Çeviren: İlknur İgan
İş Bankası Kültür
Yayınları, 2020
152 sayfa, 14 TL.